En büyük ihtiyaç! 31/03/07 Kökeni ne olursa olsun, yani Alevi, Sünni, Hýristiyan farketmiyor, 60 bin kiþiye bir hastahanenin düþtüðü Türkiye'de her 345 kiþiye bir cami düþüyormuþ. Ayný anda en fazla 189 bin kiþi hastahanelerde yatarak tedavi olma þansýna sahipken, 77 bin caminin olduðu Türkiye'de ayný anda 26 milyon kiþi camilerde namaz kýlabiliyor.
1.2 milyar YTL ile, Ýçiþleri, Dýþiþleri, Ulaþtýrma gibi birçok bakanlýktan çok daha büyük bir bütçeye sahip olan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðýna baðlý din görevlisi memur sayýsý ise 87 bin kiþi.
Kimseyi sayýlara boðmak istemiyorum ama bu sayýlarý, Devlet Bakaný Cemil Çiçek'in geçen hafta yaptýðý basýn toplantýsýnda açýkladýðý "müjde"den sonra vermek zorunlu olduðu için verdim. Bu sayýlar Türkiye'nin þu anki genel resmini görmek açýsýndan da önemli. Ülkemizde saðlýk, eðitim gibi alanlarda çok hayati sorunlar varken Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantýsýndan sonra, 87 bin kadrosu olan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'na 15 bin yeni personelin daha alýnacaðýný müjde olarak kamuoyuna duyurdu. Bakanýn gerekçesi de inanýlýr gibi deðil ama bakan "birçok yerde camilerimizde yeterli din görevlisi yok" diyor.
Ýnsan düþünmeden edemiyor: AKP döneminde kadrolaþmalar o kadar büyük boyutlara vardý ki, imam hatip liselerini veya Ýlahiyat fakültelerini bitirip din görevlisi olarak iþe baþlayanlar imamlýklarýný camilerde veya mescitlerde deðil, Eðitim, Saðlýk, Kültür ve Ulaþtýrma bakanlýklarý gibi birçok bakanlýðýn kurumlarýnda yapar hale geldiler. Hem bundan dolayý, hem de 345 kiþiye bir caminin düþtüðü ülkemizde, bu sayýya raðmen okuldan ve saðlýk merkezinden daha çok cami yapmaya devam edince, diðer alanlarýn hiçbiri dikkate alýnmadan Diyanet'in kadro ihtiyacý, allanýp pullanýp müjde olarak sunuluyor. Sanki yeni imam kadrosu en büyük ihtiyaç gibiymiþ! Hani biraz da abartarak söylersek; AKP kadrolaþma iþini o kadar abartmýþ ve aleni yapar hale getirmiþ ki, bazý memur alým sýnavlarýnda olduðu gibi, bütün alanlarda iþe alýnma kriteri neredeyse imam hatipli olmaya indirgenecek. Üstelik ortaya çýkan bu tabloya itiraz eden de yok. Seçim yýlý olmasýndan dolayý olsa gerek, dine, imana laf edersem oy kaybederim diye düþünen partiler ortaya çýkýp, "ne yapýyorsunuz" diye sormuyor bile. Görünen o ki, yükselen milliyetçilik dalgasýna paralel, siyasal Ýslam o kadar güçlenmiþ durumda ki, "bu 15 bin kiþi neyin ihtiyacý, bu ülkede þu kadar öðretmen açýðý, bu kadar doktor açýðý var" demek bile neredeyse mümkün olmuyor.
AKP, ortadaki bu muhalefetsiz ortamý, alternatifsizliði kendi lehine kullanmaya devam ediyor. AKP'ye kadrolaþma yetmiyor. AKP kadrolaþmaya paralel olarak, yeni yasa tasarýsýyla þimdi de fiili olarak varolan "ruhban sýnýfý"ný kurumsallaþtýrmayý planlamýþ durumda.
Nitekim, Bakanlar Kurulu'nda Diyanet'le ilgili alýnan kararýn 15 bin kiþilik yeni kadro ile sýnýrlý olmadýðýný da belirten Cemil Çiçek, yeni Diyanet yasa tasarýsý çerçevesinde Diyanet personeline de artýk yeni unvanlar verileceðini açýkladý. Ýstanbul'un imamý iken, Baþbakan olan ve "baþ imamlýðýný" tescil ettiren Recep Tayyip Erdoðan'ýn bu unvaný da artýk resmile-þiyor. Diyanet'teki yeni kadrolaþmada unvanlar þöyle sýralanýyor: "Vaiz", "uzman vaiz" ve "baþ vaiz", imam hatipler için de "imam hatip", "uzman imam hatip", "baþ imam hatip".
Bu unvanlarla birlikte Ýslam'da yeri olmayan, ancak yaklaþýk 100 bin kiþilik kadrosuyla zaten varolan "Ýslami ruhban sýnýfý", Baþ Ýmam Hatip'ten yani Baþbakan'dan Vaize kadar uzanan bir resmiyet kazanýyor. Bu geliþme karþýsýnda kamuoyunda yaþanan sessizlik, önümüzdeki dönemde bu unvanlarýn devlet kurumlarýndaki atamalara yansýyacaðýný ve atamalarda bu unvanlarýn belirleyici olacaðýný da umarým beraberinde getirmez...
Kazým Erdoðan 31 March 2007 18:46 |
L.Doðan Týlýç
dogantilic@birgun.net
Adý olan kadýnlar 30/03/07 Duygu Asena 1987'de basýlýp bir yýlda 40 baský yapan "Kadýnýn Adý Yok"u yazdýðýnda "Mollahasanlar"ý duymuþ muydu, bilmiyorum. O'nun kadýnlarýna, hayatýn içinde ne kadar yok sayýlsalar da, adlarýyla sesleniliyordu. Oysa Mollahasanlar'da, hayatýn bütün yükünü sýrtlanmýþ olan kadýnlara, oðullarý, kýzlarý, yani çocuklarý bile adlarýyla seslenmiyorlar.
Ben Mollahasanlar'ý DHA muhabiri Fatih Daldal'ýn Çanakkale Bayramiç'ten geçtiði "Erkekler için yeryüzü cenneti" haberinden öðrendim. "Çok tembelsiniz... Elinizi sýcak sudan soðuk suya sokmuyor; bu arada para kazanma, ev geçindirme gibi hayat gaileleriyle de uðraþmak istemiyorsunuz. Eðer erkekseniz, tam size göre bir 'cennet' var: Mollahasanlar köyü" diye baþlýyordu haber.
Muhtar Ali Sezer'i bulup, "Doðru mu, Muhtar?" diye sordum. "O haberde ne yazýyorsa doðru" dedi. Ve devam etti: "Bizim köyün bir geleneði var. Kadýnlarýn adý söylenmez. Onlar kocalarýnýn adýyla çaðrýlýr. 'Ali gaasi', 'Hasan gaasi' gibi." Hadi, komþularý, eþleri dostlarý kocalarýnýn adýyla çaðýrýyor Mollahasan-larlý kadýnlarý, peki ya çocuklarý? Onlar nasýl çaðýrýyor acaba?
Bunu da Bayramiç Eðitim Sen temsilcisi Abdullah Þen'e sordum. Abdullah öðretmen, taþýmalý eðitim yapýlan Milli Hakimiyet Ýlköðretim Okulu'nda öðrencisi Tuðçe ile aralarýnda geçen konuþmayý aktardý. Her sabah 17 km uzaktaki Mollahasanlar'dan kalkýp Abdullah öðretmenin sýnýfýna koþan Tuðçe, babasýnýn adý sorulduðunda "Metin Kiraz" diye yanýtlamýþ da, annesinin adý sorulduðunda "Metin gaasi" deyivermiþ öðretmenine, yöre aðzýyla. Öðretmeni, Tuðçe'nin aðzýndan annesinin adýný öðrenememiþ.
Abdullah öðretmen de köy çocuðu. "Benim çocukluðumda buralar da böyleydi" diyor. "Kadýnlarýmýzýn durumu bu iþte. Aslýnda, bütün ülkede biraz böyle deðil mi kadýnlarýn durumu?"
Mollahasanlar'da bütün yük kadýnlarýn omzunda. Ev iþini yapan, hayvanlara bakan, üzüm baðlarýnda çalýþan, bu yýl fabrika üzümü almayýnca baþkalarýna satýp parasýný alamayan, tarlalarda sebze yetiþtirip kasaba pazarlarýnda satan hep onlar. Ama yine de kahvede vakit öldüren kocalarýnýn adlarýyla anýlýyorlar: "Ali gaasi." Yani gerçekten ve hatta çocuklarý için bile adý yok Mollahasanlarlý kadýnlarýn.
Mollahasanlar, baþka yerlerinden bu memleketin, biraz daha farklý. Ama, Abdullah öðretmen de, Duygu Asena da, ýþýklar içinde yatsýn, "bu ülkede kadýnýn adý yok" derken haklýlar. Yalnýz... Bir de adý olan kadýnlarý var memleketin.
80 öncesi yýllarda gecekondularda koþturan, iþ hayatýna atýldýðýnda emekçilerle omuz omuza bir mücadeleyi yeðleyen, iþçi temsilciliði, sendika baþkanlýðý yapan, siyasal partilerde erkeklere kök söktüren, hep daha güzel bir dünya ýþýðýnýn peþinden koþan, "Demokrat" çýkarken alyansýný, "BirGün"çýkarken çok daha fazlasýný veren, geçtiði her yolda bir iz býrakan kadýnlar...
O kadýnlardan biriyle bir tiyatro salonunda karþýlaþtým ilk kez. Altýndað tiyatrosunda. Adýný aldýðý gecekondu mahallesinin hüznü anlatýlýyordu sahnede. Ve coþkusu o hüznün... Yaþlý gözlerle çýktým salondan. Sonra baþka sahnelerde baþka oyunlar da izledim. Cam iþçilerinin direniþini anlatan, ayný kadýnýn adýný, imzasýný taþýyan. Adý olan o kadýn, Anadolu'dan çýkýp Fýrat'ýn coþkusuyla, iki-üç yýl önce, "Kadýnýn Türküsü" olup aktý Avrupalarda.
"Dünyanýn dönüþümüne emek ve sevgi katan tüm kadýnlar (onun) 'kalem parmaklarýnda' vücut buluyor"lar diye yazmýþ Ýlhan Selçuk son kitabýnýn arkasýna. Adý olan o kadýn, BirGün çýktýðýndan beri yan sayfada köþe komþum. Þiir tadýnda mektuplar yazmýþ oðluna. Onlarý bir kitapta toplamýþ: "Fýrat'a Mektuplar"*. Ýthaf cümlesi dört sözcükten oluþuyor kitabýn: "Zaman borcum olan oðluma..."
Yürüdüðü her yolda iz býrakan, gecekondudan iþçi sýnýfý mücadelesine koþan, kalem parmaklarý þiir yazýlarla coþan kadýn, belli ki, oðlundan çaldýðý zamanlara hüzünleniyor þimdi, o hüzünlü Altýndað gibi.
Mollahasanlarlý Tuðçe'yi düþünsene Fýrat, annesinin adýný bilmeyen. Sen ne kadar þanslýsýn oysa, Yaþar Seyman annen olduðu için! * Ýstanbul: Güncel Yayýncýlýk, 2007.
««Geri Dön | Baþa Dön
YAZARIN ÖNCEKÝ YAZILARI
Kazým Erdoðan 31 March 2007 18:29 |
Fikri Saðlar
fikrisaglar@birgun.net
Kýzýldere ve kontrgerilla 30/03/07 Dün Kýzýldere olaylarýnýn yýldönümü idi. Bu ülke için kaybettiðimiz devrimci gençlerimizin anýsý önünde saygý ile bir kez daha eðildik. O gün öldürülen ya da asýlan gençlerin tek amaçlarý vardý. Bu ülkenin halklarýnýn eþit, özgür, mutlu ve refah içinde yaþamasý. Saf ve temiz duygularla duvarlara yazý yazdýlar. "Tek yol devrim!."diye. Düþüncelerini aktardýlar. Bildiriler yayýnladýlar...
Yapýlmasýný istedikleri her þey bu ülke ve halkýmýz içindi. Barýþ içindi!.. Baþka ülkelerin, devletlerin peþinden gitmeyi, onlara "ram" olmayý düþünmediler. Büyük yurtseverlik göstererek baðýmsýzlýk adýna canlarýný vermekten geri durmadýlar. Ama anlamadýlar. Onlara iþkence yaptýlar, hapsettiler, astýlar!.. Onlarý "Hasým" bellediler!.. Yarýnlarýna, gençlerine deðil, düzenlerine sahip çýktýlar!...
Oysa O gençler, çalmadýlar, banka hortumlamadýlar. Yolsuzluk, hýrsýzlýk yapmadýlar. Devletin, halkýn parasýný zimmetlerine geçirmediler. Kamunun arazilerini zenginleþmek için kapatmadýlar. Ülkenin kaynaklarýný ailelerine ve yandaþlarýna peþkeþ çekmediler. Kýsaca, Anadolu'yu Araplara pazarlamadýlar!.. En önemlisi bu ülkeye ve insanlarýna "ihanet" etmediler. Ne yapmak istedilerse hep halký için yaptýlar!..
Ama, öldürüldüler!...
Onlarý öldürenler, bugün yaþýyor... Onlarý öldüren düzen, aynen devam ediyor. Onlarý öldüren yapý ise, "tabu" olarak kabul edilip üzerinde konuþturulmuyor. Yýllarca bu konuda konuþmak istedik. Sorular sorduk!... Daha önce yazdýðým bir yazýyý Mahir'leri anarken bir kez daha bilgilerinize sunmak isterim. Belki birileri bu kez bir þeyler açýklamak ister!..
***
Türkiye'de kontrgerilla var mý?!.. Bu soru çok sorulur. Ama nedense(f), yetkililer, "bizde" olmadýðýný ýsrarla söylerler!.. Hatta kýzarlar!.. Çok kararlý bir þekilde "ret" ederler!.. Daha sonra da, bu sorularý soranlara da "iyi gözle" bakmadýklarýný belli etmekten geri durmazlar!.. Kontrgerilla, taným ve görevleri itibari ile daha çok sað iktidarlara yakýn olur, sol iktidarlara ise uzak dururlar. O nedenle bu örgütlenmeler uzun süre sak-lanabilmiþlerdir. Demokratik hukuk devletine, daha duyarlý olan sol iktidardan çekinirler. Aslýnda, varlýk nedenlerinden biri de, sola karþý olmaktýr!.. Kadere bakýn ki, ülkemizde "kontrgeril-lanýn" varlýðýný ilk kez "resmi" olarak öðrenen, Bülent Ecevit'tir.
Kýbrýs "Barýþ Harekatý" sonrasý ABD tarafýndan konulan "ambargo" sýrasýnda, dönemin Genelkurmay Baþkaný Ecevit'ten, örgütün "devamý için" Baþbakanlýk örtülü ödeneðinden" para talep etmiþtir. Böylece, bu örgütün "bütçe" içinde yer almadýðýný ve o güne kadar tüm giderlerinin, Nato kaynaklarýndan karþýlandýðý bilgisine sahip olan ilk Baþbakan, Ecevit olmuþtur. Tabii, örtülü ödenekten para ödeyen ilk sol lider de!..
***
Bu bilgisini muhalefette iken "mahcup" bir þekilde kullanmýþ, ý Mayýs 1977 "Taksim Katliamýný" Cumhurbaþkaný Fahri Korutürk'e; "kontrgerillanýn iþi olarak deðerlendirmiþtir. Ama!. Ýþ iþten geçmiþtir!.." Bu yorumdan 28 gün sonra, 1977 seçimleri için düzenlenen Ýzmir mitingine geliþinde, Çiðli havaalanýnda Ecevit'e "suikast" teþebbüsünde bulunulmuþ, birlikte olduðu Mehmet Ýsvan yaralanmýþtýr. Ýsvan'ýn bacaðýndan çýkan "kurþun" zimmetli bir "Nato silahýna" ait olduðu tespit edilmiþtir. Faili bilinmesine raðmen bulunamamýþtýr!..
Bu maceralarýn hemen ardýndan, 1977 seçimleri ile kurulan hükümetin Baþbakaný olan Ecevit'e, o dönem ivme kazanan anarþinin "gerçek nedenleri ile ilgili" olarak, Ankara Cumhuriyet Savcýsý Doðan Öz bir ön rapor vermiþtir.
Bu raporda;"Kontrgerillanýn" varlýðý, yapýsý ve eylemleri" anlatýlmaktadýr. Böylece, Doðan Öz ilk kez bu örgütü, "resmen devlet arþivine" sokmuþtur. Ama, ne yazý k ki, Baþbakanýn eline bu rapor ulaþtýktan sonra Doðan Öz öldürülmüþtür. Faili ise, halen serbest dolaþmaktadýr!.. Ecevit hala suskundur!.. Ülkede hiçbir yönetici böyle bir örgütün varlýðýndan söz edememektedir!..
KENAN EVRENÝN ÝTÝRAFI!.. Oysa; 8 ciltten oluþan "Kenan Evren'in Anýlarý" kitabýnýn, 1. cildinin 431 ve 432 sayfalarýnda, Evren; "Mayýs 1980" baþlýðý altýnda, dönemin Baþbakaný Demirel ile yaptýðý bir konuþmayý aktarýr. Bu konuþmada, Baþbakanca "kontrgerillanýn varlýðý" itiraf edilmekte ve tekrar kullanýlma teklifi yapýlmakta!.. Evren anlatýyor: "Demirel Evren den; "Özel Harp Dairesindeki" personelin teröristlerle mücadelede kullanýlmasýný ve bu personelin teröristleri, çete savaþý yapmak suretiyle öldürmelerini istemiþ. Vaktiyle de bu teþkilatýn (1971 sýkýyönetim döneminde KIZILDERE olaylarýnda olduðu gibi.) böyle kullanýldýðýný da belirtmiþ."
Evren'in cevabý ise daha ilginç; "Teþkilatýn gerçek görevi bu olmadýðýný ve vaktiyle yanlýþ kullanýldýðýný.artýk, "Özel Harp teþkilatýný" gerçek görevine yönlendirdiðini ve tekrar "kontrgerilla" söylentilerine müsaade etmeyeceðini, devletin güvenlik güçlerini güçlendirilmesi gerektiðini ifade etmiþ!.." Bu konuþmalar, "Devleti yönetenlerin" ibret verici düþünceleri!.. "O gün karar verici konumda olan bu kiþiler, daha sonra bu ülkenin Cumhurbaþkaný" oldular!..
Sahi!.. Türkiye'de "kontrgerilla" var mý?!. Þemdinli de bomba atanlar kim acaba!. Biri bize açýklayabilecek mi?!
««Geri Dön | Baþa Dön 6
Kazým Erdoðan 31 March 2007 18:17 |
Sayýn site sakinleri, canlý yayýn saat 21.00 olacak.Herkese duyurulur.
Kazým Erdoðan 31 March 2007 13:34 |
Sevgili site sakinleri, hepinize güzel bir Cumartesi günü diliyorum.Bu akþam saat 22.00 .23.00 arasý beyin cerrahý Dr.Ali Köse ile canlý yayýn yapmayý düþünüyoruz.Gerekli sorularýnýzý ve katýlýmýnýzý bekliyorum.TV canlý yayýnýmýzý düzenli haftada iki gün olmak üzere Mayýs ayýnda baþlatmayý planlýyoruz.Bu konuda hepinizin yardýmlarýnýza ihtayacýmýz vardýr.Lütfen katkýnýzý esirgemeyiniz. BURADA BUGÜN EVLENEN AMCAMIN TORUNU CAVÝT VE EÞÝNE MUTLU,NEÞELÝ VE GÜZEL BÝR HAYAT DÝLER ,MUTLULUKLARININ ÖMÜR BOYU OLMASINI TEMENNÝ EDERÝM. Ayrýca askere bugün giden üç hafta boyunca bizi düþmandan koruyacak olam amcam oðlu ERDAL ERDOÐAN'A da güzel teskereler dilerim.