EVREN VE DÜÞÜNCE YAPILARI
Evren sonsuz olarak vardýr. Ne yaratýlmýþtýr ve nede son bulacaktýr. Evrene bir baþlangýç biçmek, beynimizin bir sayrýlýðýdýr. Bilinç (insan) olmadan da evren vardý. Olmazsa da evren olacaktýr. Everene bir yaþ biçmek yanlýþtýr. Bir yaþ ancak küçük evrenler için söz konusudur. Bizim içinde yaþadýðýmýz evren yani güneþ sisteminin içinde bulunduðu Samanyolu yaklaþýk 10-15 milyar yýllýk bir zamaný kapsamaktadýr. Ama evren yalnýz bizim evrenle sýnýrlý deðil ki. Bizim evren gibi, milyarlarca evren var. (-) sonsuz zamanla, (+) sonsuz zaman sürecine bir baþlangýç düþünmek, insan beyninin yaþadýðý dünyada çevresinde olup- bitene bir sýnýr koymasýndan, yada küçük birimlerde geçerli olan doðum- ölüm olayýný evrenin tümünde geçerli saymasýndan kaynaklanýyor. (Ortadoðu Din Kültürü; Þükrü Günbulut
Bu tartýþmayý fizikçilere býrakýp konumuza dönebiliriz.
Yaklaþýk 10-15 milyar yýl önce oluþan güneþ sisteminde 5 milyar yýl önce dünya denilen bir gezegen oluþtu. Dünya denilen bu gezegende yaklaþýk 10- 5 milyon yýl önce insan denilen bilinçli bir varlýk yeryüzünde belirmeye baþladý. Ýnsan elini kullanarak beynini çalýþtýrdý ve beynini çalýþtýrarak eline daha da beceri kazandýrdý. Ýþte bu el ve beyin birlikteliði insaný insanlaþtýran bir iþlev kazandý. Doðanýn acýmasýzlýðý ve korkunç yok ediþini yenmek ve doðaya karþý verilen savaþýmý lehine çevirmek için, birlik ve toplu halde yaþamanýn kaçýnýlmazlýðýný çözümleyen ilk insanlar küçük topluluklar halinde yaþamaya baþladýlar. Ýlk insanlar besin maddelerini birlikte elde edip birlikte tükettiler. Zamanla topluluklarda yaþayan insan sayýsý arttýkça besin elde etmenin çeþitliliði de arttý. Bu ekonomik çeþitlilik içinde ister istemez iþ bölümleri de farklýlaþtý. Üretim ve tüketim nitelikleri ile birlikte üretim biçimleri de deðiþti. Toplumsal evrimle birlikte, kültürel evrimde gerçekleþti. Bir sonraki toplumsal yapý, bir önceki toplum yapýsýnýn geliþmesiyle deðiþti. Üretim araçlarýnýn geliþmesiyle birlikte insanýn ekonomik ve kültürel iliþkileri de farklýlaþtý.
Üretim biçimi toplumsal iliþkilerin en belirleyici unsurudur. Bir toplumun kültürünü, toplumsal yapýsýný, hayata ve doðaya bakýþýný o toplumun üretim biçimi belirler.
Tarihsel boyutunda bakýldýðýnda insanlýk üç tip üretim biçimi ve bu biçime uygun olarak da üç tip düþünce þekli geliþtirdiðini görmekteyiz.
a-) Avcýlýk- toplayýcýlýk toplumu; b-) Tarým (hayvanlarýn ve bitkilerin evcilleþtirilmesi) toplumu; c-) Endüstri topumu.
Bu toplumsal üretim biçimlerine göre de insanlýk sýrasýyla; a-) Sihirsel düþünüþ; b-) Dinsel düþünüþ ; c-) Bilimsel düþünüþ evrelerini geçirmiþtir.
Avcý- toplayýcý toplumlar; ilkel toplumlarýn uyguladýðý ekonomik yöntemdir. Ýlk insanlar küçük topluluklar halinde bir arada yaþarlardý. Bu topluluklar doðayla iç içeydiler. Doðanýn etkisinde ve güdümündeydiler. Bu insanlar doðanýn kendilerine sunduklarýyla yetiniyorlardý. Üretim ve doðayý deðiþtirme bilincine egemen deðillerdi. Çevrelerinde bulduklarý doðal yiyeceklerle besleniyorlardý. Bilinçli ve organize bir üretim yoktu.
“Avcýlýk ve toplayýcýlýk, insanlýðýn baþlangýcýndan, MÖ 9000 yýlýna kadar sürdü. Ýnsanlarýn doðada bulduklarýyla ve avlanma sonucu elde ettikleriyle yaþamaya çalýþtýðý on binlerce yýllýk bu dönem, doðal yaþama devresidir.” (Mehmet Kaygýsýz; Türklerde Müzik; Kaynak Yay. 1. Basým.2000 yýlý. Sayfa 15; Giriþ bölümü).
Yukarýdaki alýntýdan da anlaþýlacaðý gibi; bu topluluklarda Avcýlýk ve toplayýcýlýk en temel geçim kaynaðýydý Bu topluluklar çevrelerinde yakaladýklarý hayvanlarý avlar ve bazý yabani bitkileri, yavaþ hareket eden hayvanlarý ve böcekleri ...vb. toplayarak beslenirdi. Bu insanlar yiyeceklerini edinmek için hep birlikte hareket eder ve hep birlikte eþitçe paylaþýr yerlerdi. Bu topluluklar dar bir çevrede yaþar ve yaþadýklarý çevreye baðlý kalýr
lardý.
Bu toplumsal yaþayýþ;daha çok küçük topluluklar ve kabileler halinde yaþayan insanlarca oluþmuþtu. Bu toplumlar zamanla göçebe toplumlarý durumuna geldiler. Avcýlýk – toplayýcýlýk toplum biçimi; yerleþik tarým toplumlarýnýn oluþmasýyla yerini yeni ve daha ileri, daha geliþmiþ bir toplumsal yapý olan tarým toplumuna býrakmak zorunda kaldý.
Avcýlýk- toplayýcýlýk toplumunda insanlar çevresinde ki her þeyi canlý olarak düþünmüþlerdir. Planlý ve örgütlü bir üretim anlayýþý ve soyut düþünce geliþmemiþti. Bu insanlar çevrelerinde olup-biteni anlamaya çalýþarak, olay ve olgulara kendilerini uydurmaya çalýþýyorlardý. Kendilerini olup- bitenlerin yerine koyarak; tüm doðayý kendileri gibi canlý olarak deðerlendiriyorlardý. “ Bronislaw Malinowski’nin; Büyü, Bilim ve Din isimli kitabýnda Tylor’dan yaptýðý bir alýntýda þöyle der (sayfa 1); Tylor; ilkel dinlerin özünün Anîmizin (canlýcýlýk) olduðunu ileri sürer; ruhlara inanç; ve bu inancýn, kaynaðýný rüyalarýn,hayallerin, sanrýlarýn, kataleptik (geçici katýlma, kasýlma ve felç durumu) durumlarýný ve benzeri fenomenlerin yanýlgýlý ama tutarlý bir biçimde yorumlanmasýnda bulduðunu açýklar”.
Bu alýntýda belirtilen görüþlerden de anlaþýlacaðý gibi; ilkel insanlarýn sihirsel (büyüsel) bir düþünceye sahip olduklarýný anlýyoruz.
Ýlk insanlar her þeyi canlý sandýklarý için, onlarý etki altýna almak gerektiðini de düþünmüþlerdir. Büyü veya sihir bu amaçla doðmuþtur. Ýlk insanlar avlayacaklarý hayvanýn resimlerini duvarlara yada kayalara çizerek onlarýn ruhlarýný etkilediklerini sanmýþlardýr. Bu sayede o hayvaný daha kolay avlayacaklarýný düþünmüþlerdir. Þükrü Günbulut Ortadoðu Din Kültürü isimli kitabýnda bu algýlama biçimine “bulanýk amalgam görüþ” diye belirterek þöyle diyor; “Bu algýlama biçiminin aynýsýný, çocukluðumuzda yaþadýðýmýzý anýmsýyoruz. Örneðin, Mehmet’le dargýnsak, yere onun kocaman bir resmini çizerdik. Kafasýný, iki yana açýlmýþ ellerini, ayaklarýný, pantolonunu göstermeye özenirdik. “Bu Mehmet’in hayatý” diyerek resim üstünde tepinir, kaþýný gözünü oyardýk. Arkadaþýn kaþý- gözü oyulmuþ olurdu”Þükrü Günbulut Ortadoðu Din Kültürü; Kaynak Yay. 1996 1. Basým. sayfa 161). Günbulut’un belirttiði gibi hemen herkes birine kýzdýðý yada sevdiði zaman onun resmini çizer o resim üzerine duygularýný yansýtan davranýþ biçimini uygulamýþtýr. Ve böylece o kiþiye gereken saygý yada kýzgýnlýk belirtilmiþ ve yerine getirilmiþ duygusu uyanýrdý. Bir kiþinin resmini canlý sayýp o resme ruh vermek çocuksu bir yanlýþ algýlama biçimidir. Ýlk insanlarýn düþünce yapýsý böyleydi.
Not; Bu yazý hazýrýklarýna baþladýðým yeni kitabýn bir bölümünden aktarýlmýþtýr.
Süleyman Zaman