Öncelikle herkese selam eder ellerinizden sýkarým...Dün (16/11/2006) Oktay ZAMAN abi'min yanýna uðradým.Onca iþinin arasýnda bana gösterdiði ilgi,sýcak karþýlama ve ýlýk çay için minnetlerimi sunuyorum Tüm aile büyüklerime olduðu gibi kendisine derin sevgi ve saygý duyarým.Benim genel bir sitemim olacak;Ýliþkilerimizde herþey sütliman deðil tabii ki,eskiden hertürlü organizasyonda küçük-büyük herkes birarada olurdu.Gel gör ki zamanýnda en çok aranan aktivite olan halýsaha futbol maçlarýmýza bile ilgi ve alaka çok ama çok yetersiz.Kimi var Ýstanbul-Ankara arasý yolculðu göze alýr,kimi de kendi þehrinde seyirci olmayý dahi yorucu bulur.Etmeyin tutmayýn diyorum baþka da birþey demiyorum Hoþçakalýn...
ellez 16 November 2006 23:10 |
Dünya ne zamandýr var Zaman olgusu hangi gün ve saatte insan aklýný kurcaladý ve zamaný bölüp saatler, günler , haftalar, aylar ve yýllar oluþturdu bilmiyorum. Ama bildiðim insan hayatýný oldukça kolaylaþtýrdý ve kategorize etti. Ýnsanoðlu dünyanýn kendi ekseninde dönüþünü 1 gün , güneþin etrafýnda dönüþünüde bir yýl olarak tanýmladý.Günleri 24 e bölüp her bölüme bir saat dedi.Saatleri birleþtirip gün eyledi, günleri 7 ile çarpýp hafta eyledi… iþte öyle Yani insanoðlu zamaný parçaladý, böldü , çarptý … Onlara anlamlar yükledi, Adlar verdi Ýlkbahar, yaz,sonbahar ,kýþ dedi yaþanan iklime göre Cuma dedi , Pazar dedi, Salý dedi yaþanan her güne… Hani zaman bölünmüþ ya saatlere günlere… e doðal olarak sevgilerde zamanla tanýmlanýr olmuþ. Kimisi sabahýn tan vaktini sever güneþin doðum anýndaki kýzýllýðýna vurulmuþtur. Kimisi akþamýn 5’ini sever , çay ve pasta kardeþliði nedeniyle Kimisi geceyi hiç sevmez karanlýktan korktuðu için… Sizlerinde vardýr böyle anlam yüklediðiniz zaman dilimleri.. E benimde var tabi! Ben mesela akþamýn 19:00 dan sonraki saatlerini severim.Çünkü evime gideceðimdir. Cuma günlerini severim… ertesi gün çok güzeldir. Cumartesiler bayýldýðým günlerdendir.Sabah her günkünden geç kalkarým.Gün ne kadar mesai günü olsa da benim için biraz daha “light” geçer , akþam daha erken çýkarým iþten… evde bu havadadýr zaten . Cumartesileri kimi zaman sabahýn 5 ‘ine kadar oturmuþluðum olmuþtur. Pazarlarý geç kalkar , geç kahvaltý ederim.Akþama doðru aptalca bir huzursuzluk çöker üzerime.Oysa gün ne güzel baþlamýþtýr.Güzel bir kahvaltý.Sonrasýnda en az 3 adet gazete koltuða gömülüp , çayla birlikte keyif yaparým.Ama o akþam saatleri yok mu? Ýþte o saatler de stres baþlar.Eðer Fener yenmiþse rakipleri ve diðerleri tökezlemiþse biraz rahatlar spor programlarýna takýlýrým.Eðer yenilmiþsek “hay bin kunduz”… Ertesi gün… çýk çýk adýný bile anmak istemediðim ertesi gün… pis gýcýk, sevimsiz, öyle melanet , öyle çekilmez… þuna bak adý bile yok Önceki günün kýçýna bir “tesi” ekleyip kendini öyle adlandýrmýþ. Ad’a bak ad’a: “Pazartesi”! ad , ad olmadýðý gibi , ne sýfatý var nede yüzü. Türedi bir gün iþte. Kalk sabah.Ýþe git.6 gün nasýl geçecek onu düþün dur. Geçmez saatler… bu yelkovan niye hiç ilerlemez.Saniyeler bile ayný hýzýnda ilerlemiyor diðer günlerin.Aheste hareket ediyor alçak. Pili bitmiþ olmasýn bu saat denilen aletin… Offf , offf bitmez bu gün… Sanýrým ayný sýkýntýlarý yaþýyorsunuz Adý olmayan pazarýn “tesi” olan gününde. Þimdi diyeceksiniz kardeþim Cumartesi’ de ismini Cumanýn ardýna takýlan “tesi” den alýyor ona niye biþey demiyorsun diye… demem demem kardeþim keyif benim deðil mi? Allah, Allah , pazartesi , pazartesi sinirlendirmeyin adamý! Neyse bu pazarýn ertesi günü ayný duygularla kalktým.Kahvaltý,diþ parlatma,giyim, güzel kokular.. evden ayrýlýþ.Metroya bin , in , Ankaraya bin , in .iþe git evraklarý kontrol et .Gözün sürekli ilerlemeyen saatte iþlerini yap… oh be birinci tutsaklýk vakti sona erdi Saat 12:00 gibi bürolarýnda hizmet verdiðim iþyerinden ayrýlýp Kýzýlaya doðru yola çýktým. Ne zamandýr vakitsizlikten kýzýmýn dersanesinin taksidi kalmýþtý gidip onu ödeyeyim diye yönümü oraya döndüm.Dersaneye gittim hem geçmiþ taksiti hemde bu ayki taksiti ödedim. Dersane çalýþan ve yöneticilerinin yapmacýklý tavýrlarý ile uðurlanýp dýþarýya çýktýðýmda Milli eðitime , okullara verdim veriþtirdim çocuklarýmýzý bunca hengamenin içine attýklarý için, onlara çocukluklarýný, ilk gençliklerini yaþatmadýklarý için, dersanelere kýzdým parayla eðitimi sattýklarý için… neler , neler geçirdim aklýmdan da burada yazamayacaðým tabi… Neyse dersane Kýzýlayýn göbeðinde . Benim Ankara’da en sevdiðim yerlerden bir tanesi olan Sakarya caddesine komþu. Sakarya caddesiki trafiðe kapalý bir alan üzerinde adým baþý Türkü barlar, meyhaneler, dönerciler, balýkçýlar, çiçekçiler , kuruyemiþçiler ve illede baharatçýlar… Ah ne çok severim baharatçýlarý bi bilseniz… Dersaneden kötü duygularla çýkýp kendimi Sakarya caddesine vurdum. Hemen köþede bu soðuk havaya aldýrmadan sedirler üzerine tünemiþ onlarca insan çay ve sigara eþliðinde sohbet ediyorlar… gözüm , gönlüm açýlýyor. Sokaðý dönüp caddeye giriyorum… bir kuruyemiþçi dükkaný … önünde ayçekirdeði kavuran bir emekçi , arasýra kavrulmuþ çekirdeðin kývama gelip gelmediðini kontrol için çekirdek çitliyor.Kavurma makinesýnýn üzerinde kavrulan ay çekirdeðinin dumaný yalýyor yüzümü , birde kokusu mis gibi. Soðuk hava , sýcacýk ayçekirdeði. Al 100 gram elin yansýn ýsýsýndan Öyle sýcak .Öyle mutluluk verici. Biraz daha yürüdüm.Aman allahým O ne cümbüþ , o ne ahenk … büyük hasýr sepetlere konulmuþ kuþburnular, cevizler, ýhlamur filizleri,dogal süngerler, kurutulmuþ ipe dizilmiþ kýrmýzý biberler, bamyalar… içerden buram , buram kokan tarçýnlar, kekikler yeni çekilmiþ karabiber , kahve kokularý… gelde hýzla geç buradan allahým! Yavaþladým. Baharatçýnýn onlarca farklý kokusunu ciðerlerime çektim.Nasýl mutluyum bi bilseniz. Bir anda ayaklarýma kaydý gözlerim.Ayakkabýlarým ihtiyaç duymasa da , baharatçýnýn hemen kapý dibinde bulunan boyacýnýn sandýðýný gördüm.5/10 dakika bu güzelliði yaþamak adýna boyacýnýn boþ sandalyesine oturdum. Benim aklým , gozüm, burnum baharatçýnýn kapýsýna yönelmiþ . Orayý izliyor, havasýný kokluyorum. Boyacý amca iþine baþlamýþ bile….Ayakkabýlarýmý fýrçalýyor… birden yýllar öncesine gidiyorum… Baþýmý amcaya çeviriyorum. Yaklaþýk 65/70 yaþlarýnda.derisi öylesine incelmiþ.. iskeleti olduðu gibi görülüyor.Avurtlarý çökmüþ.Alný kýrýþmýþ.Diþleri sigaradan paslý ve önden birkaç diþi dökülmüþ.Býyýklarý kýrçýllaþmýþ ve kýsa kesilmiþ.Kafasýnda Anadolu köylüsünün taktýðý türden bir kasket.Üzerinde eskiden devrimcilerin giydiði yeþil bir parke.Altýndaki gömlek, kazak ve süeter ile vücudunu zor hareket ettiriyor.Bacaðýnda yünden imal edilmiþ ve ütüsüz bir pantalon,ayaðýnda iyice eprimiþ yarým bir bot…yoksulluk yüzünden akýyor.sandýðýnýn yanýna koyduðu küçük bir konserve kutusunu kültablasý niyetine kullanýyor. Ýlk ben soruyorum -Amca üþümüyormusun bu havada? -valla Beyefendi böyle günlerde sýký giyiyom.Daha soðuk havalarda da iþe çýkmýyorum. -Emekliliðin varmý amca? -Ne yalan söyleyeyim beyefendi yok -niye amca? -olmadý iþte! Gençtik, hovardaydýk ehi ehi… yatýrmadýk iþte -Hep genç kalacaðým sandýn deðilmi? -He öyle valla ehi ehi Sustum..bir süre amcayý izledim… sessizliði amca bozdu -Yaþlýlýk aylýðý alýyom iþte, çocuklar evlendi hepsi evini kurdu! -Maþallah amca … hasta falan olduðunda ne yapýyosunuz -Valla yaþlýlýk aylýðý alýyom ya iþte hastaneler bize bakýyor -iyi o zaman amca , öyle olmasýna sevindim.Önemli çünkü! Bu konuþma esnasýnda amca ayakkabýlarý boyuyor.Ama fark ediyorum ki amca çay kaþýðýndan düzelterek imal ettiði spatula ile azýcýk aldýðý boyayý þöyle bir ayakkabý üzerine sývýyor (boya çok görünsün diye) , hemen boya süngerini ayakkabý üzerinde þöyle bir gezdiriyor … e devam et amca ben anlamadým nasýl olsa. Bu arada amca baþlýyor söze. -E Karaoðlaný’da (Ecevit’i kastediyor) gömdük, Allah rehmet etsin -Severmiydin amca karaoðlaný? -Severdim tabi! -Sende Erbakancý bir hal var! -Bak ben yalan söylemeyi sevmem , erbakana hiç oy vermedim. -Tayyipe vermiþsindir o zaman!? -Yok valla , ben yalaný sevmem tayyip ‘ede vermedim -Demirel? -Bak yalan söylemeyi sevmem, Demirel’ ede vermedim.Aha bu gidene (Ecevit’e) verdim, Özal’a verdim , Türkeþ’e verdim. -Maþallah amca sende … -Beyefendi ben yalan söylemeyi sevmem.Bak geçen gün senin gibi bir beyefendi geldi.Ayakkabýsýný boyadým.Konuþtuk.Boyadan sonra “Amca sen yalan söylemesini sevmediðin için al sana 5 lira” dedi. Bunu söyledikten sonra gevrek bir gülüþ sesi geldi amcadan.Ben de hafiften gaz verme faaliyetini sezdim.Dudaðýmýn kenarýna küçük bir gülücük kondurdum. Bu arada amca boya iþini bitirmiþ Cilaya baþladý.Sað elinin iþaret ve orta parmaklarýna doladýðý bezi , sol elinde tuttuðu cilaya söyle bir dokundurup tüm ayakkabýyý cilaladýktan sonra parlatma iþine geçti.Hiç müdahale etmedim. Bu arada amca içinde “bak ben yalaný hiç sevmem beyefendi “ diye baþlayan gaz verici cümlelerle beni dolduruþa getirmeye çalýþtýkça benim yüzümde müstehzi bir gülümseme oluþuyordu. Ayakkabýma son parlatma iþlemini yaparken amca son gazýný vermek için daha önce kullandýðý bir cümleyi baþka bir cümlenin arkasýna ekleyerek yeniden kurdu -Ayakkabýda güzel parladý ama …. Ya iþte öyle“Amca sen yalan söylemesini sevmediðin için al sana 5 lira” dediydi. Güldüm.gaza gelmemiþtim.Amcam uyanýktý ve bana sürekli gaz veriyordu i ama yanýlmýþtý. -Borcumuz ne amca dedim -Valla ben yalan söylemesini sevmem beyefendi 2 lira, dedi Cebimde bulunan bozukluklardan 2 lira çýkarýp gülümseyerek amcaya uzattým. -Eline saðlýk amca… iyi günler -Ýyi günler beyefendi yine beklerim. Amcanýn daveti pek içten deðildi ama , ben yalan söylemesini sevmem yolum düþtüðünde amcaya yine uðrayacaðým.Ayakkabýmý yine boyatacaðým.Az boya ve cila kullanmýþ olsa da Baharat kokularýnýn içinde , amcayla sohbet çok güzeldi.Keþke birde çay olsaydý.
GAZA GELMEYEN ELLEZ.
ellez 16 November 2006 23:10 |
Dünya ne zamandýr var Zaman olgusu hangi gün ve saatte insan aklýný kurcaladý ve zamaný bölüp saatler, günler , haftalar, aylar ve yýllar oluþturdu bilmiyorum. Ama bildiðim insan hayatýný oldukça kolaylaþtýrdý ve kategorize etti. Ýnsanoðlu dünyanýn kendi ekseninde dönüþünü 1 gün , güneþin etrafýnda dönüþünüde bir yýl olarak tanýmladý.Günleri 24 e bölüp her bölüme bir saat dedi.Saatleri birleþtirip gün eyledi, günleri 7 ile çarpýp hafta eyledi… iþte öyle Yani insanoðlu zamaný parçaladý, böldü , çarptý … Onlara anlamlar yükledi, Adlar verdi Ýlkbahar, yaz,sonbahar ,kýþ dedi yaþanan iklime göre Cuma dedi , Pazar dedi, Salý dedi yaþanan her güne… Hani zaman bölünmüþ ya saatlere günlere… e doðal olarak sevgilerde zamanla tanýmlanýr olmuþ. Kimisi sabahýn tan vaktini sever güneþin doðum anýndaki kýzýllýðýna vurulmuþtur. Kimisi akþamýn 5’ini sever , çay ve pasta kardeþliði nedeniyle Kimisi geceyi hiç sevmez karanlýktan korktuðu için… Sizlerinde vardýr böyle anlam yüklediðiniz zaman dilimleri.. E benimde var tabi! Ben mesela akþamýn 19:00 dan sonraki saatlerini severim.Çünkü evime gideceðimdir. Cuma günlerini severim… ertesi gün çok güzeldir. Cumartesiler bayýldýðým günlerdendir.Sabah her günkünden geç kalkarým.Gün ne kadar mesai günü olsa da benim için biraz daha “light” geçer , akþam daha erken çýkarým iþten… evde bu havadadýr zaten . Cumartesileri kimi zaman sabahýn 5 ‘ine kadar oturmuþluðum olmuþtur. Pazarlarý geç kalkar , geç kahvaltý ederim.Akþama doðru aptalca bir huzursuzluk çöker üzerime.Oysa gün ne güzel baþlamýþtýr.Güzel bir kahvaltý.Sonrasýnda en az 3 adet gazete koltuða gömülüp , çayla birlikte keyif yaparým.Ama o akþam saatleri yok mu? Ýþte o saatler de stres baþlar.Eðer Fener yenmiþse rakipleri ve diðerleri tökezlemiþse biraz rahatlar spor programlarýna takýlýrým.Eðer yenilmiþsek “hay bin kunduz”… Ertesi gün… çýk çýk adýný bile anmak istemediðim ertesi gün… pis gýcýk, sevimsiz, öyle melanet , öyle çekilmez… þuna bak adý bile yok Önceki günün kýçýna bir “tesi” ekleyip kendini öyle adlandýrmýþ. Ad’a bak ad’a: “Pazartesi”! ad , ad olmadýðý gibi , ne sýfatý var nede yüzü. Türedi bir gün iþte. Kalk sabah.Ýþe git.6 gün nasýl geçecek onu düþün dur. Geçmez saatler… bu yelkovan niye hiç ilerlemez.Saniyeler bile ayný hýzýnda ilerlemiyor diðer günlerin.Aheste hareket ediyor alçak. Pili bitmiþ olmasýn bu saat denilen aletin… Offf , offf bitmez bu gün… Sanýrým ayný sýkýntýlarý yaþýyorsunuz Adý olmayan pazarýn “tesi” olan gününde. Þimdi diyeceksiniz kardeþim Cumartesi’ de ismini Cumanýn ardýna takýlan “tesi” den alýyor ona niye biþey demiyorsun diye… demem demem kardeþim keyif benim deðil mi? Allah, Allah , pazartesi , pazartesi sinirlendirmeyin adamý! Neyse bu pazarýn ertesi günü ayný duygularla kalktým.Kahvaltý,diþ parlatma,giyim, güzel kokular.. evden ayrýlýþ.Metroya bin , in , Ankaraya bin , in .iþe git evraklarý kontrol et .Gözün sürekli ilerlemeyen saatte iþlerini yap… oh be birinci tutsaklýk vakti sona erdi Saat 12:00 gibi bürolarýnda hizmet verdiðim iþyerinden ayrýlýp Kýzýlaya doðru yola çýktým. Ne zamandýr vakitsizlikten kýzýmýn dersanesinin taksidi kalmýþtý gidip onu ödeyeyim diye yönümü oraya döndüm.Dersaneye gittim hem geçmiþ taksiti hemde bu ayki taksiti ödedim. Dersane çalýþan ve yöneticilerinin yapmacýklý tavýrlarý ile uðurlanýp dýþarýya çýktýðýmda Milli eðitime , okullara verdim veriþtirdim çocuklarýmýzý bunca hengamenin içine attýklarý için, onlara çocukluklarýný, ilk gençliklerini yaþatmadýklarý için, dersanelere kýzdým parayla eðitimi sattýklarý için… neler , neler geçirdim aklýmdan da burada yazamayacaðým tabi… Neyse dersane Kýzýlayýn göbeðinde . Benim Ankara’da en sevdiðim yerlerden bir tanesi olan Sakarya caddesine komþu. Sakarya caddesiki trafiðe kapalý bir alan üzerinde adým baþý Türkü barlar, meyhaneler, dönerciler, balýkçýlar, çiçekçiler , kuruyemiþçiler ve illede baharatçýlar… Ah ne çok severim baharatçýlarý bi bilseniz… Dersaneden kötü duygularla çýkýp kendimi Sakarya caddesine vurdum. Hemen köþede bu soðuk havaya aldýrmadan sedirler üzerine tünemiþ onlarca insan çay ve sigara eþliðinde sohbet ediyorlar… gözüm , gönlüm açýlýyor. Sokaðý dönüp caddeye giriyorum… bir kuruyemiþçi dükkaný … önünde ayçekirdeði kavuran bir emekçi , arasýra kavrulmuþ çekirdeðin kývama gelip gelmediðini kontrol için çekirdek çitliyor.Kavurma makinesýnýn üzerinde kavrulan ay çekirdeðinin dumaný yalýyor yüzümü , birde kokusu mis gibi. Soðuk hava , sýcacýk ayçekirdeði. Al 100 gram elin yansýn ýsýsýndan Öyle sýcak .Öyle mutluluk verici. Biraz daha yürüdüm.Aman allahým O ne cümbüþ , o ne ahenk … büyük hasýr sepetlere konulmuþ kuþburnular, cevizler, ýhlamur filizleri,dogal süngerler, kurutulmuþ ipe dizilmiþ kýrmýzý biberler, bamyalar… içerden buram , buram kokan tarçýnlar, kekikler yeni çekilmiþ karabiber , kahve kokularý… gelde hýzla geç buradan allahým! Yavaþladým. Baharatçýnýn onlarca farklý kokusunu ciðerlerime çektim.Nasýl mutluyum bi bilseniz. Bir anda ayaklarýma kaydý gözlerim.Ayakkabýlarým ihtiyaç duymasa da , baharatçýnýn hemen kapý dibinde bulunan boyacýnýn sandýðýný gördüm.5/10 dakika bu güzelliði yaþamak adýna boyacýnýn boþ sandalyesine oturdum. Benim aklým , gozüm, burnum baharatçýnýn kapýsýna yönelmiþ . Orayý izliyor, havasýný kokluyorum. Boyacý amca iþine baþlamýþ bile….Ayakkabýlarýmý fýrçalýyor… birden yýllar öncesine gidiyorum… Baþýmý amcaya çeviriyorum. Yaklaþýk 65/70 yaþlarýnda.derisi öylesine incelmiþ.. iskeleti olduðu gibi görülüyor.Avurtlarý çökmüþ.Alný kýrýþmýþ.Diþleri sigaradan paslý ve önden birkaç diþi dökülmüþ.Býyýklarý kýrçýllaþmýþ ve kýsa kesilmiþ.Kafasýnda Anadolu köylüsünün taktýðý türden bir kasket.Üzerinde eskiden devrimcilerin giydiði yeþil bir parke.Altýndaki gömlek, kazak ve süeter ile vücudunu zor hareket ettiriyor.Bacaðýnda yünden imal edilmiþ ve ütüsüz bir pantalon,ayaðýnda iyice eprimiþ yarým bir bot…yoksulluk yüzünden akýyor.sandýðýnýn yanýna koyduðu küçük bir konserve kutusunu kültablasý niyetine kullanýyor. Ýlk ben soruyorum -Amca üþümüyormusun bu havada? -valla Beyefendi böyle günlerde sýký giyiyom.Daha soðuk havalarda da iþe çýkmýyorum. -Emekliliðin varmý amca? -Ne yalan söyleyeyim beyefendi yok -niye amca? -olmadý iþte! Gençtik, hovardaydýk ehi ehi… yatýrmadýk iþte -Hep genç kalacaðým sandýn deðilmi? -He öyle valla ehi ehi Sustum..bir süre amcayý izledim… sessizliði amca bozdu -Yaþlýlýk aylýðý alýyom iþte, çocuklar evlendi hepsi evini kurdu! -Maþallah amca … hasta falan olduðunda ne yapýyosunuz -Valla yaþlýlýk aylýðý alýyom ya iþte hastaneler bize bakýyor -iyi o zaman amca , öyle olmasýna sevindim.Önemli çünkü! Bu konuþma esnasýnda amca ayakkabýlarý boyuyor.Ama fark ediyorum ki amca çay kaþýðýndan düzelterek imal ettiði spatula ile azýcýk aldýðý boyayý þöyle bir ayakkabý üzerine sývýyor (boya çok görünsün diye) , hemen boya süngerini ayakkabý üzerinde þöyle bir gezdiriyor … e devam et amca ben anlamadým nasýl olsa. Bu arada amca baþlýyor söze. -E Karaoðlaný’da (Ecevit’i kastediyor) gömdük, Allah rehmet etsin -Severmiydin amca karaoðlaný? -Severdim tabi! -Sende Erbakancý bir hal var! -Bak ben yalan söylemeyi sevmem , erbakana hiç oy vermedim. -Tayyipe vermiþsindir o zaman!? -Yok valla , ben yalaný sevmem tayyip ‘ede vermedim -Demirel? -Bak yalan söylemeyi sevmem, Demirel’ ede vermedim.Aha bu gidene (Ecevit’e) verdim, Özal’a verdim , Türkeþ’e verdim. -Maþallah amca sende … -Beyefendi ben yalan söylemeyi sevmem.Bak geçen gün senin gibi bir beyefendi geldi.Ayakkabýsýný boyadým.Konuþtuk.Boyadan sonra “Amca sen yalan söylemesini sevmediðin için al sana 5 lira” dedi. Bunu söyledikten sonra gevrek bir gülüþ sesi geldi amcadan.Ben de hafiften gaz verme faaliyetini sezdim.Dudaðýmýn kenarýna küçük bir gülücük kondurdum. Bu arada amca boya iþini bitirmiþ Cilaya baþladý.Sað elinin iþaret ve orta parmaklarýna doladýðý bezi , sol elinde tuttuðu cilaya söyle bir dokundurup tüm ayakkabýyý cilaladýktan sonra parlatma iþine geçti.Hiç müdahale etmedim. Bu arada amca içinde “bak ben yalaný hiç sevmem beyefendi “ diye baþlayan gaz verici cümlelerle beni dolduruþa getirmeye çalýþtýkça benim yüzümde müstehzi bir gülümseme oluþuyordu. Ayakkabýma son parlatma iþlemini yaparken amca son gazýný vermek için daha önce kullandýðý bir cümleyi baþka bir cümlenin arkasýna ekleyerek yeniden kurdu -Ayakkabýda güzel parladý ama …. Ya iþte öyle“Amca sen yalan söylemesini sevmediðin için al sana 5 lira” dediydi. Güldüm.gaza gelmemiþtim.Amcam uyanýktý ve bana sürekli gaz veriyordu i ama yanýlmýþtý. -Borcumuz ne amca dedim -Valla ben yalan söylemesini sevmem beyefendi 2 lira, dedi Cebimde bulunan bozukluklardan 2 lira çýkarýp gülümseyerek amcaya uzattým. -Eline saðlýk amca… iyi günler -Ýyi günler beyefendi yine beklerim. Amcanýn daveti pek içten deðildi ama , ben yalan söylemesini sevmem yolum düþtüðünde amcaya yine uðrayacaðým.Ayakkabýmý yine boyatacaðým.Az boya ve cila kullanmýþ olsa da Baharat kokularýnýn içinde , amcayla sohbet çok güzeldi.Keþke birde çay olsaydý.
GAZA GELMEYEN ELLEZ.
ellez 16 November 2006 23:10 |
Dünya ne zamandýr var Zaman olgusu hangi gün ve saatte insan aklýný kurcaladý ve zamaný bölüp saatler, günler , haftalar, aylar ve yýllar oluþturdu bilmiyorum. Ama bildiðim insan hayatýný oldukça kolaylaþtýrdý ve kategorize etti. Ýnsanoðlu dünyanýn kendi ekseninde dönüþünü 1 gün , güneþin etrafýnda dönüþünüde bir yýl olarak tanýmladý.Günleri 24 e bölüp her bölüme bir saat dedi.Saatleri birleþtirip gün eyledi, günleri 7 ile çarpýp hafta eyledi… iþte öyle Yani insanoðlu zamaný parçaladý, böldü , çarptý … Onlara anlamlar yükledi, Adlar verdi Ýlkbahar, yaz,sonbahar ,kýþ dedi yaþanan iklime göre Cuma dedi , Pazar dedi, Salý dedi yaþanan her güne… Hani zaman bölünmüþ ya saatlere günlere… e doðal olarak sevgilerde zamanla tanýmlanýr olmuþ. Kimisi sabahýn tan vaktini sever güneþin doðum anýndaki kýzýllýðýna vurulmuþtur. Kimisi akþamýn 5’ini sever , çay ve pasta kardeþliði nedeniyle Kimisi geceyi hiç sevmez karanlýktan korktuðu için… Sizlerinde vardýr böyle anlam yüklediðiniz zaman dilimleri.. E benimde var tabi! Ben mesela akþamýn 19:00 dan sonraki saatlerini severim.Çünkü evime gideceðimdir. Cuma günlerini severim… ertesi gün çok güzeldir. Cumartesiler bayýldýðým günlerdendir.Sabah her günkünden geç kalkarým.Gün ne kadar mesai günü olsa da benim için biraz daha “light” geçer , akþam daha erken çýkarým iþten… evde bu havadadýr zaten . Cumartesileri kimi zaman sabahýn 5 ‘ine kadar oturmuþluðum olmuþtur. Pazarlarý geç kalkar , geç kahvaltý ederim.Akþama doðru aptalca bir huzursuzluk çöker üzerime.Oysa gün ne güzel baþlamýþtýr.Güzel bir kahvaltý.Sonrasýnda en az 3 adet gazete koltuða gömülüp , çayla birlikte keyif yaparým.Ama o akþam saatleri yok mu? Ýþte o saatler de stres baþlar.Eðer Fener yenmiþse rakipleri ve diðerleri tökezlemiþse biraz rahatlar spor programlarýna takýlýrým.Eðer yenilmiþsek “hay bin kunduz”… Ertesi gün… çýk çýk adýný bile anmak istemediðim ertesi gün… pis gýcýk, sevimsiz, öyle melanet , öyle çekilmez… þuna bak adý bile yok Önceki günün kýçýna bir “tesi” ekleyip kendini öyle adlandýrmýþ. Ad’a bak ad’a: “Pazartesi”! ad , ad olmadýðý gibi , ne sýfatý var nede yüzü. Türedi bir gün iþte. Kalk sabah.Ýþe git.6 gün nasýl geçecek onu düþün dur. Geçmez saatler… bu yelkovan niye hiç ilerlemez.Saniyeler bile ayný hýzýnda ilerlemiyor diðer günlerin.Aheste hareket ediyor alçak. Pili bitmiþ olmasýn bu saat denilen aletin… Offf , offf bitmez bu gün… Sanýrým ayný sýkýntýlarý yaþýyorsunuz Adý olmayan pazarýn “tesi” olan gününde. Þimdi diyeceksiniz kardeþim Cumartesi’ de ismini Cumanýn ardýna takýlan “tesi” den alýyor ona niye biþey demiyorsun diye… demem demem kardeþim keyif benim deðil mi? Allah, Allah , pazartesi , pazartesi sinirlendirmeyin adamý! Neyse bu pazarýn ertesi günü ayný duygularla kalktým.Kahvaltý,diþ parlatma,giyim, güzel kokular.. evden ayrýlýþ.Metroya bin , in , Ankaraya bin , in .iþe git evraklarý kontrol et .Gözün sürekli ilerlemeyen saatte iþlerini yap… oh be birinci tutsaklýk vakti sona erdi Saat 12:00 gibi bürolarýnda hizmet verdiðim iþyerinden ayrýlýp Kýzýlaya doðru yola çýktým. Ne zamandýr vakitsizlikten kýzýmýn dersanesinin taksidi kalmýþtý gidip onu ödeyeyim diye yönümü oraya döndüm.Dersaneye gittim hem geçmiþ taksiti hemde bu ayki taksiti ödedim. Dersane çalýþan ve yöneticilerinin yapmacýklý tavýrlarý ile uðurlanýp dýþarýya çýktýðýmda Milli eðitime , okullara verdim veriþtirdim çocuklarýmýzý bunca hengamenin içine attýklarý için, onlara çocukluklarýný, ilk gençliklerini yaþatmadýklarý için, dersanelere kýzdým parayla eðitimi sattýklarý için… neler , neler geçirdim aklýmdan da burada yazamayacaðým tabi… Neyse dersane Kýzýlayýn göbeðinde . Benim Ankara’da en sevdiðim yerlerden bir tanesi olan Sakarya caddesine komþu. Sakarya caddesiki trafiðe kapalý bir alan üzerinde adým baþý Türkü barlar, meyhaneler, dönerciler, balýkçýlar, çiçekçiler , kuruyemiþçiler ve illede baharatçýlar… Ah ne çok severim baharatçýlarý bi bilseniz… Dersaneden kötü duygularla çýkýp kendimi Sakarya caddesine vurdum. Hemen köþede bu soðuk havaya aldýrmadan sedirler üzerine tünemiþ onlarca insan çay ve sigara eþliðinde sohbet ediyorlar… gözüm , gönlüm açýlýyor. Sokaðý dönüp caddeye giriyorum… bir kuruyemiþçi dükkaný … önünde ayçekirdeði kavuran bir emekçi , arasýra kavrulmuþ çekirdeðin kývama gelip gelmediðini kontrol için çekirdek çitliyor.Kavurma makinesýnýn üzerinde kavrulan ay çekirdeðinin dumaný yalýyor yüzümü , birde kokusu mis gibi. Soðuk hava , sýcacýk ayçekirdeði. Al 100 gram elin yansýn ýsýsýndan Öyle sýcak .Öyle mutluluk verici. Biraz daha yürüdüm.Aman allahým O ne cümbüþ , o ne ahenk … büyük hasýr sepetlere konulmuþ kuþburnular, cevizler, ýhlamur filizleri,dogal süngerler, kurutulmuþ ipe dizilmiþ kýrmýzý biberler, bamyalar… içerden buram , buram kokan tarçýnlar, kekikler yeni çekilmiþ karabiber , kahve kokularý… gelde hýzla geç buradan allahým! Yavaþladým. Baharatçýnýn onlarca farklý kokusunu ciðerlerime çektim.Nasýl mutluyum bi bilseniz. Bir anda ayaklarýma kaydý gözlerim.Ayakkabýlarým ihtiyaç duymasa da , baharatçýnýn hemen kapý dibinde bulunan boyacýnýn sandýðýný gördüm.5/10 dakika bu güzelliði yaþamak adýna boyacýnýn boþ sandalyesine oturdum. Benim aklým , gozüm, burnum baharatçýnýn kapýsýna yönelmiþ . Orayý izliyor, havasýný kokluyorum. Boyacý amca iþine baþlamýþ bile….Ayakkabýlarýmý fýrçalýyor… birden yýllar öncesine gidiyorum… Baþýmý amcaya çeviriyorum. Yaklaþýk 65/70 yaþlarýnda.derisi öylesine incelmiþ.. iskeleti olduðu gibi görülüyor.Avurtlarý çökmüþ.Alný kýrýþmýþ.Diþleri sigaradan paslý ve önden birkaç diþi dökülmüþ.Býyýklarý kýrçýllaþmýþ ve kýsa kesilmiþ.Kafasýnda Anadolu köylüsünün taktýðý türden bir kasket.Üzerinde eskiden devrimcilerin giydiði yeþil bir parke.Altýndaki gömlek, kazak ve süeter ile vücudunu zor hareket ettiriyor.Bacaðýnda yünden imal edilmiþ ve ütüsüz bir pantalon,ayaðýnda iyice eprimiþ yarým bir bot…yoksulluk yüzünden akýyor.sandýðýnýn yanýna koyduðu küçük bir konserve kutusunu kültablasý niyetine kullanýyor. Ýlk ben soruyorum -Amca üþümüyormusun bu havada? -valla Beyefendi böyle günlerde sýký giyiyom.Daha soðuk havalarda da iþe çýkmýyorum. -Emekliliðin varmý amca? -Ne yalan söyleyeyim beyefendi yok -niye amca? -olmadý iþte! Gençtik, hovardaydýk ehi ehi… yatýrmadýk iþte -Hep genç kalacaðým sandýn deðilmi? -He öyle valla ehi ehi Sustum..bir süre amcayý izledim… sessizliði amca bozdu -Yaþlýlýk aylýðý alýyom iþte, çocuklar evlendi hepsi evini kurdu! -Maþallah amca … hasta falan olduðunda ne yapýyosunuz -Valla yaþlýlýk aylýðý alýyom ya iþte hastaneler bize bakýyor -iyi o zaman amca , öyle olmasýna sevindim.Önemli çünkü! Bu konuþma esnasýnda amca ayakkabýlarý boyuyor.Ama fark ediyorum ki amca çay kaþýðýndan düzelterek imal ettiði spatula ile azýcýk aldýðý boyayý þöyle bir ayakkabý üzerine sývýyor (boya çok görünsün diye) , hemen boya süngerini ayakkabý üzerinde þöyle bir gezdiriyor … e devam et amca ben anlamadým nasýl olsa. Bu arada amca baþlýyor söze. -E Karaoðlaný’da (Ecevit’i kastediyor) gömdük, Allah rehmet etsin -Severmiydin amca karaoðlaný? -Severdim tabi! -Sende Erbakancý bir hal var! -Bak ben yalan söylemeyi sevmem , erbakana hiç oy vermedim. -Tayyipe vermiþsindir o zaman!? -Yok valla , ben yalaný sevmem tayyip ‘ede vermedim -Demirel? -Bak yalan söylemeyi sevmem, Demirel’ ede vermedim.Aha bu gidene (Ecevit’e) verdim, Özal’a verdim , Türkeþ’e verdim. -Maþallah amca sende … -Beyefendi ben yalan söylemeyi sevmem.Bak geçen gün senin gibi bir beyefendi geldi.Ayakkabýsýný boyadým.Konuþtuk.Boyadan sonra “Amca sen yalan söylemesini sevmediðin için al sana 5 lira” dedi. Bunu söyledikten sonra gevrek bir gülüþ sesi geldi amcadan.Ben de hafiften gaz verme faaliyetini sezdim.Dudaðýmýn kenarýna küçük bir gülücük kondurdum. Bu arada amca boya iþini bitirmiþ Cilaya baþladý.Sað elinin iþaret ve orta parmaklarýna doladýðý bezi , sol elinde tuttuðu cilaya söyle bir dokundurup tüm ayakkabýyý cilaladýktan sonra parlatma iþine geçti.Hiç müdahale etmedim. Bu arada amca içinde “bak ben yalaný hiç sevmem beyefendi “ diye baþlayan gaz verici cümlelerle beni dolduruþa getirmeye çalýþtýkça benim yüzümde müstehzi bir gülümseme oluþuyordu. Ayakkabýma son parlatma iþlemini yaparken amca son gazýný vermek için daha önce kullandýðý bir cümleyi baþka bir cümlenin arkasýna ekleyerek yeniden kurdu -Ayakkabýda güzel parladý ama …. Ya iþte öyle“Amca sen yalan söylemesini sevmediðin için al sana 5 lira” dediydi. Güldüm.gaza gelmemiþtim.Amcam uyanýktý ve bana sürekli gaz veriyordu i ama yanýlmýþtý. -Borcumuz ne amca dedim -Valla ben yalan söylemesini sevmem beyefendi 2 lira, dedi Cebimde bulunan bozukluklardan 2 lira çýkarýp gülümseyerek amcaya uzattým. -Eline saðlýk amca… iyi günler -Ýyi günler beyefendi yine beklerim. Amcanýn daveti pek içten deðildi ama , ben yalan söylemesini sevmem yolum düþtüðünde amcaya yine uðrayacaðým.Ayakkabýmý yine boyatacaðým.Az boya ve cila kullanmýþ olsa da Baharat kokularýnýn içinde , amcayla sohbet çok güzeldi.Keþke birde çay olsaydý.
GAZA GELMEYEN ELLEZ.
naci zaman 16 November 2006 12:41 |
'yan gelip yatýyorsunuz' demedimm Emmimin oðlu . Emmimin oglu senin deyiminle Revivoyu. küllemeyi. kösnüyü. muhasebeciyi, beraber bir istanbula gelsenizde hani diyorum Çiçek pasajý misali ve birde Halý sahasý yapsak nasýl olur hadi bakimm iyi örðütlemeler