FÝLÝSTÝN VE YAÞANILANLAR
Tevrat’a göre Nuh’un üç oðlu bulunmaktadýr. Bunlar; Yafes, Sam ve Ham’dýr.
Tevrat dünyada ki tüm insanlarýn ve ýrklarýn bu üç kiþiden oluþtuðunu anlatýr.
Buna göre Yafes, beyaz ýrký; Sam, Araplar ve Ýbranileri ; Ham, Kuzey Afrikalýlarý oluþturmuþtur.
Konumuz açýsýndan bizi ilgilendiren “Sam” ve onun oluþturduðu “ýrk”lar oluþturmaktadýr.
Bugün Araplara ve Yahudilere “Sami” kökenli halklar denmesinin nedeni budur.
Sami halklar Araplar ve Ýbraniler (Yahudiler) kardeþ iki halktýr. Yüzyýllardýr ayný coðrafyada birlikte yaþamýþlardýr. Ama birbirleriyle hep savaþmýþlardýr.
Ýbraniler MÖ; 2000-1700 yýllarý arasýnda Kenan Ülkesi denilen ve bugün,Mýsýr, Filistin ve Suriye topraklarýný kapsayan bölgeye yerleþmiþlerdir. Kenan ismi “Kennani”den gelmektedir. Kennani Ýbrani’ce bir sözcük; tüccar anlamýna gelmektedir. Ýbraniler yarý göçebe bir topluluktu. Ýbraniler Hz. Musa’nýn yönetiminde 1220’lü yýllarda Mýsýr’dan ayrýlarak, Filistin topraklarýna yerleþtiler. Çoðu kez barýþla giremedikleri yerlere savaþarak girdiler. Ýbraniler bir çok halklarla savaþ yapmýþlardýr. Mýsýr, Asur, Babil, Pers imparatorluðu arasýnda büyüklü, küçüklü savaþlar sürekli varolmuþtur.
Kenanlýlar, MÖ:3.Bin yýlda Suriye ve Filistin topraklarýna yerleþmiþ olan Sami halklarýdýrlar. Kenanlýlar 2000’li yýllarda Ýbranilerin (Ýbrahim Peygamber’in soyundan gelen) ve Aramiler (Suriye bölgesine yerleþen Sami kökenli halk; bugünkü Suriye topraklarýnda MÖ 13. Yy. göçebe ve yarý göçebe bir hayat süren Aramiler MÖ 7. Yy. Asurlular tarafýndan varlýklarýna son verilmiþtir.
Filistinliler; Deniz haklarý olarak yaþayan ve bu halklarýn göçüyle oluþan ve Hint-Avrupa kavminden olan bu halk MÖ X11. yüzyýllarda Bugünkü Filistin bölgesine yerleþtiler. Zamanla burada yaþayan Sami haklara karýþtýlar .
Ýþte bu bölgede Hz. Ýbrahim’le (Abraham) baþlayan Hz.Musa’yla süren ve Hz. Davut’la belirlenen yerleþim alanlarý bugün dahi çözülebilmiþ deðildir. Hz. Ýbrahim Urfa bölgesinde doðduðu söylenir. Babil Hükümdarý
Nemrut’la anlaþamayan ve bu yüzden yandaþlarýyla Nemrut’a karþý ayaklanan Ýbrahim, daha sonra Asur topraklarýný terk etmek zorunda kalýr. Ýbrahim buradan Kenan bölgesine yerleþir. Kenan bölgesinde büyük bir kýtlýk yaþanýr. Bunun üzerine Ýbrahim Mýsýr’a göçer. Mýsýr’da da fazla kalamaz. Mýsýr’da da huzur yüzü bulamaz. Bunun üzerine Tanrý Ýbrahime seslenerek Kenan ellerine yeniden dönmesini buyurur. Kenan topraklarýnýn kendisine ve gelecek olan soyuna “vaat edildiðini “ bildirir.
Ýbrahim Kenan bölgesine geldiðinde 75 yaþýndadýr. Ama karýsý Sare’den çocuðu olmamaktadýr. Ýbrahim zengin bir insandýr. Cariyesi vardýr. Cariyesinin isimi Hacer’dir. Sare çocuðu olmadýðý için Ýbrahim’e Hatice ile evlenmesini ister. Ýbrahim gönüllü olmamakla birlikte bir çocukta istemektedir. Bu yüzden Hacer’le evlenmeyi kabul eder. Hacer’den bir oðlu olur. Adýný Ýsmail kor. Ýsmail büyür. Ama Sare bu durumu kýskanýr. Kendiside çocuk istemektedir. Ýbrahim 100 yaþýndayken Tanrý’sýna yalvarýr ve (Eðer bana bir çocuk verirsen o’nu sana kurban edeceðim der). Bunun üzerine Sare’den bir erkek çocuðu daha olur. Ýshak büyür. Ýbrahim Ýshak’ý söz verdiði için Tanrý’ya kurban etmek ister ama Tanrý buna izin vermez. Sare Ýsmail’i kýskanmaktadýr. Bunu üzerine Ýbrahim Ýsmail’i annesi Hacer ile birlikte bugünkü Suudi Arabistan’daki Merve ve Sefa daðlarýnýn eteklerine býrakýp geri döner.
Söylenceye göre Araplar Ýsmail’in soyundan, Yahudiler ise Ýshak’ýn soyundan gelmektedirler. Ýkisi de kardeþtirler. Ama bu kardeþ halklar toprak yününden birbirlerini boðazlamaktan çekinmemiþler ve bu kavga bugün dahi ayný þiddete devam etmektedir.
Ýbrahim kendisinden olan ve Ýsmail’in soyunun devamý sayýlan Araplara deðil; Ýshak’tan gelenlere bu topraklarý “vaat edilmiþ topraklar olarak” sunar.
Mýsýr’da dünyaya gelen ve Mýsýr’ýn Sina daðýnda Tanrý tarafýndan kendisine gönderilen “on emiri” alan Hz. Musa Peygamberliðini burada ilan eder. Musa Mýsýr’da baskýya ve zulme uðrayan Ýbranileri b,ir araya toplayýp onlara sahip çýktý. Ýbranilerin kimliklerini kazanmasýnda çok önemli bir rol oynadý. Ýbranilerin Mýsýr’dan çýkmasýna yardýmcý oldu.
Musa’dan sonra gelen Hz. Davut, Ýbranileri MÖ 12. veya 13. Yüzyýllarda “Vaat edilmiþ topraklar olan, Kenan ellerine (bugünkü Filistin, Suriye, Urfa, Kuveyt,Lübnan…
yerleþtirdi. Ýbraniler veya Yahudiler buraya gelmeden önce burada Filistinliler yaþýyorlardý. Ýbraniler Kenan ülkelerini bölüm, bölüm istila etti. Ýþte o gün, bugündür bu “Vaat edilmiþ topraklar” bir türlü normalleþemedi. Yahudiler bu topraklarýn kendilerine Tanrý tarafýndan verildiðini ve bundan dolayý da bu topraklarýn Yahudiler için “Kutsal Topraklar” olduðunu belirtmektedirler.
Ayný düþünce Araplar ve Filistinliler içinde geçerlidir.
Bu topraklarda savaþ hiç bitmedi. Bir çok kez el deðiþtirdi. Bu bölgenin egemenliðine tarihsel süreçte Asurlular, Persler, Mýsýr’lýlar, Ýbraniler, Filistinliler, Romalýlar, Osmanlýlar belirli zamanlarda egemen oldular.Romalýlar MS 135 yýllarýnda Kenan ellerini ele geçirdi. Bu süre içinde bu topraklara Hýristiyanlar yerleþtiler. Yine MS 638 yýlýnda Araplar bu topraklarý yeniden ele geçirdiler. Bu bölgeye Haçlý seferleri sýrasýnda MS 1099- 1187 ve daha sonra 1229-1244 yýllarý arasýnda yeniden Hýristiyanlarýn egemen olduðunu görüyoruz. 1260 yýllarýnda bu topraklar bu kez Müslümanlarýn eline geçti. 1517 yýlýna kadar Memlükler egemen oldu. 1517-1917 tarihleri arasýnda ise Osmanlýlarýn bu topraklar
Üzerinde hakimiyet kurduklarý dönemdir. 1917 yýlýndan Osmanlýdan koparýlan Filistin topraklarý ve Kudüs 1922 yýlýnda Ýngilizlerin mandasýna verildi. 1948 yýlýnda Ýsrail Devletinin kurulmasýyla bu topraklar yeniden Yahudilerin egemenliðine verildi.
Görüldüðü gibi bu topraklar 3 büyük dinin kutsal saydýðý topraklardýr. Kudüs üç din (Yahudilik, Hýristiyanlýk ve Müslümanlýk) tarafýndan bölüþülemiyor. Yüzyýllardýr bu kutsal kent yüzünden büyük savaþlar veriliyor.
Bugün Kudüs’te bulunan “Aðlama Duvarý” (50 M Uzunluðunda,
18 m yüksekliðindedir) bugün Müslümanlarýn ibadet yeri olan Mescid-i Aksa ile Yahudilerin kutsal saydýklarý “Kudüs Tapýnaðý”ný kapsadýðýndan buranýn denetimini her iki tarafta ele geçirmek için uzun süre birbirleriyle mücadele ettiler.
Bu topraklarýn Roma Ýmparatorluðunun egemenliðine (MS 70-135’li yýllar) girmesiyle dünyanýn her tarafýna daðýlan Yahudiler uzun süre kendilerine yaþayacaklarý toprak bulamadýlar. Ýstedikleri Ulusal Devletlerini kuramadýlar.
Yahudiler kendilerine yerleþim alaný bulup, bir arada yaþamak için yüzyýllar mücadele verdiler. Dünyanýn her tarafýna yayýlan Yahudiler belirli zamanlarda bir araya gelip “Devlet Olma” düþlerini gerçekleþtirmenin yolunu, yöntemini bulmaya çalýþtýlar. Bu istek özellikle 1880’den sonra daha da hýz kazandý. Bu tarihlerde Rusya’da yasayan Yahudiler Rus Çarýnýn baskýsýndan kaçýp “kendileri için vaat edilmiþ olarak düþündükleri” Filistin topraklarýna yerleþtiler. Daha önceden bu topraklarda yaþayan Yahudilerle birlikte belirli bir çoðunluða ulaþtýlar. Dünyanýn farklý bölgelerinde yaþayan Yahudiler, bir bir Filistin topraklarýna gelip yerleþiyorlardý. Artýk “Devlet” olma düþünceleri daha çok gerçekleþmeye doðru yol alýyordu. Yahudiler toplantý üstüne toplantý yapýyor, dünya kamuoyunun dikkatlerini kendi üzerlerine çekmeyi baþarýyorlardý. Zaten Yahudiler çalýþkan, bilimde, felsefede, sanatta, sanayide ileri düzeye gelmiþ bireyleri vardý. Dünyayý etkileyecek Yahudiler bulunuyordu. Artýk bir çok yerde örgütlenen Yahudiler Siyonist örgütler kuruyorlardý. Siyonizm Kudüs’ün eski adý “Sion”dan gelmektedir. Sion Kudüs’te bir tepenin ismidir. Siyonizm’in amacý Yahudi Devleti kurmaktý. Yüzyýllardýr topraklarýna ve devletlerine kavuþmak isteyen Yahudiler devletlerini kurmak için “Siyonist” örgütlerini harekete geçirdiler.
1922’lerden sonra Ýngilizlerin egemenliðinde ki Filistin topraklarý, Yahudiler tarafýndan iþgal edildi. Naziler tarafýndan kýrýma uðrayan Yahudiler Filistin topraklarýna kaçtýlar. Araplar bu Yahudi nüfusundan rahatsýz olmaya baþlamýþlardý. Yahudilere karþý Araplarýn direniþleri baþladý.Ýþte o gün bugündür bu direniþ ve savaþ ara sýra kesintilerle bugüne kadar devam edip gelmektedir.
Yahudiler 1948 yýlýnda devletlerini kurmalarýyla “vaat edilmiþ topraklarýna” kavuþtular. Devletin adý Ýsrail’di. Ýsrail Yakup Peygamberin diðer adýdýr. Ýsrail (Tanrý’yla uðraþan) anlamýna gelmektedir.
Ýsrail devletinin kurulmasýyla birlikte Araplarla, Ýsrail arasýnda savaþ baþladý. Bu savaþta Araplar yenildi. Bu savaþ sonucunda Ýsrail topraklarýný daha da geniþletti. Filistinlilerin bir çoðu bu savaþ sonrasý komþu Arap ülkelerine sýðýndýlar. 1956, 1967,1973, 1979,1982-1983 ve sonrasý Arap-Ýsrail savaþlarý meydana geldi. Bu savaþlarýn hemen hepsini Ýsrail kazandý.
Bu topraklar ayný zamanda Filistinlilerin yaþadýklarý topraklardý. Yaklaþýk 3.500 yýldýr bu topraklarda yaþayan Arap Filistinliler, Ýsrailler tarafýndan kendi topraklarýndan kovuluyorlardý. Bu kabullenilecek bir olgu olamazdý. Ýþte bu nedenle komþu ülkelerde bulunan Filistinliler burada topraklarýný geri almak için örgütlendiler. 1964 yýlýnda Filistin Kurtuluþ Örgütü bu amaçla kuruldu. FKÖ, Filistin Halkýnýn tek temsilcisi oldu. 1989 yýlýnda örgütün baþýna Yaser Arafat getirildi. Yaser Arafat yýllarca bu savaþýmýn içinde yer aldý.
Ama bu bölgeye bir türlü barýþ gelmedi. Filistinliler kendi topraklarýndan uzak, sürgün hayatý yaþamaya mahkum edildi. Düzenli bir ordusu ve tam örgütlenmiþ bir devletleri bulunmamaktadýr. Ýsrail ise tam anlamýyla örgütlü ve düzenli ordusu bulunan, çaðdaþ araç ve gereçlere sahip bir ülkedir. Güçlü bir ordusu vardýr. Arkasýna da ABD’yi almýþtýr. ABD’nin Ortadoðu’da ki vurucu gücüdür. ABD Ýsrail’e, Ýsrail de ABD’ye çýkar amaçlý olarak destek vermektedir.
Bu savaþ haksýz, insafsýz, akýl ve mantýk dýþýdýr. Akýl ve mantýk dýþýdýr; çünkü üç bin yýldýr bu topraklarda yaþamýþ bir halký, zorba bir þekilde kovmak doðru deðildir. Çaðdaþ bir dünyada bunu kabullenmek çok zordur.
Bu savaþ haksýz bir savaþtýr. Çünkü Filistinlilerde kendi topraklarýna gelmek orada yaþamak istiyorlar. Baþka ülkelerde sýðýntý olarak kalmak istemiyorlar. Bu durumu en iyi anlayacak olan ise Yahudiler olmalýdýrlar. Çünkü onlar da yüzyýllar yaþadýklarý topraklarýn özlemiyle yanýp tutuþmuþlardýr. Nazilerin fýrýnlarýnda acýmasýzca yakýlan Yahudiler, çektikleri onca acýnýn hýrsýný, hýncýný Filistinlilerden çýkarmaya çalýþýyorlar. Bu insani midir?...!
Bu insafsýz bir savaþtýr. Çünkü Filistin çoluk-çocukla; taþ ve sopalarla düzenli ve güçlü bir orduya karþý direnmeye çalýþmaktadýr. Ýnsaf bunun neresinde. Kendi topraklarýnda huzursuz, korku, þiddet ve basýyla yaþayan onca insanlarýn günahý nedir. Ýsrail’in su ve elektrik saðlayan tesisleri de bombalanmasý bu insanlarý daha da çaresiz býrakmýþtýr. Ýnsanlýk bu kadar mý vahþileþti?!...
Bir ulus, bir topluluk yok edilmekte, ama etkili ve yetkili devletler ve dünya insanlýðý susmaktadýr. Ne acý!...
Oysa yapýlmasý gereken þey; Irkçý, þoven, benci yaklaþýmlardan uzaklaþýp her iki halkýn o topraklarda birbirini tanýyarak ortakça yurt edinmeleridir. Dünya insanlýðýnýn da bu konuda bu duruþa destek vermeleridir.
Ýsrail’in Emperyalist tutumu bu barýþ umudunu ortadan kaldýrmaktadýr. Amerika Birleþik Devletleri kendi projelerini gerçekleþtirmek (Ortadoðu Projesi….Vs.) için Ýsrail’i kullanýyor. Ýkisinin çýkarý bu projede birleþiyor. Arap halkýnýn geliþmesi, uluslaþmasý, uyanmasý bu yöntemle geriye itiliyor. Arap halkýna demokrasinin gelmesi geciktiriliyor.
Bu savaþýn amacý Ortadoðu’ya egemen olmadýr. ABD ve Ýsrail bunu petrol’ün kontrolü için yapýyorlar.
Buda bir çok insanýn , masum çocuklarýn, baðrý yanmýþ annelerin, çaresiz babalarýn her gün biraz daha artmasýný doðuruyor.
Yazýk!...
Bu savaþ dursun artýk…
Ey insanlýk nerdesiniz!...
Yitirdiniz mi insanlýðýnýzý!?...
14.07.2006
<
br>