Ben, bir insan, ben, Türk þairi komünist Nâzým Hikmet ben, tepeden týrnaða iman, tepeden týrnaða kavga, hasret ve ümitten ibaret ben... Þair Nazým Hikmet, 1902 yýlýnda Selanik'te doðdu. Çaðdaþ Türk þiirinin büyük ustasý Nazým Hikmet (Ran), babasý Hikmet Nazým tarafýndan Mehmet Nazým Paþa'nýn, annesi Celile Haným tarafýndan Leh asýllý Mustafa Celalettin Paþa'nýn torunuydu. Göztepe Taþmektep'teki ilk öðreniminden sonra Galatasaray ve Niþantaþý sultanilerinde okudu. Balkan Savaþý yenilgisinden duyulan üzüntüyü dile getirdiði 'Feryad-ý Vatan' ve 'Þehit Dayýma' gibi ilk þiirlerini çocuk denebilecek yaþlarda yazdý. 14 aralýk 1914 tarihli 'Bir Bahriyelinin Aðzýndan' baþlýklý þiirini aile dostlarýndan Bahriye Nazýrý Cemal Paþa'ya okuyunca, çok duygulanan paþanýn isteðiyle Niþantaþý Sultanisi'nden ayrýlýp Bahriye Mektebi'ne kaydoldu. Buradaki öðretmenlerinden Yahya Kemal'in ilgi ve desteðini gördü. Bahriye Mektebi'ni bitirdikten sonra Hamidiye Kruvazörü'ne stajyer güverte subayý olarak atandý. 1919 kýþýnda zatülcenbe yakalandý, iyileþemeyince 17 mayýs 1920'de çürüðe çýkarýldý. Ýstanbul'un iþgali üzerine 'Kýrk Haramilerin Esiri', 'Yaralý Hayalet', 'Çanakkale Masalý', 'Sarý Zeybek' gibi ulusalcý þiirler yazdý. 'Alemdar' gazetesinin açtýðý yarýþmada 'Bir Dakika' adlý þiiriyle birinci oldu. 1921 baharýnda Milli Mücadele'ye katýlmak amacýyla Vala Nurettin (Va-Nu), Yusuf Ziya (Ortaç) ve Faruk Nafiz (Çamlýbel) ile Ýnebolu'ya geçti. Ankara'dan 'harcýrah ve müsaade' beklerken tanýþtýðý komünist eðilimli Spartakistlerden Sovyet Devrimi'ni öðrendi. Beklenen izin gelince Va-Nu'yla birlikte Ýnebolu'dan Ankara'ya yürüyerek gitti. Kendilerinden istenen ilk görev Ýstanbul gençliðini Milli Mücadele'ye çaðýran bir þiir yazmalarýydý. Üç günde yazdýklarý þiir çok beðenildi ve 10 bin adet bastýrýlýp daðýtýldý. Bu arada Mustafa Kemal'e takdim edildiler. Cepheye gitmek için baþvurduklarý Matbuat Müdürü Muhittin Bey (Birgen) Milli Eðitim'de görev almalarýný istedi, öðretmen olarak Bolu'ya atandýlar. Gizli polis ve tutucu çevrelerin baskýlarý nedeniyle burada fazla kalamadýlar. Öðrenimlerini ilerletmek ve kendilerini koruyan Bolu Aðýr Ceza Mahkemesi Reis Vekili Hilmi Ziya Bey'in Sovyet Devrimi hakkýnda anlattýklarýný yerinde görmek amacýyla Trabzon üzerinden Batum'a gittiler (30 eylül 1921). 1922 temmuzunda Moskova'ya geçtiler ve Doðu Ülkeleri Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) kaydoldular. Rus þiirini yakýndan izleyen, Mayakovski'yle tanýþan, konstrüktivist (sanatta geometrik biçimlerin aðýrlýklý olarak uygulayan bir akým. S.Z.) çevrelere giren Nazým'ýn gönderdiði bazý þiirler 'Aydýnlýk' ve 'Yeni Hayat'ta yayýmlandý. Ayný dönemde KUTV'da okuyan Nüzhet Haným'la evlendi. Üniversite bitince 1924 ekiminde sýnýrý gizlice geçerek Türkiye'ye döndü, 'Aydýnlýk' dergisinde çalýþmaya baþladý. Eþinden ayrýldý. 1925'te basýmevi kurmak için gittiði Ýzmir'de 'Aydýnlýk' yazarlarýnýn tutuklandýðýný, kendisi hakkýnda da 15 yýl gýyabi mahkumiyet kararý verildiðini öðrendi ve yine gizlice Moskova'ya gitti. 1928'de Bakü'de ilk þiir kitabý 'Güneþi Ýçenlerin Türküsü'nü yayýmladý. Ayný yýl, af yasasýndan yararlanmak amacýyla Türkiye'ye gizlice girerken yakalandý. Rize mahkemesince üç gün hapis cezasýna çarptýrýldýðý halde Ankara'ya gönderildi. Ankara'daki yargýlamada eski mahkumiyeti kaldýrýldý, ama gýyabýnda verilen üç aylýk mahkumiyeti çekmesine karar verildi. Bu süreyi zaten tutuklu olarak geçirdiði için serbest býrakýldý. Sertel'lerin (Zekeriya ve Sabiha Sertel) çýkardýðý 'Resimli Ay'da düzeltmen olarak çalýþmaya baþladý. 1929'da '835 Satýr'ý yayýmladý. 'Resimli Ay'da 'Putlarý Yýkýyoruz' baþlýklý ünlü kampanyayý baþlatarak dönemin yazarlarýný eleþtirdi. Ayný yýl çýkan 'Jokond ile Si-YaU'yu, 1930'da 'Varan 3' ve '1+1=1', 1932'de 'Benerci Kendini Niçin Öldürdü?' ve 'Gece Gelen Telgraf' izledi. Ýstanbul'da daðýtýlan bildiriler yüzünden 1933'te tutuklanarak Bursa'ya gönderildi. Dört yýllýk mahkumiyeti 1934 affý nedeniyle bir yýla düþtü. 1.5 yýldýr tutuklu olduðu için özgür kaldý. Ýstanbul'a dönerek Akþam'da Orhan Selim takma adýyla fýkra yazarlýðýna baþladý. 1935'te Piraye Altýnoðlu ile evlendi. 1936'da 'Simavna Kadýsý Oðlu Þeyh Bedreddin Destaný'ný yayýmladý. 1938'de ordu içinde komünizm propagandasý yapmak ve askeri isyana teþvik etmekle suçlanýp iki ayrý davadan 28 yýl 4 ay hapse mahkum edildi. Ýstanbul, Çankýrý, Bursa cezaevlerinde 12 yýl 7 ay yattý. Büyük yapýtý 'Memleketimden Ýnsan Manzaralarý'ný hapisteyken yazdý. 1946'da TBMM'ye baþvurarak 'adli hata'ya kurban gittiðini belirtti ve affýný istedi, ama sonuç alamadý. Þairin yok yere mahkum edildiðini söyleyen Ahmet Emin Yalman'ýn 1949'da Vatan'da baþlattýðý af giriþimi, 1950'de Nazým'ýn açlýk grevine baþlamasýyla geniþ çaplý bir kampanyaya dönüþtü ve Demokrat Parti'nin çýkardýðý af yasasýnýn kapsamýna alýnmasý saðlandý. 15 temmuz 1950'de özgürlüðüne kavuþtu ve geçimini senaryo yazarlýðýyla saðlamaya baþladý. 1951'de Piraye Haným'dan ayrýlýp Münevver Andaç'la evlendi. 'Saðlam' raporu verilerek askere sevk edileceðini öðrenince Romanya üzerinden Moskova'ya kaçtý. Sürgün yýllarýnda dünyanýn birçok ülkesini dolaþtý, konferanslar verdi, ama aklý hep Türkiye'deydi. 25 temmuz 1951'de yurttaþlýktan çýkarýldý. Bu karara, "beni Türklükten, halkýmýn evladý olmaktan hiçbir kuvvet çýkaramaz" diyerek tepki gösterdi. 1952'de Çin gezisi sýrasýnda geçirdiði enfarktüs krizinden sonra uzun süre doktor kontrolünde yaþadý. 3 haziran 1963'te bir kalp krizi daha geçirerek 'güzelim dünya elveda/ve merhaba/kainat' dedi. Nazým Hikmet, ilk þiirlerinde hece veznini kullanmasýna raðmen bireyci anlayýþtan uzak durmuþ, Tevfik Fikret, Mehmet Emin, Mehmet Akif gibi toplumsal içerikli þiir anlayýþýný seçmiþti. Sovyetler Birliði'nde tanýþtýðý devrimci ve yenilikçi sanat hareketleri, þiirinin biçim ve biçem açýsýndan hýzla deðiþmesini saðladý. Bir orkestra gibi kullandýðý serbest nazýmla özü biçimin baðlarýndan kurtardý. 1936'ya kadar yayýmladýðý þiir kitaplarýyla geleneksel þiirin deðerlerini kökünden sarstý. Yeni bir þair kuþaðýnýn yetiþmesine yol açtý. 'Þeyh Bedreddin Destaný'nda modern þiirin olanaklarý ile geleneksel biçimleri buluþturarak 'ulusal bireþim' saðlamayý baþardý. Düzyazý, senaryo, þiir tekniklerini harmanlayarak benzersiz bir yapý kurduðu 'Memleketimden Ýnsan Manzaralarý'nda Ýkinci Meþrutiyet'ten Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýna uzana geniþ bir zaman diliminde, dönüþen Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve kültürel sorunlarýnýn yaný sýra dünyanýn faþizm ve savaþ olgusunda odaklanan sorunlarýný da destanlaþtýrdý. Yüzyýlýmýzýn en büyük þairlerinden biri sayýlan Nazým Hikmet'in 1930'larýn sonlarýndan bu yana yasak olan þiirleri ana dilinde ancak ölümünden iki yýl sonra yayýmlanabilmiþtir. (http://nazim_hikmet_ran.sitemynet.com/15ocak.html) Þair Nazým Hikmet Ran; bir dünya þairi olarak, tüm insanlýðýn kurtuluþunu savunan bir dünya görüþüne sahipti. Þaire göre dünya insanlýðý ancak “toplumcu (sosyalist)” bir üretim biçimi kurtarabilirdi. Özel mülkiyetçi toplum modelleri insanlarýn sömürülmesine dayanýr. Ozana göre sömürü devam ettiði sürece de, dünyada barýþ, güven, varsýllýk ve eþitlik gerçekleþtirilemez. Toplumda ki tüm olumsuzluklar insanýn insaný ve doðayý alabildiðince sömürmesine dayanmaktadýr. Günümüzün Kapitalist toplum modeli, insanlýða savaþtan, açlýktan, yoksulluktan, iþsizlikten, haksýzlýktan, eþitsizlikten, saðlýksýzlýktan… baþka bir þey üretmemektedir. Geçmiþteki tüm özel mülkiyete dayalý sistemler de (Köleci, Feodal..) insanlýða yukarýda saydýðým olumsuzluklarý insanlýða yaþatmýþlardýr. Nazým Hikmet, aydýnlýkçý ve eþitlikçi duruþu, emperyalist ve kapitalist sömürüye karþý koyuþu ve tüm dünyaya “eþitlikçi” bir toplumun varlaþmasý yönünde verdiði savaþým sonucunda, sistem sahiplerini korkutmuþ ve yüzden yaþamý boyunca hep acý çektirilmiþtir. Çok sevdiði Anadolu topraklarýna doyamadan yaban ellerinde ölmüþtür. Onun ölmeden önceki en büyük özlemi kendi doðduðu topraklarda ölmek istemesidir. Bu kadar özlemi kendisine çok gören anlayýþlar halen ozanýn bu özlemini gerçekleþtirmiþ deðillerdir. 43 yýldýr halen ozanýn bu özlemini gerçekleþtiremeyenler, dünyaca tanýnan bu ulu ozanýn varlýðýný tanýmak istemeyenler, Nazým’ýn ölüsünden korkanlar, þunu bilsinler ki; o ulu ozan dünya varoldukça yaþayacak bir kimlik olarak kalacaktýr. Ama bu kararý almak istemeyenler ozanýn mezarýný bu topraklara getirmek istemeyenler yarýnlarda unutulup gideceklerdir. 43. ölüm yýldönümünde ozanýmýzý saygýyla ve sevgiyle anýyoruz. Onun saçtýðý ýþýk bizleri aydýnlatmaktadýr. Üzerinde yýldýzlar eksik olmasýn. 02.06.2006
Süleyman Zaman 02 June 2006 10:38 |
NAZIM HÝKMET
Ben, bir insan, ben, Türk þairi komünist Nâzým Hikmet ben, tepeden týrnaða iman, tepeden týrnaða kavga, hasret ve ümitten ibaret ben... Þair Nazým Hikmet, 1902 yýlýnda Selanik'te doðdu. Çaðdaþ Türk þiirinin büyük ustasý Nazým Hikmet (Ran), babasý Hikmet Nazým tarafýndan Mehmet Nazým Paþa'nýn, annesi Celile Haným tarafýndan Leh asýllý Mustafa Celalettin Paþa'nýn torunuydu. Göztepe Taþmektep'teki ilk öðreniminden sonra Galatasaray ve Niþantaþý sultanilerinde okudu. Balkan Savaþý yenilgisinden duyulan üzüntüyü dile getirdiði 'Feryad-ý Vatan' ve 'Þehit Dayýma' gibi ilk þiirlerini çocuk denebilecek yaþlarda yazdý. 14 aralýk 1914 tarihli 'Bir Bahriyelinin Aðzýndan' baþlýklý þiirini aile dostlarýndan Bahriye Nazýrý Cemal Paþa'ya okuyunca, çok duygulanan paþanýn isteðiyle Niþantaþý Sultanisi'nden ayrýlýp Bahriye Mektebi'ne kaydoldu. Buradaki öðretmenlerinden Yahya Kemal'in ilgi ve desteðini gördü. Bahriye Mektebi'ni bitirdikten sonra Hamidiye Kruvazörü'ne stajyer güverte subayý olarak atandý. 1919 kýþýnda zatülcenbe yakalandý, iyileþemeyince 17 mayýs 1920'de çürüðe çýkarýldý. Ýstanbul'un iþgali üzerine 'Kýrk Haramilerin Esiri', 'Yaralý Hayalet', 'Çanakkale Masalý', 'Sarý Zeybek' gibi ulusalcý þiirler yazdý. 'Alemdar' gazetesinin açtýðý yarýþmada 'Bir Dakika' adlý þiiriyle birinci oldu. 1921 baharýnda Milli Mücadele'ye katýlmak amacýyla Vala Nurettin (Va-Nu), Yusuf Ziya (Ortaç) ve Faruk Nafiz (Çamlýbel) ile Ýnebolu'ya geçti. Ankara'dan 'harcýrah ve müsaade' beklerken tanýþtýðý komünist eðilimli Spartakistlerden Sovyet Devrimi'ni öðrendi. Beklenen izin gelince Va-Nu'yla birlikte Ýnebolu'dan Ankara'ya yürüyerek gitti. Kendilerinden istenen ilk görev Ýstanbul gençliðini Milli Mücadele'ye çaðýran bir þiir yazmalarýydý. Üç günde yazdýklarý þiir çok beðenildi ve 10 bin adet bastýrýlýp daðýtýldý. Bu arada Mustafa Kemal'e takdim edildiler. Cepheye gitmek için baþvurduklarý Matbuat Müdürü Muhittin Bey (Birgen) Milli Eðitim'de görev almalarýný istedi, öðretmen olarak Bolu'ya atandýlar. Gizli polis ve tutucu çevrelerin baskýlarý nedeniyle burada fazla kalamadýlar. Öðrenimlerini ilerletmek ve kendilerini koruyan Bolu Aðýr Ceza Mahkemesi Reis Vekili Hilmi Ziya Bey'in Sovyet Devrimi hakkýnda anlattýklarýný yerinde görmek amacýyla Trabzon üzerinden Batum'a gittiler (30 eylül 1921). 1922 temmuzunda Moskova'ya geçtiler ve Doðu Ülkeleri Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) kaydoldular. Rus þiirini yakýndan izleyen, Mayakovski'yle tanýþan, konstrüktivist (sanatta geometrik biçimlerin aðýrlýklý olarak uygulayan bir akým. S.Z.) çevrelere giren Nazým'ýn gönderdiði bazý þiirler 'Aydýnlýk' ve 'Yeni Hayat'ta yayýmlandý. Ayný dönemde KUTV'da okuyan Nüzhet Haným'la evlendi. Üniversite bitince 1924 ekiminde sýnýrý gizlice geçerek Türkiye'ye döndü, 'Aydýnlýk' dergisinde çalýþmaya baþladý. Eþinden ayrýldý. 1925'te basýmevi kurmak için gittiði Ýzmir'de 'Aydýnlýk' yazarlarýnýn tutuklandýðýný, kendisi hakkýnda da 15 yýl gýyabi mahkumiyet kararý verildiðini öðrendi ve yine gizlice Moskova'ya gitti. 1928'de Bakü'de ilk þiir kitabý 'Güneþi Ýçenlerin Türküsü'nü yayýmladý. Ayný yýl, af yasasýndan yararlanmak amacýyla Türkiye'ye gizlice girerken yakalandý. Rize mahkemesince üç gün hapis cezasýna çarptýrýldýðý halde Ankara'ya gönderildi. Ankara'daki yargýlamada eski mahkumiyeti kaldýrýldý, ama gýyabýnda verilen üç aylýk mahkumiyeti çekmesine karar verildi. Bu süreyi zaten tutuklu olarak geçirdiði için serbest býrakýldý. Sertel'lerin (Zekeriya ve Sabiha Sertel) çýkardýðý 'Resimli Ay'da düzeltmen olarak çalýþmaya baþladý. 1929'da '835 Satýr'ý yayýmladý. 'Resimli Ay'da 'Putlarý Yýkýyoruz' baþlýklý ünlü kampanyayý baþlatarak dönemin yazarlarýný eleþtirdi. Ayný yýl çýkan 'Jokond ile Si-YaU'yu, 1930'da 'Varan 3' ve '1+1=1', 1932'de 'Benerci Kendini Niçin Öldürdü?' ve 'Gece Gelen Telgraf' izledi. Ýstanbul'da daðýtýlan bildiriler yüzünden 1933'te tutuklanarak Bursa'ya gönderildi. Dört yýllýk mahkumiyeti 1934 affý nedeniyle bir yýla düþtü. 1.5 yýldýr tutuklu olduðu için özgür kaldý. Ýstanbul'a dönerek Akþam'da Orhan Selim takma adýyla fýkra yazarlýðýna baþladý. 1935'te Piraye Altýnoðlu ile evlendi. 1936'da 'Simavna Kadýsý Oðlu Þeyh Bedreddin Destaný'ný yayýmladý. 1938'de ordu içinde komünizm propagandasý yapmak ve askeri isyana teþvik etmekle suçlanýp iki ayrý davadan 28 yýl 4 ay hapse mahkum edildi. Ýstanbul, Çankýrý, Bursa cezaevlerinde 12 yýl 7 ay yattý. Büyük yapýtý 'Memleketimden Ýnsan Manzaralarý'ný hapisteyken yazdý. 1946'da TBMM'ye baþvurarak 'adli hata'ya kurban gittiðini belirtti ve affýný istedi, ama sonuç alamadý. Þairin yok yere mahkum edildiðini söyleyen Ahmet Emin Yalman'ýn 1949'da Vatan'da baþlattýðý af giriþimi, 1950'de Nazým'ýn açlýk grevine baþlamasýyla geniþ çaplý bir kampanyaya dönüþtü ve Demokrat Parti'nin çýkardýðý af yasasýnýn kapsamýna alýnmasý saðlandý. 15 temmuz 1950'de özgürlüðüne kavuþtu ve geçimini senaryo yazarlýðýyla saðlamaya baþladý. 1951'de Piraye Haným'dan ayrýlýp Münevver Andaç'la evlendi. 'Saðlam' raporu verilerek askere sevk edileceðini öðrenince Romanya üzerinden Moskova'ya kaçtý. Sürgün yýllarýnda dünyanýn birçok ülkesini dolaþtý, konferanslar verdi, ama aklý hep Türkiye'deydi. 25 temmuz 1951'de yurttaþlýktan çýkarýldý. Bu karara, "beni Türklükten, halkýmýn evladý olmaktan hiçbir kuvvet çýkaramaz" diyerek tepki gösterdi. 1952'de Çin gezisi sýrasýnda geçirdiði enfarktüs krizinden sonra uzun süre doktor kontrolünde yaþadý. 3 haziran 1963'te bir kalp krizi daha geçirerek 'güzelim dünya elveda/ve merhaba/kainat' dedi. Nazým Hikmet, ilk þiirlerinde hece veznini kullanmasýna raðmen bireyci anlayýþtan uzak durmuþ, Tevfik Fikret, Mehmet Emin, Mehmet Akif gibi toplumsal içerikli þiir anlayýþýný seçmiþti. Sovyetler Birliði'nde tanýþtýðý devrimci ve yenilikçi sanat hareketleri, þiirinin biçim ve biçem açýsýndan hýzla deðiþmesini saðladý. Bir orkestra gibi kullandýðý serbest nazýmla özü biçimin baðlarýndan kurtardý. 1936'ya kadar yayýmladýðý þiir kitaplarýyla geleneksel þiirin deðerlerini kökünden sarstý. Yeni bir þair kuþaðýnýn yetiþmesine yol açtý. 'Þeyh Bedreddin Destaný'nda modern þiirin olanaklarý ile geleneksel biçimleri buluþturarak 'ulusal bireþim' saðlamayý baþardý. Düzyazý, senaryo, þiir tekniklerini harmanlayarak benzersiz bir yapý kurduðu 'Memleketimden Ýnsan Manzaralarý'nda Ýkinci Meþrutiyet'ten Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýna uzana geniþ bir zaman diliminde, dönüþen Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve kültürel sorunlarýnýn yaný sýra dünyanýn faþizm ve savaþ olgusunda odaklanan sorunlarýný da destanlaþtýrdý. Yüzyýlýmýzýn en büyük þairlerinden biri sayýlan Nazým Hikmet'in 1930'larýn sonlarýndan bu yana yasak olan þiirleri ana dilinde ancak ölümünden iki yýl sonra yayýmlanabilmiþtir. (http://nazim_hikmet_ran.sitemynet.com/15ocak.html) Þair Nazým Hikmet Ran; bir dünya þairi olarak, tüm insanlýðýn kurtuluþunu savunan bir dünya görüþüne sahipti. Þaire göre dünya insanlýðý ancak “toplumcu (sosyalist)” bir üretim biçimi kurtarabilirdi. Özel mülkiyetçi toplum modelleri insanlarýn sömürülmesine dayanýr. Ozana göre sömürü devam ettiði sürece de, dünyada barýþ, güven, varsýllýk ve eþitlik gerçekleþtirilemez. Toplumda ki tüm olumsuzluklar insanýn insaný ve doðayý alabildiðince sömürmesine dayanmaktadýr. Günümüzün Kapitalist toplum modeli, insanlýða savaþtan, açlýktan, yoksulluktan, iþsizlikten, haksýzlýktan, eþitsizlikten, saðlýksýzlýktan… baþka bir þey üretmemektedir. Geçmiþteki tüm özel mülkiyete dayalý sistemler de (Köleci, Feodal..) insanlýða yukarýda saydýðým olumsuzluklarý insanlýða yaþatmýþlardýr. Nazým Hikmet, aydýnlýkçý ve eþitlikçi duruþu, emperyalist ve kapitalist sömürüye karþý koyuþu ve tüm dünyaya “eþitlikçi” bir toplumun varlaþmasý yönünde verdiði savaþým sonucunda, sistem sahiplerini korkutmuþ ve yüzden yaþamý boyunca hep acý çektirilmiþtir. Çok sevdiði Anadolu topraklarýna doyamadan yaban ellerinde ölmüþtür. Onun ölmeden önceki en büyük özlemi kendi doðduðu topraklarda ölmek istemesidir. Bu kadar özlemi kendisine çok gören anlayýþlar halen ozanýn bu özlemini gerçekleþtirmiþ deðillerdir. 43 yýldýr halen ozanýn bu özlemini gerçekleþtiremeyenler, dünyaca tanýnan bu ulu ozanýn varlýðýný tanýmak istemeyenler, Nazým’ýn ölüsünden korkanlar, þunu bilsinler ki; o ulu ozan dünya varoldukça yaþayacak bir kimlik olarak kalacaktýr. Ama bu kararý almak istemeyenler ozanýn mezarýný bu topraklara getirmek istemeyenler yarýnlarda unutulup gideceklerdir. 43. ölüm yýldönümünde ozanýmýzý saygýyla ve sevgiyle anýyoruz. Onun saçtýðý ýþýk bizleri aydýnlatmaktadýr. Üzerinde yýldýzlar eksik olmasýn. 02.06.2006
Süleyman Zaman 02 June 2006 10:38 |
NAZIM HÝKMET
Ben, bir insan, ben, Türk þairi komünist Nâzým Hikmet ben, tepeden týrnaða iman, tepeden týrnaða kavga, hasret ve ümitten ibaret ben... Þair Nazým Hikmet, 1902 yýlýnda Selanik'te doðdu. Çaðdaþ Türk þiirinin büyük ustasý Nazým Hikmet (Ran), babasý Hikmet Nazým tarafýndan Mehmet Nazým Paþa'nýn, annesi Celile Haným tarafýndan Leh asýllý Mustafa Celalettin Paþa'nýn torunuydu. Göztepe Taþmektep'teki ilk öðreniminden sonra Galatasaray ve Niþantaþý sultanilerinde okudu. Balkan Savaþý yenilgisinden duyulan üzüntüyü dile getirdiði 'Feryad-ý Vatan' ve 'Þehit Dayýma' gibi ilk þiirlerini çocuk denebilecek yaþlarda yazdý. 14 aralýk 1914 tarihli 'Bir Bahriyelinin Aðzýndan' baþlýklý þiirini aile dostlarýndan Bahriye Nazýrý Cemal Paþa'ya okuyunca, çok duygulanan paþanýn isteðiyle Niþantaþý Sultanisi'nden ayrýlýp Bahriye Mektebi'ne kaydoldu. Buradaki öðretmenlerinden Yahya Kemal'in ilgi ve desteðini gördü. Bahriye Mektebi'ni bitirdikten sonra Hamidiye Kruvazörü'ne stajyer güverte subayý olarak atandý. 1919 kýþýnda zatülcenbe yakalandý, iyileþemeyince 17 mayýs 1920'de çürüðe çýkarýldý. Ýstanbul'un iþgali üzerine 'Kýrk Haramilerin Esiri', 'Yaralý Hayalet', 'Çanakkale Masalý', 'Sarý Zeybek' gibi ulusalcý þiirler yazdý. 'Alemdar' gazetesinin açtýðý yarýþmada 'Bir Dakika' adlý þiiriyle birinci oldu. 1921 baharýnda Milli Mücadele'ye katýlmak amacýyla Vala Nurettin (Va-Nu), Yusuf Ziya (Ortaç) ve Faruk Nafiz (Çamlýbel) ile Ýnebolu'ya geçti. Ankara'dan 'harcýrah ve müsaade' beklerken tanýþtýðý komünist eðilimli Spartakistlerden Sovyet Devrimi'ni öðrendi. Beklenen izin gelince Va-Nu'yla birlikte Ýnebolu'dan Ankara'ya yürüyerek gitti. Kendilerinden istenen ilk görev Ýstanbul gençliðini Milli Mücadele'ye çaðýran bir þiir yazmalarýydý. Üç günde yazdýklarý þiir çok beðenildi ve 10 bin adet bastýrýlýp daðýtýldý. Bu arada Mustafa Kemal'e takdim edildiler. Cepheye gitmek için baþvurduklarý Matbuat Müdürü Muhittin Bey (Birgen) Milli Eðitim'de görev almalarýný istedi, öðretmen olarak Bolu'ya atandýlar. Gizli polis ve tutucu çevrelerin baskýlarý nedeniyle burada fazla kalamadýlar. Öðrenimlerini ilerletmek ve kendilerini koruyan Bolu Aðýr Ceza Mahkemesi Reis Vekili Hilmi Ziya Bey'in Sovyet Devrimi hakkýnda anlattýklarýný yerinde görmek amacýyla Trabzon üzerinden Batum'a gittiler (30 eylül 1921). 1922 temmuzunda Moskova'ya geçtiler ve Doðu Ülkeleri Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) kaydoldular. Rus þiirini yakýndan izleyen, Mayakovski'yle tanýþan, konstrüktivist (sanatta geometrik biçimlerin aðýrlýklý olarak uygulayan bir akým. S.Z.) çevrelere giren Nazým'ýn gönderdiði bazý þiirler 'Aydýnlýk' ve 'Yeni Hayat'ta yayýmlandý. Ayný dönemde KUTV'da okuyan Nüzhet Haným'la evlendi. Üniversite bitince 1924 ekiminde sýnýrý gizlice geçerek Türkiye'ye döndü, 'Aydýnlýk' dergisinde çalýþmaya baþladý. Eþinden ayrýldý. 1925'te basýmevi kurmak için gittiði Ýzmir'de 'Aydýnlýk' yazarlarýnýn tutuklandýðýný, kendisi hakkýnda da 15 yýl gýyabi mahkumiyet kararý verildiðini öðrendi ve yine gizlice Moskova'ya gitti. 1928'de Bakü'de ilk þiir kitabý 'Güneþi Ýçenlerin Türküsü'nü yayýmladý. Ayný yýl, af yasasýndan yararlanmak amacýyla Türkiye'ye gizlice girerken yakalandý. Rize mahkemesince üç gün hapis cezasýna çarptýrýldýðý halde Ankara'ya gönderildi. Ankara'daki yargýlamada eski mahkumiyeti kaldýrýldý, ama gýyabýnda verilen üç aylýk mahkumiyeti çekmesine karar verildi. Bu süreyi zaten tutuklu olarak geçirdiði için serbest býrakýldý. Sertel'lerin (Zekeriya ve Sabiha Sertel) çýkardýðý 'Resimli Ay'da düzeltmen olarak çalýþmaya baþladý. 1929'da '835 Satýr'ý yayýmladý. 'Resimli Ay'da 'Putlarý Yýkýyoruz' baþlýklý ünlü kampanyayý baþlatarak dönemin yazarlarýný eleþtirdi. Ayný yýl çýkan 'Jokond ile Si-YaU'yu, 1930'da 'Varan 3' ve '1+1=1', 1932'de 'Benerci Kendini Niçin Öldürdü?' ve 'Gece Gelen Telgraf' izledi. Ýstanbul'da daðýtýlan bildiriler yüzünden 1933'te tutuklanarak Bursa'ya gönderildi. Dört yýllýk mahkumiyeti 1934 affý nedeniyle bir yýla düþtü. 1.5 yýldýr tutuklu olduðu için özgür kaldý. Ýstanbul'a dönerek Akþam'da Orhan Selim takma adýyla fýkra yazarlýðýna baþladý. 1935'te Piraye Altýnoðlu ile evlendi. 1936'da 'Simavna Kadýsý Oðlu Þeyh Bedreddin Destaný'ný yayýmladý. 1938'de ordu içinde komünizm propagandasý yapmak ve askeri isyana teþvik etmekle suçlanýp iki ayrý davadan 28 yýl 4 ay hapse mahkum edildi. Ýstanbul, Çankýrý, Bursa cezaevlerinde 12 yýl 7 ay yattý. Büyük yapýtý 'Memleketimden Ýnsan Manzaralarý'ný hapisteyken yazdý. 1946'da TBMM'ye baþvurarak 'adli hata'ya kurban gittiðini belirtti ve affýný istedi, ama sonuç alamadý. Þairin yok yere mahkum edildiðini söyleyen Ahmet Emin Yalman'ýn 1949'da Vatan'da baþlattýðý af giriþimi, 1950'de Nazým'ýn açlýk grevine baþlamasýyla geniþ çaplý bir kampanyaya dönüþtü ve Demokrat Parti'nin çýkardýðý af yasasýnýn kapsamýna alýnmasý saðlandý. 15 temmuz 1950'de özgürlüðüne kavuþtu ve geçimini senaryo yazarlýðýyla saðlamaya baþladý. 1951'de Piraye Haným'dan ayrýlýp Münevver Andaç'la evlendi. 'Saðlam' raporu verilerek askere sevk edileceðini öðrenince Romanya üzerinden Moskova'ya kaçtý. Sürgün yýllarýnda dünyanýn birçok ülkesini dolaþtý, konferanslar verdi, ama aklý hep Türkiye'deydi. 25 temmuz 1951'de yurttaþlýktan çýkarýldý. Bu karara, "beni Türklükten, halkýmýn evladý olmaktan hiçbir kuvvet çýkaramaz" diyerek tepki gösterdi. 1952'de Çin gezisi sýrasýnda geçirdiði enfarktüs krizinden sonra uzun süre doktor kontrolünde yaþadý. 3 haziran 1963'te bir kalp krizi daha geçirerek 'güzelim dünya elveda/ve merhaba/kainat' dedi. Nazým Hikmet, ilk þiirlerinde hece veznini kullanmasýna raðmen bireyci anlayýþtan uzak durmuþ, Tevfik Fikret, Mehmet Emin, Mehmet Akif gibi toplumsal içerikli þiir anlayýþýný seçmiþti. Sovyetler Birliði'nde tanýþtýðý devrimci ve yenilikçi sanat hareketleri, þiirinin biçim ve biçem açýsýndan hýzla deðiþmesini saðladý. Bir orkestra gibi kullandýðý serbest nazýmla özü biçimin baðlarýndan kurtardý. 1936'ya kadar yayýmladýðý þiir kitaplarýyla geleneksel þiirin deðerlerini kökünden sarstý. Yeni bir þair kuþaðýnýn yetiþmesine yol açtý. 'Þeyh Bedreddin Destaný'nda modern þiirin olanaklarý ile geleneksel biçimleri buluþturarak 'ulusal bireþim' saðlamayý baþardý. Düzyazý, senaryo, þiir tekniklerini harmanlayarak benzersiz bir yapý kurduðu 'Memleketimden Ýnsan Manzaralarý'nda Ýkinci Meþrutiyet'ten Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýna uzana geniþ bir zaman diliminde, dönüþen Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve kültürel sorunlarýnýn yaný sýra dünyanýn faþizm ve savaþ olgusunda odaklanan sorunlarýný da destanlaþtýrdý. Yüzyýlýmýzýn en büyük þairlerinden biri sayýlan Nazým Hikmet'in 1930'larýn sonlarýndan bu yana yasak olan þiirleri ana dilinde ancak ölümünden iki yýl sonra yayýmlanabilmiþtir. (http://nazim_hikmet_ran.sitemynet.com/15ocak.html) Þair Nazým Hikmet Ran; bir dünya þairi olarak, tüm insanlýðýn kurtuluþunu savunan bir dünya görüþüne sahipti. Þaire göre dünya insanlýðý ancak “toplumcu (sosyalist)” bir üretim biçimi kurtarabilirdi. Özel mülkiyetçi toplum modelleri insanlarýn sömürülmesine dayanýr. Ozana göre sömürü devam ettiði sürece de, dünyada barýþ, güven, varsýllýk ve eþitlik gerçekleþtirilemez. Toplumda ki tüm olumsuzluklar insanýn insaný ve doðayý alabildiðince sömürmesine dayanmaktadýr. Günümüzün Kapitalist toplum modeli, insanlýða savaþtan, açlýktan, yoksulluktan, iþsizlikten, haksýzlýktan, eþitsizlikten, saðlýksýzlýktan… baþka bir þey üretmemektedir. Geçmiþteki tüm özel mülkiyete dayalý sistemler de (Köleci, Feodal..) insanlýða yukarýda saydýðým olumsuzluklarý insanlýða yaþatmýþlardýr. Nazým Hikmet, aydýnlýkçý ve eþitlikçi duruþu, emperyalist ve kapitalist sömürüye karþý koyuþu ve tüm dünyaya “eþitlikçi” bir toplumun varlaþmasý yönünde verdiði savaþým sonucunda, sistem sahiplerini korkutmuþ ve yüzden yaþamý boyunca hep acý çektirilmiþtir. Çok sevdiði Anadolu topraklarýna doyamadan yaban ellerinde ölmüþtür. Onun ölmeden önceki en büyük özlemi kendi doðduðu topraklarda ölmek istemesidir. Bu kadar özlemi kendisine çok gören anlayýþlar halen ozanýn bu özlemini gerçekleþtirmiþ deðillerdir. 43 yýldýr halen ozanýn bu özlemini gerçekleþtiremeyenler, dünyaca tanýnan bu ulu ozanýn varlýðýný tanýmak istemeyenler, Nazým’ýn ölüsünden korkanlar, þunu bilsinler ki; o ulu ozan dünya varoldukça yaþayacak bir kimlik olarak kalacaktýr. Ama bu kararý almak istemeyenler ozanýn mezarýný bu topraklara getirmek istemeyenler yarýnlarda unutulup gideceklerdir. 43. ölüm yýldönümünde ozanýmýzý saygýyla ve sevgiyle anýyoruz. Onun saçtýðý ýþýk bizleri aydýnlatmaktadýr. Üzerinde yýldýzlar eksik olmasýn. 02.06.2006
Süleyman Zaman 02 June 2006 09:35 |
Sevgili site sakinleri siteye yazanlar çoðaldýkça, zenginliklerde artýyor. Sevgili Çaðdaþ, yumuþak davranýþý, akýllý duruþu ve sorgulayýcý yanýyla hele hele sevgi dolu yüreðinle güzel bir insansýn. Sevgili yiðenimin bu yönünü belleðimize taþýyan sevgili Fatma'ya teþekkür ederim. Fatma insan psikolojini iyi çözümleyen ve insanlarý her zaman doðruya doðru teþvik eden, insalara pozitif enerji sunan iyi empati kurabilen birisin. Seni de bu yönünle kutluyorum. Sevgili Yiðenim Çaðdaþ'a ve Çaðdaþ gibi büyük sýnava girecek olan tüm gençlerimize þimdiden baþarýlar diliyorum. Umarým sýnav sonucu hayallerin ve umutlarýn gerçek olur. Sevgili Yakup seni de kutluyorum. Son dönemlerde çok anlamlý ve güzel yazýlar yazýyor ve insanýn içini kýpýrtadan þiirler yazýyorsun. Bu yönünü sürekli var kýl. Tüm site sakinlerine sevgilerimle.
Süleyman Zaman 02 June 2006 09:35 |
Sevgili site sakinleri siteye yazanlar çoðaldýkça, zenginliklerde artýyor. Sevgili Çaðdaþ, yumuþak davranýþý, akýllý duruþu ve sorgulayýcý yanýyla hele hele sevgi dolu yüreðinle güzel bir insansýn. Sevgili yiðenimin bu yönünü belleðimize taþýyan sevgili Fatma'ya teþekkür ederim. Fatma insan psikolojini iyi çözümleyen ve insanlarý her zaman doðruya doðru teþvik eden, insalara pozitif enerji sunan iyi empati kurabilen birisin. Seni de bu yönünle kutluyorum. Sevgili Yiðenim Çaðdaþ'a ve Çaðdaþ gibi büyük sýnava girecek olan tüm gençlerimize þimdiden baþarýlar diliyorum. Umarým sýnav sonucu hayallerin ve umutlarýn gerçek olur. Sevgili Yakup seni de kutluyorum. Son dönemlerde çok anlamlý ve güzel yazýlar yazýyor ve insanýn içini kýpýrtadan þiirler yazýyorsun. Bu yönünü sürekli var kýl. Tüm site sakinlerine sevgilerimle.