Cumhuriyetimizin en temel yapýlarýný kuran, yurdumuzda çaðdaþ kurumlarýn oluþmasýnda çok önemli iþlevleri bulunan, Emperyalizme karþý duruþ sergileyerek ülkenin baðýmsýzlýðýný kazandýran…vs. bir partinin 1999 yýlý 18 Nisan günü yapýlan seçimlerde baraja takýlarak Meclise vekil gönderememesi çok büyük bir acýdýr. Bu CHP için olduðu kadar, bu ülkenin Laik, demokrat, anti emperyalist, emekçi, üretici , ilerici ve devrimci kesim içinde çok önemli. CHP ülkenin en büyük “sol” partisi olarak meclise vekil gönderememesi “sol” açýsýndan da düþünülmesi gereken çok önemli derslerle doludur. 1999 yýlýnda Meclise gerçek anlamda “sol”u temsil etmeyen ve tamamen saðcý partilerden oluþan bir meclisin ülkemize getirdiði sonuçlarý bugün hepimiz acý bir þekilde yaþamaktayýz. Ülke tamamen gerici, anti Laik, uluslar arasý sermayeye teslim bayraðýný çekmiþ, büyük sermayenin güdümünde…bg. Bir yönetime teslim olmuþtur. Bu yönetim görece olarak, demokrat bir duruþ göstermekle birlikte, bu tamamen “Avrupa Birliði”nin ve ABD’nin istekleri doðrultusunda yapýlan davranýþ kalýplarýndan oluþmaktadýr. Yani görüntüden ibarettir. Kendi halkýna yoksulluk, acý..vs. çektiren bir yönetim ne kadar demokrattýr bu tartýþýlýr. Ülkeyi büyük karmaþaya taþýyacak olan “yasalarý” çýkaran yada çýkarmaya çalýþan bir anlayýþýn bu ülkeye “demokrasiyi” getirmesi düþünülemez. Bunlarýn sonuçlarý çok acý bir þekilde bu ülkeye çýkarýlacaktýr. CHP’nin bu sonuçlarý yaþamasý, CHP’ye yandaþ olan ve “sol”da duran, Sosyalist, Sosyal Demokrat ve Demokrat olan tüm duyarlý ve duygululu insanlarý üzmekte ve düþündürmektedir. Çünkü gelecek açýsýndan bu ülkenin acilen bir “SOL” iktidara gereksinimi vardýr. Ama gerçek anlamda bir “Sol”a, gerçek ve aslýna dönen bir CHP’ye. 1999 seçimleri sonucunda hezimete uðrayan CHP ve “sol” belki özüne denir diye düþünürken, tam tersine ne CHP ve ne de “Sol” kendi gerçekliðini yakalayamamaktadýr. 2002 yýlýnda ki seçimlerde CHP ve “sol” yine istenilen sonucu elde edememiþtir. 11 milyon seçmenin CHP yönetimine kýzýp oy kullanmamasý, güvensizlik belirtmesi sonucunda meclisin üstün çoðunluðunu elde eden AKP ülkeyi belirsizliðe doðru sürüklemektedir. Aslýnda bu sonuçlar gerek CHP ve gerekse tüm “Sol” açýsýndan yeni bir baþlangýç, yeniden bir diriliþ, ve yeni bir örgütlenmeyi birlikte getirmesi en büyük istektir. Bu da tam anlamýyla gerçekleþememiþtir. CPH daha da geriye ve “sað”a doðru kaydýrýlmýþtýr. Aslýnda bu bilinçli bir þekilde sistemin etkin güçleri tarafýndan yapýlmaktadýr. Gerçek “sol” bir partinin varlýðýný “sistem”(Uluslar arasý büyük sermaye ve onun ülkemizde ki temsilcileri ve ortaklarý) kendi bünyesinde istememektedir. Bu bizde umutsuzluk yaratmasýn. Çünkü umudun bittiði yerde, yaþamýn anlamý da kalmaz. Kaldý ki yaþamýn diyalektiði buna izin vermez. Gelecekte umutlu olmamýzý doðuran en büyük neden diyalektiðin o en temel yasasýdýr. Diyalektik der ki “Her ölüm bir doðum; her doðum bir ölümdür”. Buna göre bitmekte olan aslýnda doðmakta olandýr. Doðmakta olan ise ölmekte olandýr. Bu yasa evrende ki tüm olay ve olgular için geçerlidir. Gelecekte bu ülkede gerçek anlamda “sol” bir yönetimin egemen olacaðý kesindir. Ama bu hangi süreçte gerçekleþir. Bu da zaman ve koþul ve bilinç sorunudur. Peki gelinen noktada özelde CHP’nin ve genelde “Sol”un neden bu durumlara düþtüðünün yanýtlarýný bulmamýz ve bu neden ve niçinleri yüksek sesle dile getirmememiz; Ýdeolojik açýdan gerçekçi ve akýlcý söylemleri dile getirip bulunduðumuz konumdan hýzlý çýkýþýn doðru önerilerini sürebilmemiz gerekmektedir. Bana göre CHP’nin bu duruma düþmesinin belli baþlý nedenleri þunlardýr. - Özellikle 1980 darbesi genelde “sol”u bir silindir gibi ezdi. Sol’un besleyici damarlarýný kökünden kesti. Bu sonuç tüm sol’u etkilediði gibi CHP’yi de etkiledi. Zaten CHP kapatýlmýþtý. - 1980 sonrasý yeniden kurulan CHP’de yeniden açýldý. Yeniden oluþan partinin yönetim kadrolarý partiyi “sað”a kaydýrdýlar. Parti kendi misyonundan (öz görevinden) uzaklaþtýrýldý. Öyle ki kendi kuruluþ ilkelerine bile ters politikalar uyguladý. - CHP kendi simgesi olan ve flamasýnda gösterdiði temel ilkesi olarak belirlediði 6 ilkeyi (Atatürk Ýlkeleri) savunur olmaktan korktu ve kaçýndý. Bu 6 ilkeyi yeni politikalarýna uygun görmedi ama flamasýnda taþýdý. Yani iki yüzlü bir politika uyguladý. Parti üst düzey yöneticileri bu 6 ilkenin 3’ünün (Devletçilik,Halkçýlýk ve Devrimcilik) günümüz “Liberal” dünyasýnda!.... geçerliklerinin kalmadýðýný!....ve bundan dolayý da bu 3 ilkenin kaldýrýlmasý gerektiðini söyleyen bir anlayýþý savunur olmuþladýr. Oysa özellikle bu 3 ilkenin ülkemizin kalkýnmasýnda en temel ilkeler olduðu gerçeðini kavrayamadýlar. Ülkemizin “Ulusal Demokratik Devrimi”nin tamamlanmasý için bu 3 ilkenin olmazsa olmaz bir konumu olduðuna inanýyorum. Ülkenin kalkýnmasý, sosyal devletin oluþmasý, insanlarýn yaþam standartlarýnýn arttýrýlmasý, eðitimde, sanatta, felsefede, bilimde...vs. ileri bir konuma gelmesi bu 3 ilkenin yaþama geçirilmesiyle söz konusu olabilir. Hayatýn pratiði bunun böyle olduðunu kanýtlamýþtýr. Ama bunu gören göz, algýlayan ve sezen bilinç sayýsýnýn çok fazla olduðunu söyleyemem. Acý olan da bu zaten. - Bu 6 ilkenin bütününü savunamayan bir partinin, “simgesinde” Ok’u kullanmasý dürüstlük deðildir. Buda toplumda büyük güvensizlik yarattý. Bu durum “özellikle ilerici kesim tarafýndan” CHP’ye karþý antipati oluþturmasýna neden oldu. - 1980 darbesi topluma “dar bir gömlek giydirdi”. CHP’de bu gömleðin içine sýðdýrýlmaya çalýþýldý. Darbeyi yapanlar (eðer bu ülkede “SOL” bir parti olacaksa, onu da biz kurdururuz diyen bir anlayýþla) CHP’yi, Sol ideolojiden uzak, bu partinin temel görüþlerini savunamayan yada savunmayan insanlara teslim etti. CHP’nin 1980 sonrasý yöneticilerinin çoðunluðu müteahhitler, rantiyeciler, çýkarcýlar, iþ adamlarý…tarafýndan oluþturuldu. Bu parti kendi doðal tabanlarý yerine, bu ideolojiye karþý olan insanlarýn egemenliðine verildi. Parti saðcýlaþtýrýldý. - 1980 sonrasý dünyada “Sosyalist Blok”un daðýlmasý, Sol’un Emperyalizm ve yeni geliþen Vahþi Kapitalizme karþý büyük mevziler yitirdi. Buda Sol’u ideolojik anlamda geriletti. Ülkemizde de Sol bu anlamda bir gerileme yaþadý. Öyle ki belirli bir süre “kaos” ortamýna sürüklendi. Kafalar darmadaðýnýk oldu. Sol kimliksiz ve iþlevsiz býrakýldý. Bu durum ister istemez CHP’yi de etkiledi. Ýnsanlar sol ideolojiyi savunur olmaktan çekinir oldular. Özel de CHP, genelde ise Sol, Büyük Sermayenin Uluslararasýlaþmasý olan Yeni Dünya Düzeni’ne karþý gerek ideolojik ve gerekse örgütlenme anlamýnda doðru bir duruþ ve gerçekçi politikalar ve seçenekler oluþturamadý. Hatta YDD’nin paradigmalarýný (savlarýný) sessizce geçirdi yada savunur gözüktü. Özellikle CHP açýsýndan bu böyle oldu. Büyük halk çoðunluðunun yayarý deðil, büyük sermayenin yanýnda gözükmek, o politikalara angaje olmak CHP’nin gerçek tabanýnda büyük rahatsýzlýklar yarattý. - CHP kendi doðal tabaný olan iþçi, emekçi,çalýþan,üretici, öðrenci ve öðretim üyelerinin…kýsacasý ülkenin gerçek halk tabakasýnýn yararýna politikalarý gündeme taþýyamadý. Onlarýn yanýnda gerçek bir duruþ sergileyemedi. - CHP özelleþtirmenin Büyük Sermaye yararýna yapýlan bir iþlev olduðunu ve büyük sermayeye “kaynak aktarýmý” olduðu gerçeðini göz ardý etti ve bunu halka doðru yansýtamadý. Yada yansýtmadý. Hatta özelleþtirmeden yana tavýr aldý. Bunun ülkeyi zayýflatacaðýný, iþsizlik, yoksulluk ve baðýmlýlýk getireceði gerçeðin - CHP, sendikalardan, Demokratik Sivil Toplum Örgütlerinden, Çitçilerden, Kooperatiflerden, Küçük Esnaftan uzak, Çalýþanlardan…vs. uzak düþmüþ, Sermaye Kurumlarýna daha yakýn duran bir siyasal görüntü vermiþtir. Tabanýndan uzaklaþmýþtýr. - CHP 1980 öncesi “Gençlik kollarý ile Kadýn Kollarý”ndan yoksun kalmýþ, bugün bile genci ve kadýný en az bulunan bir parti olmuþtur. - Sol partilerde örgütlenme biçimi aþaðýdan yukarýya doðru bir yapý oluþtururken, CHP’de bu tam tersine dönmüþ ve tüm politikalar yukarýdan aþaðýya doðru alýnýr olmuþtur. Bu yapý onun Demokratik yapýsýný bozmuþtur. Daha disiplinli ve daha liderci bir parti konumuna ulaþmýþtýr. - Sol partilerde politikalar tüm üyelerin katýlýmý ile oluþturulurken, CHP’de bu yapý tersine dönüþtürülmüþ, lider belirleyici olmuþtur. - CHP’de oluþturulan Delegelik yapýsý, partinin geliþmesinin önünde büyük bir engel oluþturmuþ ve halen oluþturmaya devam etmektedir. Delegelik yapýsý süreç içinde “Delege Aðalýðýnýn” doðmasýna neden olmuþ tutucu, dar, çýkarcý ve gerici bir örgütlenme anlayýþýnýn doðmasýna neden olmuþtur. - Tüm bu yapýlanmalar içinde CHP, gerçek ideolojisi yitirmiþ ve feodal örgütlenmeyi partiye egemen kýlmýþtýr. Bu baðlamda partide, adam kayýrmacýlýk, adam sendecilik, ahbaplýk, akrabalýk, hemþerilik, bölgecilik, etnikçilik ve mezhepçilik egemen olmuþtur. Bu kýsýr döngü partinin önünü týkamýþtýr. CHP bu yapýsýndan dolayý bu girdabý aþamamýþ ve kendi kendisini sokan yýlan gibi, kendi kendisinin ipini çekmeyi baþarmýþtýr. Ve halende bu süreci devam ettirmektedir. - CHP içi doldurulamayan, Halkçý, Cumhuriyetçi, Toplumcu, Adil Bölüþümcü, Çaðdaþ Hukukçu, Laikçi, Akýlcý ve bilimselci …vs. bir anlayýþtan uzak kalmýþtýr. Bu deðerleri savunur gözükmüþtür ama bunlar hep söylemde kalmýþtýr. Uyguladýðý politikalar inandýrýcý olamamýþtýr. Hep kaçak güreþmiþtir. Ýçi boþ bir laiklik söylemiyle laikliðin korunacaðý gibi, garip bir anlayýþý savunur olmuþtur. - CHP ülkede geliþen Tarikatçýlýk, dincilik ve diðer feodal anlayýþlarýn geliþmesini fark edememiþ ve bu konuda doðru politikalar üretememiþtir. -Toplumda içi doldurulamayan bir laiklik anlayýþýný dile getiren CHP; toplum tarafýndan “din düþmanýymýþ” gibi yanlýþ kanýlarýn doðmasýna neden olmuþtur. -Parti düþünen, araþtýran, sorgulayan, her olay ve olguya bilimsel bakan insanlara kapýsýný kapamýþ; tam tersine üretmeyen, sorgulamayan, araþtýrmayan, her olgu ve olayý kendisine sunulduðu biçimiyle kabullenen yani “evet efendimci” insanlarý partiye doldurmuþlardýr. -YDD’ inin en uç söylemleri olan Post modern (Modern ötesi) anlayýþlarýna (bu anlayýþa göre; eþitlik,barýþ, emek,toplum yararý, plancýlýk, kardeþlik, bilimsellik, deterministlik, baðýmsýzlýk, kamuculuk, sendikacýlýk, sömürü, emperyalizm…vs. kavramlar geçerliliðini yitirmiþtir. Bu kavramlarý savunmak dinozorluktur. Bu çok amalgam(kafalarda bulanýklýk yaratmak) bir duruþ getirmiþtir.) karþýlýk ya hiçbir seçenek sunamamýþlar yada bu savlarý sessizce geçirmiþlerdir. Bu suskunluk CHP gibi solda gözüken bir partide büyük olumsuzluklar yaratmýþtýr. - CHP Sosyal Demokrat bir anlayýþtan çok, daha Liberal anlayýþlar ve söylemler dile getirilmiþ ve Liberalizm referans olarak kullanýlmýþtýr. Buna uygun olarar da “Kamucu” anlayýþ terk edildi. - CHP Güneydoðu olaylarýna doðru teþhisler koyamadý. Parti tarafýndan hazýrlanan “Güneydoðu Raporu” gibi görece daha demokratik anlayýþý topluma doðru anlatamadý. Buda partiyi güçsüzleþtirdi. CHP tarafýndan DEP’in meclise taþýnmasýnýn aslýnda ülkenin “Üniter Yapýsýný Kurmaya Dönük bir eylem” olduðu konusu topluma net anlatýlmadý. - CHP yada SHP yerel yönetimlerde baþarý saðlamýþ ama bu yönetimlerin yaptýklarý uygulamalar (medyanýn da yardýmýyla) toplumu rahatsýz edecek noktalara gelmiþ, partili olmayan ve tamamen rantiyeci olan insanlarla çýkar iliþkileri geliþtirilmiþtir. Bu da hem partiye ve hem de genel anlamda “Sol”a zarar vermiþtir. -CHP kendi Sol’unda ki partilere ve anlayýþlara çok soðuk yaklaþmýþtýr. Kendi duruþunu hep doðru görmüþ, diðer “sol” görüþlü partilere kapýsýný kapatmýþtýr. - CHP büyük Atatürk’ün “bütüncül kalkýnma” modelinden uzaklaþmýþ; kalkýnmaya sað partilerin mantýðýyla yaklaþmýþtýr. Buna göre kalýnma sadece “ekonomik” kalkýnma görülmüþ (ki orda da ne kadar kalkýndýðýmýz açýktýr…!?) diðer alanlarda ki (sanat, bilim, eðitim, saðlýk, kültür…vs) kalkýnmayý savunup gündeme getirememiþtir. - CHP yada SHP; Sosyal Demokrasi’nin evrensel ilkelerini (eþitlik, dayanýþma, katýlým, üretim ve bölüþüm....gibi) yaþama geçirecek politikalarý yaratamamýþtýr. - CHP veya SHP; kendi parti ideolojisini, parti içi eðitimlerle, üyelerine verememiþtir. Üyeler parti ideolojisinden habersiz yaþamýþlar ve adeta bilinçsiz ve bir taraftar görünümü vermiþlerdir. Günümüzde bu olgu halen aþýlmýþ deðildir. -CHP’nin dar bir kadronun (Baykal ve ekibinin) yönetiminde “Parti benim olsun ama küçük yada büyük olsun fark etmez diyen bir anlayýþla” her gün daha da güvensiz bir ortama doðru sürüklenmektedir. Bu kadroyu aþamadan CHP’nin iktidar olmasý çok zor gözükmektedir. Böyle bir sonuç ancak bir sürpriz olabilir. Olasýlýk zayýftýr. Tüm bu olgulara bir de halkýmýzýn çoðunluðunda var olan geleneksel “Sol” karþýtlýðýný da eklemek gerekir. Türk seçmeninin %35-40’ý Sol’a eðilimlidir. Çoðunluk hep kurtuluþu “Sað” partilerde görmüþlerdir. Saðýn seçeneði, yine sað bir baþka partisi kurtuluþ sayýlmýþ ve bu kýsýr döngü seçmenlerimizde yýkýlamamýþtýr. Uzun bir yazýyla belirlediðim nedenlerle CHP veya SHP ve “SOL iktidar olamamaktadýr. Bugün bile bu kadar olumsuzluk yaþanmasýna karþýn CHP’nin halen seçenek olarak görülmemesi de bu tespitlerimi doðrulamaktadýr. Aslýnda bu olgu çok düþündürücü. Bu Partinin iktidar olmasýný (bilerek yada bilmeyerek) engelleyenler, tarihe olumlu olarak geçmeyeceklerdir. Akýl ve bilinç bizi bu kýsýr döngüden kurtarabilir. Tüm bu gerçekler ýþýðýnda “Her fidan kesilince, daha gür ve daða saðlam yeþerir” gerçeðinden hareketle CHP’nin veya Sol’un ülkemizde bence çok da uzak olmayan bir süreçte geliþip büyüyeceðine, bu ataleti üzerinden atacaðýna ve bunun sonucunda iktidar olacaðýna inanýyorum. Ýnanmanýn ötesinde bunun böyle olacaðýný biliyorum. Onun için yýlgýnlýða, bezginliðe, karamsar olmaya gerek yoktur. Ama bilinçli olmaya, bu süreci hýzlandýrmaya ve örgütlü olmaya gereksinim vardýr. Bugün gelinen noktada CHP’yi kendini bar eden öz kimliðine çekmek için, zaman ve mekan anlamýnda koþullarýn da çok uygun olmadýðý gerçeðiyle karþýlaþýyoruz. Hiçbir düþünce, hiçbir anlayýþ ve uygulama var olan Zaman+Mekan birlikteliðinden ve onlarýn var ettiði maddi ve tinsel koþullardan ayrý düþünülemez. Bunun için mücadele ve bilinç gerekiyor. Sol’un CHP’ye karþýn baþarý saðlama olasýlýðý bugün çok zayýftýr. CHP’ye kýzabiliriz ama onu yok sayamayýz. Birleþme ve güç ancak CHP’de olur kanýsýndayým. Benim düþüncem bu yönde. NOT; bu yazým 01.05.1999 tarihinde yazýlmýþtýr. Bugün biraz daha geniþletilmiþ ve gözden geçirilmiþtir. NOT 2) CHP’yi SHP olarak da okuyabiliriz. Ýkisini bir deðerlendirdim.
11.02.2007
Süleyman Zaman 05 February 2007 10:40 |
CHP VE YAÞANILAN GERÇEKLER
Cumhuriyetimizin en temel yapýlarýný kuran, yurdumuzda çaðdaþ kurumlarýn oluþmasýnda çok önemli iþlevleri bulunan, Emperyalizme karþý duruþ sergileyerek ülkenin baðýmsýzlýðýný kazandýran…vs. bir partinin 1999 yýlý 18 Nisan günü yapýlan seçimlerde baraja takýlarak Meclise vekil gönderememesi çok büyük bir acýdýr. Bu CHP için olduðu kadar, bu ülkenin Laik, demokrat, anti emperyalist, emekçi, üretici , ilerici ve devrimci kesim içinde çok önemli. CHP ülkenin en büyük “sol” partisi olarak meclise vekil gönderememesi “sol” açýsýndan da düþünülmesi gereken çok önemli derslerle doludur. 1999 yýlýnda Meclise gerçek anlamda “sol”u temsil etmeyen ve tamamen saðcý partilerden oluþan bir meclisin ülkemize getirdiði sonuçlarý bugün hepimiz acý bir þekilde yaþamaktayýz. Ülke tamamen gerici, anti Laik, uluslar arasý sermayeye teslim bayraðýný çekmiþ, büyük sermayenin güdümünde…bg. Bir yönetime teslim olmuþtur. Bu yönetim görece olarak, demokrat bir duruþ göstermekle birlikte, bu tamamen “Avrupa Birliði”nin ve ABD’nin istekleri doðrultusunda yapýlan davranýþ kalýplarýndan oluþmaktadýr. Yani görüntüden ibarettir. Kendi halkýna yoksulluk, acý..vs. çektiren bir yönetim ne kadar demokrattýr bu tartýþýlýr. Ülkeyi büyük karmaþaya taþýyacak olan “yasalarý” çýkaran yada çýkarmaya çalýþan bir anlayýþýn bu ülkeye “demokrasiyi” getirmesi düþünülemez. Bunlarýn sonuçlarý çok acý bir þekilde bu ülkeye çýkarýlacaktýr. CHP’nin bu sonuçlarý yaþamasý, CHP’ye yandaþ olan ve “sol”da duran, Sosyalist, Sosyal Demokrat ve Demokrat olan tüm duyarlý ve duygululu insanlarý üzmekte ve düþündürmektedir. Çünkü gelecek açýsýndan bu ülkenin acilen bir “SOL” iktidara gereksinimi vardýr. Ama gerçek anlamda bir “Sol”a, gerçek ve aslýna dönen bir CHP’ye. 1999 seçimleri sonucunda hezimete uðrayan CHP ve “sol” belki özüne denir diye düþünürken, tam tersine ne CHP ve ne de “Sol” kendi gerçekliðini yakalayamamaktadýr. 2002 yýlýnda ki seçimlerde CHP ve “sol” yine istenilen sonucu elde edememiþtir. 11 milyon seçmenin CHP yönetimine kýzýp oy kullanmamasý, güvensizlik belirtmesi sonucunda meclisin üstün çoðunluðunu elde eden AKP ülkeyi belirsizliðe doðru sürüklemektedir. Aslýnda bu sonuçlar gerek CHP ve gerekse tüm “Sol” açýsýndan yeni bir baþlangýç, yeniden bir diriliþ, ve yeni bir örgütlenmeyi birlikte getirmesi en büyük istektir. Bu da tam anlamýyla gerçekleþememiþtir. CPH daha da geriye ve “sað”a doðru kaydýrýlmýþtýr. Aslýnda bu bilinçli bir þekilde sistemin etkin güçleri tarafýndan yapýlmaktadýr. Gerçek “sol” bir partinin varlýðýný “sistem”(Uluslar arasý büyük sermaye ve onun ülkemizde ki temsilcileri ve ortaklarý) kendi bünyesinde istememektedir. Bu bizde umutsuzluk yaratmasýn. Çünkü umudun bittiði yerde, yaþamýn anlamý da kalmaz. Kaldý ki yaþamýn diyalektiði buna izin vermez. Gelecekte umutlu olmamýzý doðuran en büyük neden diyalektiðin o en temel yasasýdýr. Diyalektik der ki “Her ölüm bir doðum; her doðum bir ölümdür”. Buna göre bitmekte olan aslýnda doðmakta olandýr. Doðmakta olan ise ölmekte olandýr. Bu yasa evrende ki tüm olay ve olgular için geçerlidir. Gelecekte bu ülkede gerçek anlamda “sol” bir yönetimin egemen olacaðý kesindir. Ama bu hangi süreçte gerçekleþir. Bu da zaman ve koþul ve bilinç sorunudur. Peki gelinen noktada özelde CHP’nin ve genelde “Sol”un neden bu durumlara düþtüðünün yanýtlarýný bulmamýz ve bu neden ve niçinleri yüksek sesle dile getirmememiz; Ýdeolojik açýdan gerçekçi ve akýlcý söylemleri dile getirip bulunduðumuz konumdan hýzlý çýkýþýn doðru önerilerini sürebilmemiz gerekmektedir. Bana göre CHP’nin bu duruma düþmesinin belli baþlý nedenleri þunlardýr. - Özellikle 1980 darbesi genelde “sol”u bir silindir gibi ezdi. Sol’un besleyici damarlarýný kökünden kesti. Bu sonuç tüm sol’u etkilediði gibi CHP’yi de etkiledi. Zaten CHP kapatýlmýþtý. - 1980 sonrasý yeniden kurulan CHP’de yeniden açýldý. Yeniden oluþan partinin yönetim kadrolarý partiyi “sað”a kaydýrdýlar. Parti kendi misyonundan (öz görevinden) uzaklaþtýrýldý. Öyle ki kendi kuruluþ ilkelerine bile ters politikalar uyguladý. - CHP kendi simgesi olan ve flamasýnda gösterdiði temel ilkesi olarak belirlediði 6 ilkeyi (Atatürk Ýlkeleri) savunur olmaktan korktu ve kaçýndý. Bu 6 ilkeyi yeni politikalarýna uygun görmedi ama flamasýnda taþýdý. Yani iki yüzlü bir politika uyguladý. Parti üst düzey yöneticileri bu 6 ilkenin 3’ünün (Devletçilik,Halkçýlýk ve Devrimcilik) günümüz “Liberal” dünyasýnda!.... geçerliklerinin kalmadýðýný!....ve bundan dolayý da bu 3 ilkenin kaldýrýlmasý gerektiðini söyleyen bir anlayýþý savunur olmuþladýr. Oysa özellikle bu 3 ilkenin ülkemizin kalkýnmasýnda en temel ilkeler olduðu gerçeðini kavrayamadýlar. Ülkemizin “Ulusal Demokratik Devrimi”nin tamamlanmasý için bu 3 ilkenin olmazsa olmaz bir konumu olduðuna inanýyorum. Ülkenin kalkýnmasý, sosyal devletin oluþmasý, insanlarýn yaþam standartlarýnýn arttýrýlmasý, eðitimde, sanatta, felsefede, bilimde...vs. ileri bir konuma gelmesi bu 3 ilkenin yaþama geçirilmesiyle söz konusu olabilir. Hayatýn pratiði bunun böyle olduðunu kanýtlamýþtýr. Ama bunu gören göz, algýlayan ve sezen bilinç sayýsýnýn çok fazla olduðunu söyleyemem. Acý olan da bu zaten. - Bu 6 ilkenin bütününü savunamayan bir partinin, “simgesinde” Ok’u kullanmasý dürüstlük deðildir. Buda toplumda büyük güvensizlik yarattý. Bu durum “özellikle ilerici kesim tarafýndan” CHP’ye karþý antipati oluþturmasýna neden oldu. - 1980 darbesi topluma “dar bir gömlek giydirdi”. CHP’de bu gömleðin içine sýðdýrýlmaya çalýþýldý. Darbeyi yapanlar (eðer bu ülkede “SOL” bir parti olacaksa, onu da biz kurdururuz diyen bir anlayýþla) CHP’yi, Sol ideolojiden uzak, bu partinin temel görüþlerini savunamayan yada savunmayan insanlara teslim etti. CHP’nin 1980 sonrasý yöneticilerinin çoðunluðu müteahhitler, rantiyeciler, çýkarcýlar, iþ adamlarý…tarafýndan oluþturuldu. Bu parti kendi doðal tabanlarý yerine, bu ideolojiye karþý olan insanlarýn egemenliðine verildi. Parti saðcýlaþtýrýldý. - 1980 sonrasý dünyada “Sosyalist Blok”un daðýlmasý, Sol’un Emperyalizm ve yeni geliþen Vahþi Kapitalizme karþý büyük mevziler yitirdi. Buda Sol’u ideolojik anlamda geriletti. Ülkemizde de Sol bu anlamda bir gerileme yaþadý. Öyle ki belirli bir süre “kaos” ortamýna sürüklendi. Kafalar darmadaðýnýk oldu. Sol kimliksiz ve iþlevsiz býrakýldý. Bu durum ister istemez CHP’yi de etkiledi. Ýnsanlar sol ideolojiyi savunur olmaktan çekinir oldular. Özel de CHP, genelde ise Sol, Büyük Sermayenin Uluslararasýlaþmasý olan Yeni Dünya Düzeni’ne karþý gerek ideolojik ve gerekse örgütlenme anlamýnda doðru bir duruþ ve gerçekçi politikalar ve seçenekler oluþturamadý. Hatta YDD’nin paradigmalarýný (savlarýný) sessizce geçirdi yada savunur gözüktü. Özellikle CHP açýsýndan bu böyle oldu. Büyük halk çoðunluðunun yayarý deðil, büyük sermayenin yanýnda gözükmek, o politikalara angaje olmak CHP’nin gerçek tabanýnda büyük rahatsýzlýklar yarattý. - CHP kendi doðal tabaný olan iþçi, emekçi,çalýþan,üretici, öðrenci ve öðretim üyelerinin…kýsacasý ülkenin gerçek halk tabakasýnýn yararýna politikalarý gündeme taþýyamadý. Onlarýn yanýnda gerçek bir duruþ sergileyemedi. - CHP özelleþtirmenin Büyük Sermaye yararýna yapýlan bir iþlev olduðunu ve büyük sermayeye “kaynak aktarýmý” olduðu gerçeðini göz ardý etti ve bunu halka doðru yansýtamadý. Yada yansýtmadý. Hatta özelleþtirmeden yana tavýr aldý. Bunun ülkeyi zayýflatacaðýný, iþsizlik, yoksulluk ve baðýmlýlýk getireceði gerçeðin - CHP, sendikalardan, Demokratik Sivil Toplum Örgütlerinden, Çitçilerden, Kooperatiflerden, Küçük Esnaftan uzak, Çalýþanlardan…vs. uzak düþmüþ, Sermaye Kurumlarýna daha yakýn duran bir siyasal görüntü vermiþtir. Tabanýndan uzaklaþmýþtýr. - CHP 1980 öncesi “Gençlik kollarý ile Kadýn Kollarý”ndan yoksun kalmýþ, bugün bile genci ve kadýný en az bulunan bir parti olmuþtur. - Sol partilerde örgütlenme biçimi aþaðýdan yukarýya doðru bir yapý oluþtururken, CHP’de bu tam tersine dönmüþ ve tüm politikalar yukarýdan aþaðýya doðru alýnýr olmuþtur. Bu yapý onun Demokratik yapýsýný bozmuþtur. Daha disiplinli ve daha liderci bir parti konumuna ulaþmýþtýr. - Sol partilerde politikalar tüm üyelerin katýlýmý ile oluþturulurken, CHP’de bu yapý tersine dönüþtürülmüþ, lider belirleyici olmuþtur. - CHP’de oluþturulan Delegelik yapýsý, partinin geliþmesinin önünde büyük bir engel oluþturmuþ ve halen oluþturmaya devam etmektedir. Delegelik yapýsý süreç içinde “Delege Aðalýðýnýn” doðmasýna neden olmuþ tutucu, dar, çýkarcý ve gerici bir örgütlenme anlayýþýnýn doðmasýna neden olmuþtur. - Tüm bu yapýlanmalar içinde CHP, gerçek ideolojisi yitirmiþ ve feodal örgütlenmeyi partiye egemen kýlmýþtýr. Bu baðlamda partide, adam kayýrmacýlýk, adam sendecilik, ahbaplýk, akrabalýk, hemþerilik, bölgecilik, etnikçilik ve mezhepçilik egemen olmuþtur. Bu kýsýr döngü partinin önünü týkamýþtýr. CHP bu yapýsýndan dolayý bu girdabý aþamamýþ ve kendi kendisini sokan yýlan gibi, kendi kendisinin ipini çekmeyi baþarmýþtýr. Ve halende bu süreci devam ettirmektedir. - CHP içi doldurulamayan, Halkçý, Cumhuriyetçi, Toplumcu, Adil Bölüþümcü, Çaðdaþ Hukukçu, Laikçi, Akýlcý ve bilimselci …vs. bir anlayýþtan uzak kalmýþtýr. Bu deðerleri savunur gözükmüþtür ama bunlar hep söylemde kalmýþtýr. Uyguladýðý politikalar inandýrýcý olamamýþtýr. Hep kaçak güreþmiþtir. Ýçi boþ bir laiklik söylemiyle laikliðin korunacaðý gibi, garip bir anlayýþý savunur olmuþtur. - CHP ülkede geliþen Tarikatçýlýk, dincilik ve diðer feodal anlayýþlarýn geliþmesini fark edememiþ ve bu konuda doðru politikalar üretememiþtir. -Toplumda içi doldurulamayan bir laiklik anlayýþýný dile getiren CHP; toplum tarafýndan “din düþmanýymýþ” gibi yanlýþ kanýlarýn doðmasýna neden olmuþtur. -Parti düþünen, araþtýran, sorgulayan, her olay ve olguya bilimsel bakan insanlara kapýsýný kapamýþ; tam tersine üretmeyen, sorgulamayan, araþtýrmayan, her olgu ve olayý kendisine sunulduðu biçimiyle kabullenen yani “evet efendimci” insanlarý partiye doldurmuþlardýr. -YDD’ inin en uç söylemleri olan Post modern (Modern ötesi) anlayýþlarýna (bu anlayýþa göre; eþitlik,barýþ, emek,toplum yararý, plancýlýk, kardeþlik, bilimsellik, deterministlik, baðýmsýzlýk, kamuculuk, sendikacýlýk, sömürü, emperyalizm…vs. kavramlar geçerliliðini yitirmiþtir. Bu kavramlarý savunmak dinozorluktur. Bu çok amalgam(kafalarda bulanýklýk yaratmak) bir duruþ getirmiþtir.) karþýlýk ya hiçbir seçenek sunamamýþlar yada bu savlarý sessizce geçirmiþlerdir. Bu suskunluk CHP gibi solda gözüken bir partide büyük olumsuzluklar yaratmýþtýr. - CHP Sosyal Demokrat bir anlayýþtan çok, daha Liberal anlayýþlar ve söylemler dile getirilmiþ ve Liberalizm referans olarak kullanýlmýþtýr. Buna uygun olarar da “Kamucu” anlayýþ terk edildi. - CHP Güneydoðu olaylarýna doðru teþhisler koyamadý. Parti tarafýndan hazýrlanan “Güneydoðu Raporu” gibi görece daha demokratik anlayýþý topluma doðru anlatamadý. Buda partiyi güçsüzleþtirdi. CHP tarafýndan DEP’in meclise taþýnmasýnýn aslýnda ülkenin “Üniter Yapýsýný Kurmaya Dönük bir eylem” olduðu konusu topluma net anlatýlmadý. - CHP yada SHP yerel yönetimlerde baþarý saðlamýþ ama bu yönetimlerin yaptýklarý uygulamalar (medyanýn da yardýmýyla) toplumu rahatsýz edecek noktalara gelmiþ, partili olmayan ve tamamen rantiyeci olan insanlarla çýkar iliþkileri geliþtirilmiþtir. Bu da hem partiye ve hem de genel anlamda “Sol”a zarar vermiþtir. -CHP kendi Sol’unda ki partilere ve anlayýþlara çok soðuk yaklaþmýþtýr. Kendi duruþunu hep doðru görmüþ, diðer “sol” görüþlü partilere kapýsýný kapatmýþtýr. - CHP büyük Atatürk’ün “bütüncül kalkýnma” modelinden uzaklaþmýþ; kalkýnmaya sað partilerin mantýðýyla yaklaþmýþtýr. Buna göre kalýnma sadece “ekonomik” kalkýnma görülmüþ (ki orda da ne kadar kalkýndýðýmýz açýktýr…!?) diðer alanlarda ki (sanat, bilim, eðitim, saðlýk, kültür…vs) kalkýnmayý savunup gündeme getirememiþtir. - CHP yada SHP; Sosyal Demokrasi’nin evrensel ilkelerini (eþitlik, dayanýþma, katýlým, üretim ve bölüþüm....gibi) yaþama geçirecek politikalarý yaratamamýþtýr. - CHP veya SHP; kendi parti ideolojisini, parti içi eðitimlerle, üyelerine verememiþtir. Üyeler parti ideolojisinden habersiz yaþamýþlar ve adeta bilinçsiz ve bir taraftar görünümü vermiþlerdir. Günümüzde bu olgu halen aþýlmýþ deðildir. -CHP’nin dar bir kadronun (Baykal ve ekibinin) yönetiminde “Parti benim olsun ama küçük yada büyük olsun fark etmez diyen bir anlayýþla” her gün daha da güvensiz bir ortama doðru sürüklenmektedir. Bu kadroyu aþamadan CHP’nin iktidar olmasý çok zor gözükmektedir. Böyle bir sonuç ancak bir sürpriz olabilir. Olasýlýk zayýftýr. Tüm bu olgulara bir de halkýmýzýn çoðunluðunda var olan geleneksel “Sol” karþýtlýðýný da eklemek gerekir. Türk seçmeninin %35-40’ý Sol’a eðilimlidir. Çoðunluk hep kurtuluþu “Sað” partilerde görmüþlerdir. Saðýn seçeneði, yine sað bir baþka partisi kurtuluþ sayýlmýþ ve bu kýsýr döngü seçmenlerimizde yýkýlamamýþtýr. Uzun bir yazýyla belirlediðim nedenlerle CHP veya SHP ve “SOL iktidar olamamaktadýr. Bugün bile bu kadar olumsuzluk yaþanmasýna karþýn CHP’nin halen seçenek olarak görülmemesi de bu tespitlerimi doðrulamaktadýr. Aslýnda bu olgu çok düþündürücü. Bu Partinin iktidar olmasýný (bilerek yada bilmeyerek) engelleyenler, tarihe olumlu olarak geçmeyeceklerdir. Akýl ve bilinç bizi bu kýsýr döngüden kurtarabilir. Tüm bu gerçekler ýþýðýnda “Her fidan kesilince, daha gür ve daða saðlam yeþerir” gerçeðinden hareketle CHP’nin veya Sol’un ülkemizde bence çok da uzak olmayan bir süreçte geliþip büyüyeceðine, bu ataleti üzerinden atacaðýna ve bunun sonucunda iktidar olacaðýna inanýyorum. Ýnanmanýn ötesinde bunun böyle olacaðýný biliyorum. Onun için yýlgýnlýða, bezginliðe, karamsar olmaya gerek yoktur. Ama bilinçli olmaya, bu süreci hýzlandýrmaya ve örgütlü olmaya gereksinim vardýr. Bugün gelinen noktada CHP’yi kendini bar eden öz kimliðine çekmek için, zaman ve mekan anlamýnda koþullarýn da çok uygun olmadýðý gerçeðiyle karþýlaþýyoruz. Hiçbir düþünce, hiçbir anlayýþ ve uygulama var olan Zaman+Mekan birlikteliðinden ve onlarýn var ettiði maddi ve tinsel koþullardan ayrý düþünülemez. Bunun için mücadele ve bilinç gerekiyor. Sol’un CHP’ye karþýn baþarý saðlama olasýlýðý bugün çok zayýftýr. CHP’ye kýzabiliriz ama onu yok sayamayýz. Birleþme ve güç ancak CHP’de olur kanýsýndayým. Benim düþüncem bu yönde. NOT; bu yazým 01.05.1999 tarihinde yazýlmýþtýr. Bugün biraz daha geniþletilmiþ ve gözden geçirilmiþtir. NOT 2) CHP’yi SHP olarak da okuyabiliriz. Ýkisini bir deðerlendirdim.
11.02.2007
Süleyman Zaman 05 February 2007 10:02 |
Þu bir gerçek ki, dünyada ki toplumsal, ekonomik ve siyasal her deðiþim, her karar ve her devinim doðal olarak ülkemizi de en derin þekilde etkilemektedir. Yaklaþýk olarak 1980'lerde dünya Kapitalizminin büyük devleri; dönemsel bunalýma girmeye baþlamýþlardýr. Kapitalizm yapýsý gereði dönemsel bunalýma girer. Bu banalýmý aþmak için insanlýða büyük bedeller ödetir. Ýþte Merkezi Kapitalist Ülkeler, 1980 bunalýmýndan çýkmak için daha önce bilinen yöntemlerden daha farklý bir yöntem geliþtirdiler. Bu defa "Sermaye Birikimlerini" saðlamak için yeni bir paradigma (model) uygulamaya koydular. Bu paradigmanýn en önemli yaný, insanlarýn kulaðýna hoþ gelen ve bilinçlerini okþayan bir kavramlar bütünselliðinden oluþmasýydý. YDD (Yeni Dünya Düzeni) Globalizm, Entegrasyonalizm; Liberalizm...vg. Bu kavramlar insanlýðýn gönüllerinde ve bilinçlerinde güzel duygular oluþturuyordu. Merkezi Kapitalist (Emperyalistler) devletler bu kavramlarý bilerek kullanýyorlardý. Bu kavramlarý kendi yararlarý için dillendiriyorlardý. Bunun için her ülkede kendilerine yakýn, sol'dan ve Sað'dan insanlarý bulup, kendi modellerini gerçekleþtirmenin yolunu , yöntemini mükemmel bir þekilde uyguluyorlardý. Biçimsel olarak bu söylemler çok hoþtu. Bu söylenenlerin içeriðini geniþletmek içinde kimsenin ret edemiyeciði söylemleri kendi yandaþlarý aracýlýðýyla sürekli gündemde tutmasýný bildiler. Neydi bu söylemler; "Ýnsan Haklarý, Özgürlük, Özlleþtirme, Giriþim hakký, Rekabet, Bireyin Kutsallýðý, Ýnançlara saygý, Sekülerizm....bv. herkesin hemen kolaylýkla evet diyeceði güzel sözler. Sözler diyorum , bugün geldiðimiz noktada gerçektende bunlarýn sözlerden ibaret olduðu gerçeðiyle karþýlaþýyoruz. Peki bu modelin özü neydi; YDD paradigmasýnýn özü; geliþmekte oaln, azgeliþmiþ ülkler ile, sosyalist ülkelerin daðýtýlmasý ve bu yöntemle kendilerine büyük pazarlar açýlmasýnýn yolunu açmaktý. Teknoloji üreten,ve bunu kendi tekelleri bünyesinde tutan geliþmiþ ve zengin Kuzey ülkeleri; yukarýda sözünü ettiðim (Azgeliþmiþ, yoksul ülkelerle, Sosyalist Bloku) ülkeleri parçalamk ordaki büyük pazarý ele geçirmek amacýyla bu modeli uyguladýlar. Ve bunda da baþarýlý oldular. Peki YDD ne getirdi. Ýnsanlýða büyük yoksulluk, yoksunluk,kýtllýk, bölgesel savaþlar; etnik ayrýmlarýn, dinsel örgütlerin artmasý ve tarikat kültürünün yerleþmesi; sýnýfsal çeliþki yerine, etnik ve inançsal çeliþkinin öne geçirilmesi; varoþ kültürünün (arabesk) geliþtirlmesi ve bu yolla insanlarýn kendilerine yabancýlaþtýrýlmasý; bölgesel çeliþkiþleri arttýrmasý ....ve bu yolla üniter devlketleri zayýflatarak onlarýn parçalanmasýný, küçülmesini saðladý. Parçalanmaya kariý direneleri de zayýf düþürdü. (Türkiye örneði). Bu konuda çok büyük baþarýlar elde ettiler. Yugoslavya bu yöntemle paarçalandý. Sovyetler Birliði darmadaðýn edildi. Afganistan Kan çölüne çevrildi. Irak Küçük merkezlere bölündü. Ýran ve Türkiye'nin parçalanmasý için eller ovuþturulmakta. Bu gerçekler ortada ilken daha ne kadar Emperyalistlein dayattýðý anlamda bu kavramlaraýn sihirli çekiciliðne kapýlacaðýz. Bu gerçekleri ne kadar sonra göreceðiz. Dünyada hiç bir zaman bir Emperyal ülke, bir baþka ülkeye asla özgürlük ve demokrasi götürmemiþtir. Emperyal güçlerden ülkemiz için "Demokrasi ve Özgürlük" bekleyenlerin bu ilkeyi iyi algýlamalarýný özellikle diliyorum. Peki onlar için özgülük neydi; Kurumlarý ve kurallarý dýþlayan ve var olan ayrýmcýlýðý körükleyerek, farklýlýkarý arttýrmak ve bu konuda toplumsal baskýyý azaltmaktýr. Ýsteyen istediði davranýþý yapacak, ama kimse dokunamayacak. Ýþte þu an geldiðimiz nokta burasý. Sokaklar cinayetten geçilmiyor. Liberalizm, Özelleþtirme ve Bireyin kutsallýðý anlayýlþýyla; var olan toplumsal kurumlar daðýtýldý, KÝT'ler önce laçkalaþtýrýldý ve sonra haraç-mezat elden çýkarýldý. Özel giriþimcilik adý altýnda halkýn var olan ekonomik deðerleri çarçur edildi. (Bankerleri düþünün). Bankerler Liberalim ve Bireyin kutsallýðý adýna destek gördü. Oysa o dönemde çalýþanlarýn ücretini "Yüksek Hakem Kurulu" belirliyordu. Demokrasi söylemiyle, bugün dinsel ve tarikat örgütlenesinin saðlandýðýný gören göz ve algýlayan her beyin farkedebiliyor. Ama bu ilke çalýþanlarýn, yoksullarýn özgürlüðünü saðlayamýyur. Ekonik anlamda güçsüz olanýn özgürlüðü sadece sanal almede olabilir. Önce yoksullaþtýr, sonra özgürlük kavramýyla, insanlara sanal bir dünya yarat, bu yaratýlan sanal dünyada da, var olan bütüselliði parçalamak yönünde kullan. Ýþte Emperyalizmin Demokrasi ve Özgürlük anlayýþý budur. Günümüzde bu gerçeklik yaþanýrken, elde avuçta olanlar elden çýkarýlmýþken, etnik ve dinsel örgütlenme artmýþken, sýnýfsal bilinç yerine, ümmet bilinci geliþmiþken ve bu ülkenin parçalanmýþ haritalarý emperyal ülkeler tarafýndan açýkça ilan edilmiþken bizler bu ülkenin solcularý; geçmiþte "Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn Baðýmsýzlýk " diyen ilericiler ne yapacaðýz. Hangi politiklarý uygulayacaðýz. Emperyal ülkler kafalarý, bilinçleri kaotik bir duruma soktu. Ýnsanlar baðýmsýzlýðý bile küçümser oldular. Oysa her insan bile özünde baðýmsýz bir kimlik taþýr. Bizler emperyal kartellerin, tröstlerin, ...baktýðý gözlükten bakamayýz. Peki o zaman çýkýþ nerede. Bu sorunun yanýtýný bir baþka yazýmda dile getirceðim.
Süleyman Zaman 05 February 2007 10:02 |
Þu bir gerçek ki, dünyada ki toplumsal, ekonomik ve siyasal her deðiþim, her karar ve her devinim doðal olarak ülkemizi de en derin þekilde etkilemektedir. Yaklaþýk olarak 1980'lerde dünya Kapitalizminin büyük devleri; dönemsel bunalýma girmeye baþlamýþlardýr. Kapitalizm yapýsý gereði dönemsel bunalýma girer. Bu banalýmý aþmak için insanlýða büyük bedeller ödetir. Ýþte Merkezi Kapitalist Ülkeler, 1980 bunalýmýndan çýkmak için daha önce bilinen yöntemlerden daha farklý bir yöntem geliþtirdiler. Bu defa "Sermaye Birikimlerini" saðlamak için yeni bir paradigma (model) uygulamaya koydular. Bu paradigmanýn en önemli yaný, insanlarýn kulaðýna hoþ gelen ve bilinçlerini okþayan bir kavramlar bütünselliðinden oluþmasýydý. YDD (Yeni Dünya Düzeni) Globalizm, Entegrasyonalizm; Liberalizm...vg. Bu kavramlar insanlýðýn gönüllerinde ve bilinçlerinde güzel duygular oluþturuyordu. Merkezi Kapitalist (Emperyalistler) devletler bu kavramlarý bilerek kullanýyorlardý. Bu kavramlarý kendi yararlarý için dillendiriyorlardý. Bunun için her ülkede kendilerine yakýn, sol'dan ve Sað'dan insanlarý bulup, kendi modellerini gerçekleþtirmenin yolunu , yöntemini mükemmel bir þekilde uyguluyorlardý. Biçimsel olarak bu söylemler çok hoþtu. Bu söylenenlerin içeriðini geniþletmek içinde kimsenin ret edemiyeciði söylemleri kendi yandaþlarý aracýlýðýyla sürekli gündemde tutmasýný bildiler. Neydi bu söylemler; "Ýnsan Haklarý, Özgürlük, Özlleþtirme, Giriþim hakký, Rekabet, Bireyin Kutsallýðý, Ýnançlara saygý, Sekülerizm....bv. herkesin hemen kolaylýkla evet diyeceði güzel sözler. Sözler diyorum , bugün geldiðimiz noktada gerçektende bunlarýn sözlerden ibaret olduðu gerçeðiyle karþýlaþýyoruz. Peki bu modelin özü neydi; YDD paradigmasýnýn özü; geliþmekte oaln, azgeliþmiþ ülkler ile, sosyalist ülkelerin daðýtýlmasý ve bu yöntemle kendilerine büyük pazarlar açýlmasýnýn yolunu açmaktý. Teknoloji üreten,ve bunu kendi tekelleri bünyesinde tutan geliþmiþ ve zengin Kuzey ülkeleri; yukarýda sözünü ettiðim (Azgeliþmiþ, yoksul ülkelerle, Sosyalist Bloku) ülkeleri parçalamk ordaki büyük pazarý ele geçirmek amacýyla bu modeli uyguladýlar. Ve bunda da baþarýlý oldular. Peki YDD ne getirdi. Ýnsanlýða büyük yoksulluk, yoksunluk,kýtllýk, bölgesel savaþlar; etnik ayrýmlarýn, dinsel örgütlerin artmasý ve tarikat kültürünün yerleþmesi; sýnýfsal çeliþki yerine, etnik ve inançsal çeliþkinin öne geçirilmesi; varoþ kültürünün (arabesk) geliþtirlmesi ve bu yolla insanlarýn kendilerine yabancýlaþtýrýlmasý; bölgesel çeliþkiþleri arttýrmasý ....ve bu yolla üniter devlketleri zayýflatarak onlarýn parçalanmasýný, küçülmesini saðladý. Parçalanmaya kariý direneleri de zayýf düþürdü. (Türkiye örneði). Bu konuda çok büyük baþarýlar elde ettiler. Yugoslavya bu yöntemle paarçalandý. Sovyetler Birliði darmadaðýn edildi. Afganistan Kan çölüne çevrildi. Irak Küçük merkezlere bölündü. Ýran ve Türkiye'nin parçalanmasý için eller ovuþturulmakta. Bu gerçekler ortada ilken daha ne kadar Emperyalistlein dayattýðý anlamda bu kavramlaraýn sihirli çekiciliðne kapýlacaðýz. Bu gerçekleri ne kadar sonra göreceðiz. Dünyada hiç bir zaman bir Emperyal ülke, bir baþka ülkeye asla özgürlük ve demokrasi götürmemiþtir. Emperyal güçlerden ülkemiz için "Demokrasi ve Özgürlük" bekleyenlerin bu ilkeyi iyi algýlamalarýný özellikle diliyorum. Peki onlar için özgülük neydi; Kurumlarý ve kurallarý dýþlayan ve var olan ayrýmcýlýðý körükleyerek, farklýlýkarý arttýrmak ve bu konuda toplumsal baskýyý azaltmaktýr. Ýsteyen istediði davranýþý yapacak, ama kimse dokunamayacak. Ýþte þu an geldiðimiz nokta burasý. Sokaklar cinayetten geçilmiyor. Liberalizm, Özelleþtirme ve Bireyin kutsallýðý anlayýlþýyla; var olan toplumsal kurumlar daðýtýldý, KÝT'ler önce laçkalaþtýrýldý ve sonra haraç-mezat elden çýkarýldý. Özel giriþimcilik adý altýnda halkýn var olan ekonomik deðerleri çarçur edildi. (Bankerleri düþünün). Bankerler Liberalim ve Bireyin kutsallýðý adýna destek gördü. Oysa o dönemde çalýþanlarýn ücretini "Yüksek Hakem Kurulu" belirliyordu. Demokrasi söylemiyle, bugün dinsel ve tarikat örgütlenesinin saðlandýðýný gören göz ve algýlayan her beyin farkedebiliyor. Ama bu ilke çalýþanlarýn, yoksullarýn özgürlüðünü saðlayamýyur. Ekonik anlamda güçsüz olanýn özgürlüðü sadece sanal almede olabilir. Önce yoksullaþtýr, sonra özgürlük kavramýyla, insanlara sanal bir dünya yarat, bu yaratýlan sanal dünyada da, var olan bütüselliði parçalamak yönünde kullan. Ýþte Emperyalizmin Demokrasi ve Özgürlük anlayýþý budur. Günümüzde bu gerçeklik yaþanýrken, elde avuçta olanlar elden çýkarýlmýþken, etnik ve dinsel örgütlenme artmýþken, sýnýfsal bilinç yerine, ümmet bilinci geliþmiþken ve bu ülkenin parçalanmýþ haritalarý emperyal ülkeler tarafýndan açýkça ilan edilmiþken bizler bu ülkenin solcularý; geçmiþte "Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn Baðýmsýzlýk " diyen ilericiler ne yapacaðýz. Hangi politiklarý uygulayacaðýz. Emperyal ülkler kafalarý, bilinçleri kaotik bir duruma soktu. Ýnsanlar baðýmsýzlýðý bile küçümser oldular. Oysa her insan bile özünde baðýmsýz bir kimlik taþýr. Bizler emperyal kartellerin, tröstlerin, ...baktýðý gözlükten bakamayýz. Peki o zaman çýkýþ nerede. Bu sorunun yanýtýný bir baþka yazýmda dile getirceðim.
Süleyman Zaman 05 February 2007 10:02 |
Þu bir gerçek ki, dünyada ki toplumsal, ekonomik ve siyasal her deðiþim, her karar ve her devinim doðal olarak ülkemizi de en derin þekilde etkilemektedir. Yaklaþýk olarak 1980'lerde dünya Kapitalizminin büyük devleri; dönemsel bunalýma girmeye baþlamýþlardýr. Kapitalizm yapýsý gereði dönemsel bunalýma girer. Bu banalýmý aþmak için insanlýða büyük bedeller ödetir. Ýþte Merkezi Kapitalist Ülkeler, 1980 bunalýmýndan çýkmak için daha önce bilinen yöntemlerden daha farklý bir yöntem geliþtirdiler. Bu defa "Sermaye Birikimlerini" saðlamak için yeni bir paradigma (model) uygulamaya koydular. Bu paradigmanýn en önemli yaný, insanlarýn kulaðýna hoþ gelen ve bilinçlerini okþayan bir kavramlar bütünselliðinden oluþmasýydý. YDD (Yeni Dünya Düzeni) Globalizm, Entegrasyonalizm; Liberalizm...vg. Bu kavramlar insanlýðýn gönüllerinde ve bilinçlerinde güzel duygular oluþturuyordu. Merkezi Kapitalist (Emperyalistler) devletler bu kavramlarý bilerek kullanýyorlardý. Bu kavramlarý kendi yararlarý için dillendiriyorlardý. Bunun için her ülkede kendilerine yakýn, sol'dan ve Sað'dan insanlarý bulup, kendi modellerini gerçekleþtirmenin yolunu , yöntemini mükemmel bir þekilde uyguluyorlardý. Biçimsel olarak bu söylemler çok hoþtu. Bu söylenenlerin içeriðini geniþletmek içinde kimsenin ret edemiyeciði söylemleri kendi yandaþlarý aracýlýðýyla sürekli gündemde tutmasýný bildiler. Neydi bu söylemler; "Ýnsan Haklarý, Özgürlük, Özlleþtirme, Giriþim hakký, Rekabet, Bireyin Kutsallýðý, Ýnançlara saygý, Sekülerizm....bv. herkesin hemen kolaylýkla evet diyeceði güzel sözler. Sözler diyorum , bugün geldiðimiz noktada gerçektende bunlarýn sözlerden ibaret olduðu gerçeðiyle karþýlaþýyoruz. Peki bu modelin özü neydi; YDD paradigmasýnýn özü; geliþmekte oaln, azgeliþmiþ ülkler ile, sosyalist ülkelerin daðýtýlmasý ve bu yöntemle kendilerine büyük pazarlar açýlmasýnýn yolunu açmaktý. Teknoloji üreten,ve bunu kendi tekelleri bünyesinde tutan geliþmiþ ve zengin Kuzey ülkeleri; yukarýda sözünü ettiðim (Azgeliþmiþ, yoksul ülkelerle, Sosyalist Bloku) ülkeleri parçalamk ordaki büyük pazarý ele geçirmek amacýyla bu modeli uyguladýlar. Ve bunda da baþarýlý oldular. Peki YDD ne getirdi. Ýnsanlýða büyük yoksulluk, yoksunluk,kýtllýk, bölgesel savaþlar; etnik ayrýmlarýn, dinsel örgütlerin artmasý ve tarikat kültürünün yerleþmesi; sýnýfsal çeliþki yerine, etnik ve inançsal çeliþkinin öne geçirilmesi; varoþ kültürünün (arabesk) geliþtirlmesi ve bu yolla insanlarýn kendilerine yabancýlaþtýrýlmasý; bölgesel çeliþkiþleri arttýrmasý ....ve bu yolla üniter devlketleri zayýflatarak onlarýn parçalanmasýný, küçülmesini saðladý. Parçalanmaya kariý direneleri de zayýf düþürdü. (Türkiye örneði). Bu konuda çok büyük baþarýlar elde ettiler. Yugoslavya bu yöntemle paarçalandý. Sovyetler Birliði darmadaðýn edildi. Afganistan Kan çölüne çevrildi. Irak Küçük merkezlere bölündü. Ýran ve Türkiye'nin parçalanmasý için eller ovuþturulmakta. Bu gerçekler ortada ilken daha ne kadar Emperyalistlein dayattýðý anlamda bu kavramlaraýn sihirli çekiciliðne kapýlacaðýz. Bu gerçekleri ne kadar sonra göreceðiz. Dünyada hiç bir zaman bir Emperyal ülke, bir baþka ülkeye asla özgürlük ve demokrasi götürmemiþtir. Emperyal güçlerden ülkemiz için "Demokrasi ve Özgürlük" bekleyenlerin bu ilkeyi iyi algýlamalarýný özellikle diliyorum. Peki onlar için özgülük neydi; Kurumlarý ve kurallarý dýþlayan ve var olan ayrýmcýlýðý körükleyerek, farklýlýkarý arttýrmak ve bu konuda toplumsal baskýyý azaltmaktýr. Ýsteyen istediði davranýþý yapacak, ama kimse dokunamayacak. Ýþte þu an geldiðimiz nokta burasý. Sokaklar cinayetten geçilmiyor. Liberalizm, Özelleþtirme ve Bireyin kutsallýðý anlayýlþýyla; var olan toplumsal kurumlar daðýtýldý, KÝT'ler önce laçkalaþtýrýldý ve sonra haraç-mezat elden çýkarýldý. Özel giriþimcilik adý altýnda halkýn var olan ekonomik deðerleri çarçur edildi. (Bankerleri düþünün). Bankerler Liberalim ve Bireyin kutsallýðý adýna destek gördü. Oysa o dönemde çalýþanlarýn ücretini "Yüksek Hakem Kurulu" belirliyordu. Demokrasi söylemiyle, bugün dinsel ve tarikat örgütlenesinin saðlandýðýný gören göz ve algýlayan her beyin farkedebiliyor. Ama bu ilke çalýþanlarýn, yoksullarýn özgürlüðünü saðlayamýyur. Ekonik anlamda güçsüz olanýn özgürlüðü sadece sanal almede olabilir. Önce yoksullaþtýr, sonra özgürlük kavramýyla, insanlara sanal bir dünya yarat, bu yaratýlan sanal dünyada da, var olan bütüselliði parçalamak yönünde kullan. Ýþte Emperyalizmin Demokrasi ve Özgürlük anlayýþý budur. Günümüzde bu gerçeklik yaþanýrken, elde avuçta olanlar elden çýkarýlmýþken, etnik ve dinsel örgütlenme artmýþken, sýnýfsal bilinç yerine, ümmet bilinci geliþmiþken ve bu ülkenin parçalanmýþ haritalarý emperyal ülkeler tarafýndan açýkça ilan edilmiþken bizler bu ülkenin solcularý; geçmiþte "Kahrolsun Emperyalizm, Yaþasýn Baðýmsýzlýk " diyen ilericiler ne yapacaðýz. Hangi politiklarý uygulayacaðýz. Emperyal ülkler kafalarý, bilinçleri kaotik bir duruma soktu. Ýnsanlar baðýmsýzlýðý bile küçümser oldular. Oysa her insan bile özünde baðýmsýz bir kimlik taþýr. Bizler emperyal kartellerin, tröstlerin, ...baktýðý gözlükten bakamayýz. Peki o zaman çýkýþ nerede. Bu sorunun yanýtýný bir baþka yazýmda dile getirceðim.