Süleyman Zaman 24 July 2006 19:43 | Akrostiþ (Tuðba)
Tuðba’ya akrostiþ.
Tutunmak istiyorum; bir yerlere Ummana düþmüþ insan gibi, Girmek istiyorum engin denizlere Batmadan yüzebilmek Yunus gibi. Aþkýmý duyurabilmek; yaþatabilmek sevgimi. Sonsuzluðun girdabýnda, Evrensel gerçeðe ulaþabilmenin Nedenselliðini bulabilmek için; varedebilmek Güneþ gibi aydýnlýk saçan beyinleri. Üretebilmek ve çoðaltmak herþeyi, Zengin ve dopdulu bir hayat varsýllaþtýrmak, En çok isteðim, en büyük ütopyamdýr o. Lezziz olsun yenilenler. Kurtulabilmek kokuþmuþluklardan, yaþamak yani Otatntiðin haz verdiði ortamlarda. Korkmadan ve Anlýk olanýn kolyacýlýðýna kaçmadan Neden ve niçinleri sorgularcasýna Bireyselliði aþarcasýna, Ýroniði söylemlere katarcasýna Rahat ve mutlu tinler var edercesine yaþayabilmek. Küçük ve narin bedenler Ilýk ve sýcak tenler Zamanla oluþur unutma Seri ser yapan genler Irak olmasýn duygular Nedensiz ve sonuçsuz kalmasýn aþklar.
13.01.2000
Süleyman Zaman 24 July 2006 19:43 | Akrostiþ (Tuðba)
Tuðba’ya akrostiþ.
Tutunmak istiyorum; bir yerlere Ummana düþmüþ insan gibi, Girmek istiyorum engin denizlere Batmadan yüzebilmek Yunus gibi. Aþkýmý duyurabilmek; yaþatabilmek sevgimi. Sonsuzluðun girdabýnda, Evrensel gerçeðe ulaþabilmenin Nedenselliðini bulabilmek için; varedebilmek Güneþ gibi aydýnlýk saçan beyinleri. Üretebilmek ve çoðaltmak herþeyi, Zengin ve dopdulu bir hayat varsýllaþtýrmak, En çok isteðim, en büyük ütopyamdýr o. Lezziz olsun yenilenler. Kurtulabilmek kokuþmuþluklardan, yaþamak yani Otatntiðin haz verdiði ortamlarda. Korkmadan ve Anlýk olanýn kolyacýlýðýna kaçmadan Neden ve niçinleri sorgularcasýna Bireyselliði aþarcasýna, Ýroniði söylemlere katarcasýna Rahat ve mutlu tinler var edercesine yaþayabilmek. Küçük ve narin bedenler Ilýk ve sýcak tenler Zamanla oluþur unutma Seri ser yapan genler Irak olmasýn duygular Nedensiz ve sonuçsuz kalmasýn aþklar.
13.01.2000
Süleyman Zaman 24 July 2006 19:43 | Akrostiþ (Tuðba)
Tuðba’ya akrostiþ.
Tutunmak istiyorum; bir yerlere Ummana düþmüþ insan gibi, Girmek istiyorum engin denizlere Batmadan yüzebilmek Yunus gibi. Aþkýmý duyurabilmek; yaþatabilmek sevgimi. Sonsuzluðun girdabýnda, Evrensel gerçeðe ulaþabilmenin Nedenselliðini bulabilmek için; varedebilmek Güneþ gibi aydýnlýk saçan beyinleri. Üretebilmek ve çoðaltmak herþeyi, Zengin ve dopdulu bir hayat varsýllaþtýrmak, En çok isteðim, en büyük ütopyamdýr o. Lezziz olsun yenilenler. Kurtulabilmek kokuþmuþluklardan, yaþamak yani Otatntiðin haz verdiði ortamlarda. Korkmadan ve Anlýk olanýn kolyacýlýðýna kaçmadan Neden ve niçinleri sorgularcasýna Bireyselliði aþarcasýna, Ýroniði söylemlere katarcasýna Rahat ve mutlu tinler var edercesine yaþayabilmek. Küçük ve narin bedenler Ilýk ve sýcak tenler Zamanla oluþur unutma Seri ser yapan genler Irak olmasýn duygular Nedensiz ve sonuçsuz kalmasýn aþklar.
13.01.2000
Süleyman Zaman 24 July 2006 16:06 | Köyümüze ilþkin bir yazý
KÖYÜMÜZ VE ÝNSANLARIMIZ O kýraç ve verimsiz topraklarýn egemen olduðu; üretimin hayvancýlýk ve tarýma dayandýðý ve tarýmýn karasaban, döven ve geliþmemiþ aletlerle yapýldýðý; kaynak yetersizliðinin üst aþamada bulunduðu ve bundan dolayý da, geçimin çok zorluklar içerisinde geçtiði köyümüz ve o köyümüzün çilekeþ insanlarý. Dört tarafý daðlarla çevrili, yol ve kervan geçmez, kentten uzak, kimsenin görmeyeceði çukur bir alana yerleþen ufaklý,büyüklü orman aðaçlarýnýn olduðu daðýn tam karþý eteklerinde bulunan, büyüklü, küçüklü otsularýn, küçük derelerin ve soðuk sularýnýn bol olduðu þirin köyün, tatlý insanlarý. Acýlarýyla, kavgalarýyla, küskünlükleriyle, yardýmlaþmalarýyla, þakalaþmalarýyla, kendine özgü yiyecekleri ve yemekleriyle, çok az bulunan meyve ve sebzeleriyle ama hepsinden önemlisi, insanlýklarýyla anýlarda kalan köyümüzün can insanlarý. Köyümüz; bir çok olumsuzluklara karþýn; temiz suyu, havasý, güzel ve doðal kokan topraðý, yeþil çimenleri, az yer kapsasa da güzel yemyeþil ormanýyla; küçük dereleri, bol tepeleri; o engebeli, girintili çýkýntýlý patika yollarýyla; o Mayýs (hayvan pisliðinin býraktýðý, topraða karýþmýþ üst tabaka ve onun yaydýðý kötü bir koku) kokan ahýrlarýyla; koyunlarý, kuzularý, öküzleri, inekleri, atlarý, eþekleri, keçiler, koçlarý, tavuklarý, horozlar ve tekeleri civcivleriyle; iniþli yokuþlu yamaçlarýyla bizim olan köyümüz ve köyümüzün duygulu insanlarý. Þimdi tadýna varamadýðýmýz ve özlemle andýðýmýz; Karþý Pýnar’ýn çocuðunu doyuran bir anaç gibi; yaz kýþ buz gibi akan o doyumsuz suyu anýmsamamak olur mu? Hele büyük þehirlerin Klor kokan, tatsýz ve saðlýksýz sularýný içince; o adýna ve içimine doyulamaz olan Karþýpýnar’ýmýzý anmamak kimin haddine!.. Þimdi ne yana bakýnca; apartman ve gökdelenlerle kapalý, yeþili ve ormaný olmayan, oksijeni azalmýþ, insan yapýsý þeylerden baþka bir þeyi kalmayan yerleþim alanlarýný görünce ; topraktan yapýlmýþ, tek katlý evlerden de olsa her yaný açýk ve doðanýn bin bir rengiyle bezenmiþ, yeþilli, morlu, kýrmýzýlý, lacivertli, siyahlý, aðaçlý, kýraçlý; yani insana yaþama sevinci veren yaþama alanýyla çevrili güzel köyümü anýmsamamak olasý mý? Þimdi o ilkyaz ve sonyazda yaðan yaðmurlarýn hýþýrtýsýný, kýþýn ince, ince yaðan kar’ýn pencereden izleniþini, serçenin gelip köy odasýnýn küçük penceresine gelip camý týkýrdatmasýný; ilkyaza doðru eriyen kar’larýn sonucunda oluþan sularýn ve boranca esen lodos rüzgarýnýn melodik týnýlarýný, güçlü sellerin oluþmasýyla çaðlayana benzeyen su uðultusunu duyumsamamak olasý mý? Þimdi o yaz aylarýnda (Aðustos) olgunlaþmýþ ve sar renge bürünmüþ buðday baþaklarýnýn görüntüsünün o tinde býraktýðý sonsuzluk imgesi ve doyumsuz hazzý anýmsamamak olasý mý? Þimdi o kýþ aylarýnda, yanan odun ve tezek sabasýnýn býraktýðý sýcaklýðý; odayý zar-zor aydýnlatan idare lambasýnýn býraktýðý o loþ ýþýklý köy odalarý; bu odalarda köy büyülerimizin yaptýðý sýcak sohbetleri, güzel muhabbetleri, ballandýra, ballandýra anlatýlan söylencesel, masalýmsý öyküleri , þakalaþmalarý, çok istekli ve çekiþmeli geçen “altmýþaltý veya altý kol denilen” iskambil oyunlarýný; bu oyunlar sýrasýnda ki kýzgýnlýklarý, kavgalarý ve o içten yardýmlaþmalarý anýmsamamak olasý mý? Þimdi, köyde ki imecesel yardýmlaþmayý bu yardýmlaþmanýn getirdiði sýcacýk iliþkileri; gelinleri, damatlarý; düðünleri, gelin aðlatan kýna gecelerini, ölenin arkasýnda söylenen o yürek burkan, insanýn duygularýný allak-bullak eden, en duygusuz adamý bile aðlatan o aðýtlarý; halaylarý, zýplatan oyunlarý, semahlarý, sazlarý, türküleri…vs anýmsamamak olasý mý? Ah dostlarým, ah köylülerim; ah köyümün güzel insanlarý; ah büyük çileler çekmiþ, çok bedeller ödemiþ dedelerimiz, ninelerimiz, babalarýmýz, annelerimiz….ah! Sizleri anýmsamamak olasý mý? Köyümüzde yaþanýlan güzellikler yanýnda, doðal ki, kötü, acý ve hüzünlü olaylarda yaþanmýþtýr. Köyümüzde süreç içinde kavgalar, yaralamalar, adam öldürmeler, kýrgýnlýklar, kýzgýnlýklar, kýz kaçýrmalar, yol kesmeler, …vs. gibi olumsuzluklarda yaþanmýþtýr. Aslýnda bu olumsuzluklar insanýn bulunduðu her yerde yaþanmaktadýr. Bunlar eþyanýn doðasýnda uygundur. Çünkü doðanýn ve maddenin en temel yasasýnda bile çatýþma ve birleþme vardýr. Bu olgular ayný gerçeklikle birbirlerini zorunlu olarak var eder. Ama insan bilinciyle, aklýyla, sosyal yapýlanmasýyla kendi cinsine karþý verdiði kavgayý, mücadeleyi, baþka kanallara yönlendirmesini yapabilmeli. Akýl ve mantýk insaný bu yöne götürecek çok önemli yetilerdir. Ýnsan akýl ve mantýkla, sosyal bilinciyle; kini, nefreti, geçmiþin kötü izlerini aþabilir. Erdemli, çaðdaþ ve barýþçýl olmak bu deðerleri gerektirir. Dostlar köyümüzle ilgili güzel ve acý anýlarýmýzý çoðaltabiliriz. Hepimizin köyümüz ve yöremizle ilgili çok güzel, olumlu ve olumsuz yaþanmýþlýklarý bulunmaktadýr. Ýnsanýn anýlarýyla yaþamasý güzel bir olgu. Anýlar insana geçmiþini duyumsatýr. Geçmiþle bugünü birbirine baðlayan insan tininde güzel duygularýn açýða çýkmasýyla anlýk mutluluklar yaþayabilir. Anýlar bazen insana yaþama sevinci doðurur. Bazen insaný günlük sýkýntýlardan uzaklaþmasýný saðlar. Bazen insaný depresif davranýþlardan kurtarýr, insanýn imgelemesine erinç ve rahatlýk verir. Anýlar bazen tek baþlarýna Psikolojik bir ilaçtýr.
Ama tüm bunlarýn dýþýnda hep anýlarla baðlanýp kalmak; geçmiþte ki veya köyde ki yaþam biçimini aynen kent ortamýna uygulamaya kalkmak, orda ki kültürel olgularýn aynýsýný kent ortamýnda yaþamaya veya yaþatmaya çalýþmak bizleri çok zor durumda býrakýr. Bu bazen olanaksýzdýr. Çünkü tarih zora dayanýr ve zorda alýþkanlýklarý bozar. Geçmiþi aynen yaþatmaya çalýþmak gericilik ve tutuculuktur. Hepimiz tüm bu deðerleri bilelim. Bu deðerlere saygý duyalým. Yeni olana taþýnacak olanlarý taþýyalým; uyumsuz olaný dýþlayalým. Tarihin rotasý bunu gerektiriyor. Ýlla da ben köyde ki þu alýþkanlýðýmý burda devem ettirmek istiyorum demek tarihe çalým atmaktýr. Eðer senin uygulamak istediðin þey, yeni geldiðin koþullara uymuyorsa, onda diretmek yanlýþtýr. Ýnsaný zorda býrakýr. Çünkü her þey, her an sürekli deðiþime uðrar. Deðiþmeyen, dönüþmeyen hiçbir þey, hiçbir nesne bulunmamaktadýr. Toplumsal ve evrensel deðiþimin farkýna varabilmek insaný ileriye taþýr. Bilinçli insana düþen þey, çaðdaþ ve geçerli olaný desteklemek ve diyalektiðe uygun davranmaktýr. Geriye doðru, o bizim çocukluk yýllarýmýza doðru gittiðimizde köyümüz 70-80 hanelik evlerden oluþmuþtu. Bugün köyümüze gittiðimizde 1 veya 2 ev kaldýðýný görürüz. Bu çok büyük bir göçtür. Bu göç dalgasý daha çok 1970’lerden sonra baþlamýþtýr. Bu ülkemizin her yöresinde böyle olmuþtur. Özellikle 1960 yýllarý sonrasýnda “köyden kente” hýzlý bir göç dalgasý yaþanmýþtýr. Bu olgu ülkemizin Sosyo-ekonomik nedenlerin bir sonucu olarak doðmuþtur. Biliyoruz ki hepimiz belirli bir bölgenin, belirli bir coðrafyanýn insanlarýyýz. Bizler kentlere gelmeden önce bölgemizde, yöremizde geçerli olan üretim araçlarýnýn ve buna uygun olarak yapýlaþan üretim iliþkilerimize göre bir üretim yapýmýz, bir kültürel yaratýmýz ve birikimimiz oldu. Böylece bir toplumsal deðerler sistemimiz oluþtu. Çünkü insan ancak kültürel birikim ve oluþan deðerler sistemiyle insanlaþýr. Yani insan toplumsal bir varlýktýr. Ýnsaný toplum dýþýna çýkarýn o insan insanlaþmaz. Biz bu toplumsal örgütlenmenin çözülmesi ve artýk bizleri taþýyamayacak konuma gelmesiyle birlikte hepimiz doðduðumuz köyümüzü terk etmek zorunda kaldýk. Bu tarihin deðiþmez yasasýdýr. Her yeni eskinin baðrýnda filizlenir. Her eskide yeninin süreç içinde kendi varoluþ koþullarýný yitirmesiyle oluþur. Özünde yeni eski, eski yenidir. Bizim dýþýmýzda yaþadýðýmýz üretim iliþkilerinden daha geliþmiþ bir üretim biçimi ve üretim iliþkisi oluþtuðundan; tarih baba bizi daha geliþmiþ olanýna doðru savurdu. Bu durum tarihin ve toplumlarýn geliþim ve dönüþüm aþamalarýna uygun bir zorunluluktur. Bu zorunluluðu hiç kimse deðiþtiremez ve durduramaz. Bu evrenin, toplumun ve yaþamýn itici yasalarýnýn bir sonucudur. Þöyle bir düþünelim; köyümüzün o kýraç ve verimsiz topraklarýnda yeterli olmayan üretim sonucunda köy halký kendini besleyemeyecek bir konumdaydý. Yani bizim topraklarýmýz bizleri besleyemiyordu. Geliþmiþ tarým teknikleri köyümüze gelmemiþti. Bilinçsiz ve yetersiz bir üretim söz konusuydu. Köy topraðýmýz verimsizdi. Köyümüz besin çeþitleri yönünden de çok verimsizdi. Hele sebze ve meyve yönünden yoksundu. Daha çok dað meyveleri ve sebzeleri vardý. Sebze hiç yoktu dense yerindedir. Patates ve fasulye, nohut ve mercimek dýþýnda sebze bulunmazdý.Yabani olarak, madýmak, evelik, yemlik, Kenger, kuzukulaðý…vs. vardý. Meyve ise birkaç evde Erik, Kaysý, Dut ve Elma aðacýndan oluþuyordu. Ama dað meyveleri vardý. Ahlat, Kuþburnu, Karamuk, Süsülük, Alýç, Ýðde…vs.den ibaretti. Tüm bu açýklamalar gösteriyor ki; köyümüzden kentlere göçün en temel nedeni öncelikle ekonomik kaynaklýdýr. Diðer nedenleri de þöyle sýralayabiliriz. Çalýþmak, iþ, güç sahibi olmak, geleceði güven altýna almak, daha iyi bir yaþam sürmek, gençlere, çocuklara daha iyi ve güvenli bir gelecek hazýrlamak; çocuklarýn daha iyi bir eðitim almasýný saðlamak; insanlarýmýzýn çaðdaþ araç ve gereçlerden daha kolay ve çabuk yararlanmasýnýn koþullarýný yaratmak; Saðlýk,eðitim, ulaþým, yol, su kanalizasyon, elektrik, televizyon, radyo, bilgisayar…vs.ye kolayca kavuþmalarýný saðlamak içindir. Bu amaçlarla köy halký gerek yurt içi ve gerekse yurt dýþýnda ki farklý kentlere göç etti. Ayný kentlere göçenlerimiz ise bu kentlerin farklý, farklý semtlerinde farklý, farklý varoþlarda ayrý, ayrý yaþamak zorunda kaldýk. Oysa köyümüzde yaþadýðýmýz dönemde; bizi biz eden güzel geleneklerimizi, kültür deðerlerimizi orada býraktýk. Ama yinede bir çok deðerlerimizi kentlere taþýdýk. Uzun süre eski deðerlerimizi üzerimizden atamadýk. Aþlýk olmadýðýmýz yeni deðerlerle karþý karþýya kaldýðýmýzda, kendimize yabancýlaþtýk. Büyük kent ortamýnda saða- sola savrulduk. Bocaladýk. Yöremize, kültürümüze, alýþkanlýklarýmýza özlem duyduk. Kentlerin varoþlarýnda büyük yabancýlaþma çektik. Büyük insan çoðunluðu içinde, yalnýzlýk yaþadýk. Yalnýz kaldýðýmýzý düþündük. Zaman, zaman komþularýmýzý, o sýcacýk insan iliþkilerini aradýk. Yemliðimizi, kuzukulaðýmýzý, alýcýmýzý, yufka ekmeðimizi, kömbemzi, küllememizi, haþýlýmýzý, pofigimizi, yoðurdumuzu, ayranýmýzý, soku dövüþümüzü, düðen sürüþümüzü, daðlarda davar güdümümüzü, çelik oyunumuzu, kaþ’a yaðan ilk kar’ýn o harika beyaz görünüþünü, saatlerce Avþar’a okula giderken yaþadýðýmýz korkularýmýzý, komik davranýþlarýmýzý, küçücük ve kimselere açamadýðýmýz küçük aþklarýmýzý, hayvanlarla harmanlara çektiðimiz ekinlerimizi…vs. aradýk. Bu olgularý imgelememizde yaþadýk, yaþattýk. Ama bunlarý uzun süre kendi dünyamýzda yaþatýp durduk. Çoðu zaman bu deðerleri zaman içinde unuttuk. Bu deðerleri yaþatabilmek için ne kadar dirensek de tek baþýna bu deðerleri yaþatmak zordu. Zaman, zaman kentin kültür deðerleri ve yaþama koþullarý ve kurallarýyla çatýþýr olduk. Gençlerimizin bizim deðerlerimizden uzaklaþmalarýný içimize sindiremedik. Çoðu kez gençlerimizle çatýþtýk. Onlarý anlamadýk. Oysa bu tarihin bir cilvesiydi. Determinizmin durdurulamazlýðýydý. Hele yaþlýlarýmýz bu kent kültürüne uyum saðlayamadýlar. Onlarýn bu deðiþimi anlamasý çok zordu. Doðal ki anlayamadýlar. Çoðu yabancýsý olduðu bu deðerlerle yüzleþemeden bu dünyadan göçüp gittiler. Bu deðiþim ve dönüþümü Nazým Usta bizlere; “Ben ölen babamdan ileri, doðacak çocuðumdan geriyim” diyerek þairane dizelerle bu diyalektiði çok güzel anlatmýþtý. Gerçek þu ki hepimiz zaman içinde gerileyeceðiz. Süreç içinde ileri olan geriler, geri olan ilerler. Bu gerçekliði anlamak gerekir. Var olan olumsuzluklardan kurtulabilmek, yalnýzlýk duygusunu yenebilmek, yabancýlaþmayý önleyebilmek, kültürler arasýnda ki çatýþmayý esnek bir konuma getirebilmek, üst kültürel aþamaya kolayca geçiþi saðlayabilmek, kendi varlýðýmýzýn bilincine ve bütünselliðine varabilmek, kimliðimizin yitip gitmesini önleyebilmek, bizi biz eden deðerlerle donanabilmek…vs. için dernek kurmanýn yararlý ve zorunlu olarak karþýmýza çýktýðý ve bu koþullarý dayattýðý bir gerçekliktir. Ýþte bu konuda duyarlýlýk gösterip eyleme geçen Mehmet ZAMAN,Ali ERDOÐAN, ve Hacý Mehmet ZAMAN önderlik ederek köyümüzün derneðini 1994 yýlýnda yaþama geçirdiler. Köy derneðimiz geçen zaman içinde farklý yönetici kadrosuyla bu güne baþarýlý bir konumda getirilmiþtir. Kuruluþ yýllarýnda baþkanlýða seçilen Mehmet Zaman uzun yýllar bu görevde kadý. Daha sonra iki yýl da Cafer Zaman dernek baþkalýðý yaptý. Ýbrahim Aydoðan; Nuri Aydoðan; Ali Erdoðan, Hacý Mehmet Erdoðan, Ýhsan Erdoðan, Yaþam Zaman, Menekþe Zaman…vs. gibi farký isimler derneðimizin yönetiminde bulunuþlardýr. Derneðimiz çok önemli çalýþmalar da yapmýþtýr. Köyümüze de bazý yatýrýmlar yapýlmýþtýr. Kentlerde yalnýzlýk duygusu yaþayan köy halkýmýza etkinlikler düzenleyerek, insanlarýmýzýn belleðinde güzel anýlarýn kalmasýný ve insanlarýn özlemlerini gidermemelerine katký saðlamýþlardýr. Þurasý bir gerçek ki; artýk istense de köye geri dönüþ yamak çok kolay deðildir. Bizde yavaþ, yavaþ yeni olana alýþtýk. Artýk kent yaþamýna da uyum saðlýyoruz. Baþlangýçta belleðimizde ve bilincimizde var olan keskin çatýþkýlar þu anda yerini daha esnek daha da uyumlu bir konuma geldi. Bu bir özümleme, kendini bulma, karmaþadan düzene geçme aþamasýdýr. Ama yinede hepimizin imgesinde, köyümüzün, yöremizin, güzel anýlarý vardýr. Bu anýlar durum ve koþullar oluþtuðunda yüzeye çýkýp belleðimize geliyorlar. Hepimiz o eski günlerimizin özlemini çekiyor o yaþamýn, o iliþkilerimizin sýcaklýðýný duyumsuyoruz. Bu da çok doðal bir olgu. Tarih baba kesinliðini belirliyor. Buna karþý gelemeyiz.
04.04.1995’te yazýlmýþ bir yazýmdýr. ,
Süleyman Zaman 24 July 2006 16:06 | Köyümüze ilþkin bir yazý
KÖYÜMÜZ VE ÝNSANLARIMIZ O kýraç ve verimsiz topraklarýn egemen olduðu; üretimin hayvancýlýk ve tarýma dayandýðý ve tarýmýn karasaban, döven ve geliþmemiþ aletlerle yapýldýðý; kaynak yetersizliðinin üst aþamada bulunduðu ve bundan dolayý da, geçimin çok zorluklar içerisinde geçtiði köyümüz ve o köyümüzün çilekeþ insanlarý. Dört tarafý daðlarla çevrili, yol ve kervan geçmez, kentten uzak, kimsenin görmeyeceði çukur bir alana yerleþen ufaklý,büyüklü orman aðaçlarýnýn olduðu daðýn tam karþý eteklerinde bulunan, büyüklü, küçüklü otsularýn, küçük derelerin ve soðuk sularýnýn bol olduðu þirin köyün, tatlý insanlarý. Acýlarýyla, kavgalarýyla, küskünlükleriyle, yardýmlaþmalarýyla, þakalaþmalarýyla, kendine özgü yiyecekleri ve yemekleriyle, çok az bulunan meyve ve sebzeleriyle ama hepsinden önemlisi, insanlýklarýyla anýlarda kalan köyümüzün can insanlarý. Köyümüz; bir çok olumsuzluklara karþýn; temiz suyu, havasý, güzel ve doðal kokan topraðý, yeþil çimenleri, az yer kapsasa da güzel yemyeþil ormanýyla; küçük dereleri, bol tepeleri; o engebeli, girintili çýkýntýlý patika yollarýyla; o Mayýs (hayvan pisliðinin býraktýðý, topraða karýþmýþ üst tabaka ve onun yaydýðý kötü bir koku) kokan ahýrlarýyla; koyunlarý, kuzularý, öküzleri, inekleri, atlarý, eþekleri, keçiler, koçlarý, tavuklarý, horozlar ve tekeleri civcivleriyle; iniþli yokuþlu yamaçlarýyla bizim olan köyümüz ve köyümüzün duygulu insanlarý. Þimdi tadýna varamadýðýmýz ve özlemle andýðýmýz; Karþý Pýnar’ýn çocuðunu doyuran bir anaç gibi; yaz kýþ buz gibi akan o doyumsuz suyu anýmsamamak olur mu? Hele büyük þehirlerin Klor kokan, tatsýz ve saðlýksýz sularýný içince; o adýna ve içimine doyulamaz olan Karþýpýnar’ýmýzý anmamak kimin haddine!.. Þimdi ne yana bakýnca; apartman ve gökdelenlerle kapalý, yeþili ve ormaný olmayan, oksijeni azalmýþ, insan yapýsý þeylerden baþka bir þeyi kalmayan yerleþim alanlarýný görünce ; topraktan yapýlmýþ, tek katlý evlerden de olsa her yaný açýk ve doðanýn bin bir rengiyle bezenmiþ, yeþilli, morlu, kýrmýzýlý, lacivertli, siyahlý, aðaçlý, kýraçlý; yani insana yaþama sevinci veren yaþama alanýyla çevrili güzel köyümü anýmsamamak olasý mý? Þimdi o ilkyaz ve sonyazda yaðan yaðmurlarýn hýþýrtýsýný, kýþýn ince, ince yaðan kar’ýn pencereden izleniþini, serçenin gelip köy odasýnýn küçük penceresine gelip camý týkýrdatmasýný; ilkyaza doðru eriyen kar’larýn sonucunda oluþan sularýn ve boranca esen lodos rüzgarýnýn melodik týnýlarýný, güçlü sellerin oluþmasýyla çaðlayana benzeyen su uðultusunu duyumsamamak olasý mý? Þimdi o yaz aylarýnda (Aðustos) olgunlaþmýþ ve sar renge bürünmüþ buðday baþaklarýnýn görüntüsünün o tinde býraktýðý sonsuzluk imgesi ve doyumsuz hazzý anýmsamamak olasý mý? Þimdi o kýþ aylarýnda, yanan odun ve tezek sabasýnýn býraktýðý sýcaklýðý; odayý zar-zor aydýnlatan idare lambasýnýn býraktýðý o loþ ýþýklý köy odalarý; bu odalarda köy büyülerimizin yaptýðý sýcak sohbetleri, güzel muhabbetleri, ballandýra, ballandýra anlatýlan söylencesel, masalýmsý öyküleri , þakalaþmalarý, çok istekli ve çekiþmeli geçen “altmýþaltý veya altý kol denilen” iskambil oyunlarýný; bu oyunlar sýrasýnda ki kýzgýnlýklarý, kavgalarý ve o içten yardýmlaþmalarý anýmsamamak olasý mý? Þimdi, köyde ki imecesel yardýmlaþmayý bu yardýmlaþmanýn getirdiði sýcacýk iliþkileri; gelinleri, damatlarý; düðünleri, gelin aðlatan kýna gecelerini, ölenin arkasýnda söylenen o yürek burkan, insanýn duygularýný allak-bullak eden, en duygusuz adamý bile aðlatan o aðýtlarý; halaylarý, zýplatan oyunlarý, semahlarý, sazlarý, türküleri…vs anýmsamamak olasý mý? Ah dostlarým, ah köylülerim; ah köyümün güzel insanlarý; ah büyük çileler çekmiþ, çok bedeller ödemiþ dedelerimiz, ninelerimiz, babalarýmýz, annelerimiz….ah! Sizleri anýmsamamak olasý mý? Köyümüzde yaþanýlan güzellikler yanýnda, doðal ki, kötü, acý ve hüzünlü olaylarda yaþanmýþtýr. Köyümüzde süreç içinde kavgalar, yaralamalar, adam öldürmeler, kýrgýnlýklar, kýzgýnlýklar, kýz kaçýrmalar, yol kesmeler, …vs. gibi olumsuzluklarda yaþanmýþtýr. Aslýnda bu olumsuzluklar insanýn bulunduðu her yerde yaþanmaktadýr. Bunlar eþyanýn doðasýnda uygundur. Çünkü doðanýn ve maddenin en temel yasasýnda bile çatýþma ve birleþme vardýr. Bu olgular ayný gerçeklikle birbirlerini zorunlu olarak var eder. Ama insan bilinciyle, aklýyla, sosyal yapýlanmasýyla kendi cinsine karþý verdiði kavgayý, mücadeleyi, baþka kanallara yönlendirmesini yapabilmeli. Akýl ve mantýk insaný bu yöne götürecek çok önemli yetilerdir. Ýnsan akýl ve mantýkla, sosyal bilinciyle; kini, nefreti, geçmiþin kötü izlerini aþabilir. Erdemli, çaðdaþ ve barýþçýl olmak bu deðerleri gerektirir. Dostlar köyümüzle ilgili güzel ve acý anýlarýmýzý çoðaltabiliriz. Hepimizin köyümüz ve yöremizle ilgili çok güzel, olumlu ve olumsuz yaþanmýþlýklarý bulunmaktadýr. Ýnsanýn anýlarýyla yaþamasý güzel bir olgu. Anýlar insana geçmiþini duyumsatýr. Geçmiþle bugünü birbirine baðlayan insan tininde güzel duygularýn açýða çýkmasýyla anlýk mutluluklar yaþayabilir. Anýlar bazen insana yaþama sevinci doðurur. Bazen insaný günlük sýkýntýlardan uzaklaþmasýný saðlar. Bazen insaný depresif davranýþlardan kurtarýr, insanýn imgelemesine erinç ve rahatlýk verir. Anýlar bazen tek baþlarýna Psikolojik bir ilaçtýr.
Ama tüm bunlarýn dýþýnda hep anýlarla baðlanýp kalmak; geçmiþte ki veya köyde ki yaþam biçimini aynen kent ortamýna uygulamaya kalkmak, orda ki kültürel olgularýn aynýsýný kent ortamýnda yaþamaya veya yaþatmaya çalýþmak bizleri çok zor durumda býrakýr. Bu bazen olanaksýzdýr. Çünkü tarih zora dayanýr ve zorda alýþkanlýklarý bozar. Geçmiþi aynen yaþatmaya çalýþmak gericilik ve tutuculuktur. Hepimiz tüm bu deðerleri bilelim. Bu deðerlere saygý duyalým. Yeni olana taþýnacak olanlarý taþýyalým; uyumsuz olaný dýþlayalým. Tarihin rotasý bunu gerektiriyor. Ýlla da ben köyde ki þu alýþkanlýðýmý burda devem ettirmek istiyorum demek tarihe çalým atmaktýr. Eðer senin uygulamak istediðin þey, yeni geldiðin koþullara uymuyorsa, onda diretmek yanlýþtýr. Ýnsaný zorda býrakýr. Çünkü her þey, her an sürekli deðiþime uðrar. Deðiþmeyen, dönüþmeyen hiçbir þey, hiçbir nesne bulunmamaktadýr. Toplumsal ve evrensel deðiþimin farkýna varabilmek insaný ileriye taþýr. Bilinçli insana düþen þey, çaðdaþ ve geçerli olaný desteklemek ve diyalektiðe uygun davranmaktýr. Geriye doðru, o bizim çocukluk yýllarýmýza doðru gittiðimizde köyümüz 70-80 hanelik evlerden oluþmuþtu. Bugün köyümüze gittiðimizde 1 veya 2 ev kaldýðýný görürüz. Bu çok büyük bir göçtür. Bu göç dalgasý daha çok 1970’lerden sonra baþlamýþtýr. Bu ülkemizin her yöresinde böyle olmuþtur. Özellikle 1960 yýllarý sonrasýnda “köyden kente” hýzlý bir göç dalgasý yaþanmýþtýr. Bu olgu ülkemizin Sosyo-ekonomik nedenlerin bir sonucu olarak doðmuþtur. Biliyoruz ki hepimiz belirli bir bölgenin, belirli bir coðrafyanýn insanlarýyýz. Bizler kentlere gelmeden önce bölgemizde, yöremizde geçerli olan üretim araçlarýnýn ve buna uygun olarak yapýlaþan üretim iliþkilerimize göre bir üretim yapýmýz, bir kültürel yaratýmýz ve birikimimiz oldu. Böylece bir toplumsal deðerler sistemimiz oluþtu. Çünkü insan ancak kültürel birikim ve oluþan deðerler sistemiyle insanlaþýr. Yani insan toplumsal bir varlýktýr. Ýnsaný toplum dýþýna çýkarýn o insan insanlaþmaz. Biz bu toplumsal örgütlenmenin çözülmesi ve artýk bizleri taþýyamayacak konuma gelmesiyle birlikte hepimiz doðduðumuz köyümüzü terk etmek zorunda kaldýk. Bu tarihin deðiþmez yasasýdýr. Her yeni eskinin baðrýnda filizlenir. Her eskide yeninin süreç içinde kendi varoluþ koþullarýný yitirmesiyle oluþur. Özünde yeni eski, eski yenidir. Bizim dýþýmýzda yaþadýðýmýz üretim iliþkilerinden daha geliþmiþ bir üretim biçimi ve üretim iliþkisi oluþtuðundan; tarih baba bizi daha geliþmiþ olanýna doðru savurdu. Bu durum tarihin ve toplumlarýn geliþim ve dönüþüm aþamalarýna uygun bir zorunluluktur. Bu zorunluluðu hiç kimse deðiþtiremez ve durduramaz. Bu evrenin, toplumun ve yaþamýn itici yasalarýnýn bir sonucudur. Þöyle bir düþünelim; köyümüzün o kýraç ve verimsiz topraklarýnda yeterli olmayan üretim sonucunda köy halký kendini besleyemeyecek bir konumdaydý. Yani bizim topraklarýmýz bizleri besleyemiyordu. Geliþmiþ tarým teknikleri köyümüze gelmemiþti. Bilinçsiz ve yetersiz bir üretim söz konusuydu. Köy topraðýmýz verimsizdi. Köyümüz besin çeþitleri yönünden de çok verimsizdi. Hele sebze ve meyve yönünden yoksundu. Daha çok dað meyveleri ve sebzeleri vardý. Sebze hiç yoktu dense yerindedir. Patates ve fasulye, nohut ve mercimek dýþýnda sebze bulunmazdý.Yabani olarak, madýmak, evelik, yemlik, Kenger, kuzukulaðý…vs. vardý. Meyve ise birkaç evde Erik, Kaysý, Dut ve Elma aðacýndan oluþuyordu. Ama dað meyveleri vardý. Ahlat, Kuþburnu, Karamuk, Süsülük, Alýç, Ýðde…vs.den ibaretti. Tüm bu açýklamalar gösteriyor ki; köyümüzden kentlere göçün en temel nedeni öncelikle ekonomik kaynaklýdýr. Diðer nedenleri de þöyle sýralayabiliriz. Çalýþmak, iþ, güç sahibi olmak, geleceði güven altýna almak, daha iyi bir yaþam sürmek, gençlere, çocuklara daha iyi ve güvenli bir gelecek hazýrlamak; çocuklarýn daha iyi bir eðitim almasýný saðlamak; insanlarýmýzýn çaðdaþ araç ve gereçlerden daha kolay ve çabuk yararlanmasýnýn koþullarýný yaratmak; Saðlýk,eðitim, ulaþým, yol, su kanalizasyon, elektrik, televizyon, radyo, bilgisayar…vs.ye kolayca kavuþmalarýný saðlamak içindir. Bu amaçlarla köy halký gerek yurt içi ve gerekse yurt dýþýnda ki farklý kentlere göç etti. Ayný kentlere göçenlerimiz ise bu kentlerin farklý, farklý semtlerinde farklý, farklý varoþlarda ayrý, ayrý yaþamak zorunda kaldýk. Oysa köyümüzde yaþadýðýmýz dönemde; bizi biz eden güzel geleneklerimizi, kültür deðerlerimizi orada býraktýk. Ama yinede bir çok deðerlerimizi kentlere taþýdýk. Uzun süre eski deðerlerimizi üzerimizden atamadýk. Aþlýk olmadýðýmýz yeni deðerlerle karþý karþýya kaldýðýmýzda, kendimize yabancýlaþtýk. Büyük kent ortamýnda saða- sola savrulduk. Bocaladýk. Yöremize, kültürümüze, alýþkanlýklarýmýza özlem duyduk. Kentlerin varoþlarýnda büyük yabancýlaþma çektik. Büyük insan çoðunluðu içinde, yalnýzlýk yaþadýk. Yalnýz kaldýðýmýzý düþündük. Zaman, zaman komþularýmýzý, o sýcacýk insan iliþkilerini aradýk. Yemliðimizi, kuzukulaðýmýzý, alýcýmýzý, yufka ekmeðimizi, kömbemzi, küllememizi, haþýlýmýzý, pofigimizi, yoðurdumuzu, ayranýmýzý, soku dövüþümüzü, düðen sürüþümüzü, daðlarda davar güdümümüzü, çelik oyunumuzu, kaþ’a yaðan ilk kar’ýn o harika beyaz görünüþünü, saatlerce Avþar’a okula giderken yaþadýðýmýz korkularýmýzý, komik davranýþlarýmýzý, küçücük ve kimselere açamadýðýmýz küçük aþklarýmýzý, hayvanlarla harmanlara çektiðimiz ekinlerimizi…vs. aradýk. Bu olgularý imgelememizde yaþadýk, yaþattýk. Ama bunlarý uzun süre kendi dünyamýzda yaþatýp durduk. Çoðu zaman bu deðerleri zaman içinde unuttuk. Bu deðerleri yaþatabilmek için ne kadar dirensek de tek baþýna bu deðerleri yaþatmak zordu. Zaman, zaman kentin kültür deðerleri ve yaþama koþullarý ve kurallarýyla çatýþýr olduk. Gençlerimizin bizim deðerlerimizden uzaklaþmalarýný içimize sindiremedik. Çoðu kez gençlerimizle çatýþtýk. Onlarý anlamadýk. Oysa bu tarihin bir cilvesiydi. Determinizmin durdurulamazlýðýydý. Hele yaþlýlarýmýz bu kent kültürüne uyum saðlayamadýlar. Onlarýn bu deðiþimi anlamasý çok zordu. Doðal ki anlayamadýlar. Çoðu yabancýsý olduðu bu deðerlerle yüzleþemeden bu dünyadan göçüp gittiler. Bu deðiþim ve dönüþümü Nazým Usta bizlere; “Ben ölen babamdan ileri, doðacak çocuðumdan geriyim” diyerek þairane dizelerle bu diyalektiði çok güzel anlatmýþtý. Gerçek þu ki hepimiz zaman içinde gerileyeceðiz. Süreç içinde ileri olan geriler, geri olan ilerler. Bu gerçekliði anlamak gerekir. Var olan olumsuzluklardan kurtulabilmek, yalnýzlýk duygusunu yenebilmek, yabancýlaþmayý önleyebilmek, kültürler arasýnda ki çatýþmayý esnek bir konuma getirebilmek, üst kültürel aþamaya kolayca geçiþi saðlayabilmek, kendi varlýðýmýzýn bilincine ve bütünselliðine varabilmek, kimliðimizin yitip gitmesini önleyebilmek, bizi biz eden deðerlerle donanabilmek…vs. için dernek kurmanýn yararlý ve zorunlu olarak karþýmýza çýktýðý ve bu koþullarý dayattýðý bir gerçekliktir. Ýþte bu konuda duyarlýlýk gösterip eyleme geçen Mehmet ZAMAN,Ali ERDOÐAN, ve Hacý Mehmet ZAMAN önderlik ederek köyümüzün derneðini 1994 yýlýnda yaþama geçirdiler. Köy derneðimiz geçen zaman içinde farklý yönetici kadrosuyla bu güne baþarýlý bir konumda getirilmiþtir. Kuruluþ yýllarýnda baþkanlýða seçilen Mehmet Zaman uzun yýllar bu görevde kadý. Daha sonra iki yýl da Cafer Zaman dernek baþkalýðý yaptý. Ýbrahim Aydoðan; Nuri Aydoðan; Ali Erdoðan, Hacý Mehmet Erdoðan, Ýhsan Erdoðan, Yaþam Zaman, Menekþe Zaman…vs. gibi farký isimler derneðimizin yönetiminde bulunuþlardýr. Derneðimiz çok önemli çalýþmalar da yapmýþtýr. Köyümüze de bazý yatýrýmlar yapýlmýþtýr. Kentlerde yalnýzlýk duygusu yaþayan köy halkýmýza etkinlikler düzenleyerek, insanlarýmýzýn belleðinde güzel anýlarýn kalmasýný ve insanlarýn özlemlerini gidermemelerine katký saðlamýþlardýr. Þurasý bir gerçek ki; artýk istense de köye geri dönüþ yamak çok kolay deðildir. Bizde yavaþ, yavaþ yeni olana alýþtýk. Artýk kent yaþamýna da uyum saðlýyoruz. Baþlangýçta belleðimizde ve bilincimizde var olan keskin çatýþkýlar þu anda yerini daha esnek daha da uyumlu bir konuma geldi. Bu bir özümleme, kendini bulma, karmaþadan düzene geçme aþamasýdýr. Ama yinede hepimizin imgesinde, köyümüzün, yöremizin, güzel anýlarý vardýr. Bu anýlar durum ve koþullar oluþtuðunda yüzeye çýkýp belleðimize geliyorlar. Hepimiz o eski günlerimizin özlemini çekiyor o yaþamýn, o iliþkilerimizin sýcaklýðýný duyumsuyoruz. Bu da çok doðal bir olgu. Tarih baba kesinliðini belirliyor. Buna karþý gelemeyiz.