|
Saturday, 21 December 2024 |
|
|
Anasayfa Ziyaretçi Defteri |
Ziyaretçi Defteri
Ziyaretçi Defterini imzala
Kazým
17 May 2007 11:05 |
Ruhat Mengi 17.05.2007 Hafýza sorunu mu Sayýn Baþbakan?
Baþbakan Tayyip Erdoðanýn IPI Kongresinde yaptýðý konuþmayý cümle cümle kendisiyle tartýþabilmeyi, en azýndan salonda olup ona soru sorabilmeyi gerçekten çok isterdim.
Örneðin; Siyasette farklýlaþma demokrasi, laiklik, din üzerinden yapýlamaz sözü son derece doðru olmasýna raðmen 4,5 yýldýr AKPnin, özellikle Bülent Arýnç ile kendisinin neden bunu her fýrsatta yaptýklarýný sormak isterdim.
Laiklik tüm inançlara eþit mesafede durmaktýr dedikten sonra neden kiþilerin laik olmayacaðýný söyleme gereðini duyduðunu da... Kendisi belli bir dini benimsemekle birlikte her dinden insana ayný saygýyý gösterebilen, dinin, inancýn siyaset malzemesi yapýlmasýný, devlet iþlerine karýþtýrýlmasýný istemeyen herkes laik deðil midir? Deðilse neden deðildir?
Laikliði Ýslâm karþýtý olarak getirdiðiniz zaman yanlýþa düþersiniz düþüncesinde ise (ki doðrusu budur) partisinin ve kendisinin neden bunca yýldýr bu yanlýþý sürdürdüðünü ve hem laik hem de Müslüman olan insanlarý din karþýtý gösterdiðini de sormak isterdim.
Türkiyede kamplaþma filan yaþanmýyor sözlerine karþýlýk da bir sorum olurdu.
Ona bunlarý sorabilmeyi gerçekten çok isterdim. Ama gel gör ki kendisini desteklemeyen gazetecilerin karþýsýna çýkmýyor.
*****
Tek kiþilik parti! Siyasete girmek istemediðimi, baðýmsýz gazeteciliðimi sürdürmeyi tercih ettiðimi yazdýktan sonra yurt dýþýnda yaþayan okurlarýmdan bile Girmelisiniz, Türkiyenin sizin gibi insanlara ihtiyacý var diyen çok sayýda mektup aldým.
Ama ayný zamanda doðru karar verdiðime inananlarýn sayýsý da az deðil. Bakýn meselâ Muammer Sokollu isimli okurumuz ( Ben yaþlý biriyim notuyla birlikte) ne diyor:
Milletvekili olduktan sonra bu kadar özgür olabilecek misiniz? Türk milletine bugüne kadar saðladýðýnýz yararýn üstünde yarar saðlayabilecek misiniz?
Siz þu anda tek baþýnýza bir muhalefet partisisiniz. Bir parti içinde kendinizi eritmenize gerek var mý?
Sizden istirhamýmýz gelin; bizim deðerli Ruhat Mengimize yazýk etmeyin. Siyasete girmeyin.
Girmeyeceðimi açýkladým zaten Sayýn Sokollu... Ve onun gibi düþünen diðer okurlarým... Beni siyasette görmek isteyenlere sonsuz teþekkürlerimi gönderiyorum, istemeyenlere de.
Nerede olursam olayým sizler için, ülkemizin geleceði için iyi niyetle ve dürüstçe çalýþmayý sürdüreceðimi de bilmenizi istiyorum.
*****
Adayýný söyle sana kim olduðunu söyleyeyim! Basýnda partilerin milletvekili adaylýklarý için öyle bazý isimler geçiyor ki, bazýlarý için de öyle tercih nedenleri yazýlýyor ki çoðunu gördüðümde yukardaki baþlýðý düþünüyorum.
Hani bir takým isimlere ve nedenlere baktýðýnýzda kesinlikle o partiye oy vermekten vazgeçebilirsiniz.
Hele liderlerinin de anlaþýlmamýþ bir takým konuþmalarý hatýrýnýzdaysa kesin vazgeçersiniz. Diyelim ki AKPye alternatif bir parti arýyorsunuz... Güvenebileceðiniz, iyi yetiþmiþ, dünya siyasetinden ve iç siyasetten anlayan, entelektüel birikimiyle sentez ve analiz yapabilen kiþilerden oluþmuþ kadrosuyla ülke sorunlarýný çözebilecek bir parti...
Ve karþýnýza uzun süre cemaatlerin adamý olmuþ ve bunu açýkça söylemiþ ya da o güne kadar þarkýdan, türküden baþka þey düþünmemiþ adaylarla çýkan partiler görüyorsunuz. Sistem hâlâ padiþah gibi tek baþýna karar veren liderler sistemi olduðu ve bunu deðiþtirme cesaretini maalesef hiçbiri gösteremediði için o isimler arasýndan kazanacak yerlere konacaklarý da yine liderler seçecek.
12 Eylülün danýþma meclisini bile 5 general seçmiþti, bizde her partinin sadece bir generali var.
Bu generaller (!) halkýn karþýsýna doðru dürüst, hak eden ve en zor yýllarýnda ülke sorunlarýna çözüm üretebilecek adaylarla çýkmadýklarý takdirde oy kaybýna uðrayacaklarýný bilmek zorundalar.
(Not: Neden aday olmadýðýmý anlayabiliyor musunuz þimdi, yazamazdým bunlarý, yazamazdým!)
*****
Mitinglere siyaset karýþtýrmayýn! Ankara mitinginde 1 milyon u kabul etmediler, Ýstanbulda kabul etmeyecek gibi deðildi, Ýzmirde ise artýk milyonlarý görmemek için kör olmak lâzým.
Ama hâlâ birileri utanmadan, sýkýlmadan bu eli bastonlu ninelerin, dedelerin, çiftçinin, köylünün, iþçinin, bebenin omuz omuza katýldýðý dev mitingleri belli bir partiye ve orduya mâletmeye çalýþýyor.
Biz meydanlara çýksak daha kalabalýk oluruz diyenler bile var. (Milyonlarýn tepkisine, aykýrý olmak adýna müsamere diyenleri hiç saymýyorum. Baþbakan Erdoðan da onlarýn yardýmýyla orta oyunu deme gücünü buldu.)
Toplumun son yýllardaki tüm uygulamalara, tüm söylenenlere birden gösterdiði bir tepki bu oysa... O yýllarýn birikiminin sonucu. Parti, pýrtý gözetmeden rejime karþý duyduðu endiþenin sonucu.
Bunu görmemekte kesin kararlý olarak hâlâ bir partinin mitingi olduðunu söyleyenler komik duruma düþüyor.
Ayný komiklik bu mitingler kendi partisine aitmiþ gibi ortalara fýrlayan siyasetçiler ve onlara yakýn isimler için de geçerli.
Ýzmir mitinginde Türkân Saylaný sýrf Hangi partiye oy vereceðimi henüz bilmiyorum dediði için mikrofona çýkarmayanlar, Zülfü Livaneli çýktýðýnda mikrofona arýza yaptýranlar için de...
Doðal tepkisini göstermek isteyen milyonlarca insana büyük haksýzlýk yapýyorlar!
Ali Ýhsan
16 May 2007 17:25 | killey
Merhaba Site Sakinleri, Baþkan gönderdiðin CD-R þimdi izleme fýrsatým oldu ne diyebilirimki slayt gösterisinin hemen baþýnda heycanlý , istekli ve kararlý bir þekilde þiir okummuþsun ardýndan kürtçe parça hiç anlamam ama kulaða çok hoþ gelen bir müzik ve insaný duygulandýran bir ses tek kelimeyle harika ardýndan Yaþam Hoca þiirine baþlamýþ ve devam etmmiþ Yþama Hocanýn bittiði yerde Bir Türkü koymuþsunuz Bence oraya AHMET KAYA'DAN AÐLADIKCA DAÐLARIMIZ YEÞERECEK GÖRECEKSÝN PARÇASI TAM OLURDU HANÝ KÖYÜN TAM ARKASINDA DARÝSEVEDE EÞEKKAYASINDA KÖCEKTEN SLAYT GÖSTERÝSÝ YAPILIRKEN O PARÇA ÇOK HOÞ OLURDU DÝYE DÜÞÜNDÜM BÝLMEM YANLIÞMI DÜÞÜNDÜM YAÞAM HOCA BÝRÞEYLER SÖYLE. BU CD-R DAN HER ÜYENÝN EVÝNDE OLMASI GEREKEN BÝR ESERDÝR EMEÐÝ GEÇEN HER KÝÞÝYE TEÞEKÜRLER O ZAMAN HAYDI HAYIRLI TRAÞLAR CUMARTESÝ ALÝSAMÝYENDE BULUÞALIM ALKIÞ ÝSTEMÝYORUZ GELÝN YETER
kazým
13 May 2007 22:07 |
Adnan Bostancýoðlu adnanbostancioglu@birgun.net Halve gidiþ 12/05/07 adnanbostancioglu@birgÜn.net
Kamudan istifa ederek milletvekili aday adayý olanlarýn önemli bir kýsmý MHP'yi seçmiþler. Özellikle valiler ve polis þefleri... Bu durumda, ister istemez çeyrek yüzyýl öncesine gidiyoruz, 12 Eylül duruþmalarýna... MHP davasýnda, yanlýþ hatýrlamýyorsam Agah Oktay Güner'di, aynen þöyle demiþti savunmasýný yaparken: "Fikirleri iktidarda kendisi hapiste tek siyasi hareket biziz!"
Bu MHP'nin 12 Eylül'le ideolojik örtüþmesi-nin ifadesiydi. Elbette sonradan bu duruþun karþýlýðýný aldýlar.
12 Eylül'den sonraki yýllarda hangi parti(ler) hükümet olursa olsun, MHP'nin devlet aygýtý içindeki etkin örgütlenmesi hiç kesintiye uðramadý. Daha ziyade güvenlikle ilgili birimlerin vazgeçilmez kadrolarý MHP'lilerden seçildi. Nitekim, iþte sýra sýra valiler, polis þefleri milletvekili olmak için ait olduklarý yere dönüyorlar.
Yakýn tarihimize baktýðýmýzda, faili meçhul cinayetlerden gaz bombalarýyla, coplarla karþýlanan gösterilere kadar her faaliyetin hangi eller tarafýndan yürütüldüðüne dair, herhalde daha berrak bir fikir edinmiþ oluyoruz.
" " "
Baðýmsýz adaylarýn oy pusulasýnda yer almasý için AKP hamlesi gerçekleþti. Maksat malum, Doðu ve Güneydoðu'da okuma yazma oraný hayli düþük DTP seçmeninin kafasýný karýþtýrmak... Farklý bir oy pusulasýný zarfa koyup sandýða atmak yerine, okuyamadýðý listede aday iþaretlemeye çalýþacak yaþlý Kürtler...
Bir tek parti de çýkýp "durun, ayýptýr" demiyor. Kürtlerin geçersiz oylarýný ganimet belleyip hep beraber yaðmalamak derdindeler. Bunlarýn iktidar için gözü dönmüþ. Bu yapýlanýn Türkçede 'kumpas'tan baþka bir karþýlýðý var mý allaþkýna?
Bir kez daha anlaþýlýyor ki, hepsinin demokrasi sýnýrý kendi iktidarlarýna izin verecek bir alandan ibaret. Yüzde 10 barajýna nasýl kýskançlýkla sahip çýktýklarýný biliyoruz, AKP'sinin de, CHP'sinin de... Daha demokratik bir temsilden söz açýlýnca tüyleri diken diken oluyor.
Bakýn buraya yazýyorum: Yüzde 10 barajý ne zaman deðiþir? Sözgelimi hükümette olan parti ya da partiler, bir sonraki seçimde Meclis'e girememe ihtimali sezerlerse, barajý aþaðý çekerler. Üstelik, bunu demokratik temsilde adalet kisvesi altýnda yaparlar...
" " "
Arjantin'den 235 bin ton GDO mýsýr ithal etmiþiz. Muhtemelen biliyorsunuz, GDO, genetiði deðiþtirilmiþ organizma anlamýna geliyor. Gýda olarak kullanýlan kimi organizmalarýn
Halve gidiþ
(mýsýr, domates, soya vb.) genetik yapýlarý ile oynanarak yüksek üretim saðlanýyor. Lakin konu biraz tartýþmalý. Bir yanýyla açlýk sorununa çözüm üretmenin yolu olarak savunuluyor. (Tabii bu dolmayý, sadece gezegendeki kaynaklarýn varolan nüfusa yetmediði martavalýna inananlar yutar, ayrý mesele...) Diðer yanda ise GDO'nun insan saðlýðý, hatta bitki ve hayvanlarýn geleceði açýsýndan önemli riskler barýndýrdýðý söyleniyor.
Uzatmayalým... Sonuç olarak tartýþmalý bir ürün ithal edilmiþ ve yetkililere bakýlacak olursa, tavuklara yem olarak verilecekmiþ.
Ziraat Mühendisleri Odasý, Tarým Bakanlý-ðý'na baþvurup ithal mýsýrýn analiz edilmesini istemiþ. Tarým Bakaný Mehdi Eker kabul etmi-yormuþ, "yasal zorunluluk yok" diye...
Cahit Aral'ý hatýrlarsýnýz, eski Sanayi Bakaný... Çernobil faciasýndan sonra "çayda radyasyon var" diyenleri vatan hainliði ile itham etmiþti. Doðu Karadeniz'de bugün karþýlaþtýðýmýz manzara ortada.
Bu adamlar hiç deðiþmiyorlar, farkýnda mýsýnýz? Sanki gizli bir merkez var ve hep birbirine benzer tipleri 'Bakan' olarak klonluyor. Yýllar geçiyor, Aral gidiyor Eker geliyor. Hep vatanperver, hep hizmet için yanýp tutuþan devlet büyükleri... "Ýnsan saðlýðý" falan diyorsun, "yasal zorunluluk yok" diyor.
" " "
Geride býraktýðýmýz hafta, birbirine çok benzeyen iki 'vazgeçme' olayýna tanýk olduk. Önce, kapaðý açýk býrakýldýðý için düþtüðü belediyenin rögar çukurunda hayatýný kaybeden 5 yaþýndaki Dilara Dumrul'un ailesi þikâyederinden vazgeçti. Hemen ardýndan da, Cevahir Alýþveriþ Merke-zi'nde merdiven ile balkon arasýnda býrakýlan boþluða düþüp ölen 3 yaþýndaki Ayþe Nur Öz-baþ'ýn ailesi...
Dumrul ailesi, para almadýklarýný söylüyor.
Özbaþ ailesi de para almamýþ ama onlarýn vazgeçme gerekçesi ilginç: Din adamlarýna danýþmýþlar. Hoca efendiler, "Çocuðun yaþý çok küçük. Dava sürecinde ruhu incinir. Öteki dünyada azap çeker" demiþ.
Þimdi bu durumda ne demek lazým, bilemiyorum.
Memleketin hali, bu. Birileri insan hayatýna zerre kadar kýymet vermediði için, üç yaþýnda, beþ yaþýnda çocuklarýný kaybeden aileler, sorumlulardan hesap sormuyor. Aileleri ayýplayacak halim yok. Bu periþan insanlarýn kimbilir ne tür nedenleri var. Ama þöyle ya da böyle, bu ülkede suçlular ayný zamanda güçlüyse, bir þekilde cezadan muaf kalýyor. Latin Amerikalý bir rahibin vaktiyle dediði gibi, "Adalet de týpký yýlanlar gibi, yalnýzca çýplak ayaklýlarý ýsýrýyor."
Berlin'li
13 May 2007 11:01 |
Tayfun Atay tayfunatay@birgun.net Cumhuriyet'in kýzý 12/05/07 Annesinin, "annesi" olduðunu 7 yaþýnda öðrendi. Anneannesini "anne", dedesini "baba" bilmiþti o yaþa kadar.
Annesini ise "ablasý"!..
Niçin mi böyle olmuþtu? Hayli hüzünlü bir hikâye...
Annesi ona üç aylýk hamileyken, asker ola kocasýnýn uzak bir diyarda hastalanýp öldüðü haberini almýþtý. Karnýnda üç aylýk bebeðiyle dul kalan körpecik kadýn, bunalýma girdi. Altý ay sonra doðan "babasýz" kýzýný da benimseyemedi bu yüzden.
Annesinin birlikte yaþadýðý anne ve babasý, yani anneanne ve dedesi daha çok ilgilenip büyüttü küçük kýzý. O da iþte yaþlý çifti anne-baba, annesini de abla bildi.
Ýlkokula baþlarken, "ablasý" evlendi, ayrý eve çýktý. Okuma-yazma öðrenmesi de kendisinden yýllarca gizlenen gerçeðin kapýsýný aralamasýna yol açtý.
"Bu isimler niye böyle?" diye dedesine ve ninesine sordu nüfus kâðýdýný göstererek; "Neden sizin isimleriniz yazmýyor burada?"
"Biz senin dedenle nineniz" diye o zaman söylediler gerçeði ve "ablasý"na atýfla, "Senin annen o" dediler.
Ýlk tepkisi, "Ama o benim ablam!" oldu...
" " "
Cumhuriyet'ten tamý tamýna dört ay sonra doðmuþtu; 29 Þubat 1924'te (O yüzden de 21 yaþýndan henüz gün aldý!!!). Savaþ yorgunu bir toprakta, periþan bir halkýn belini doðrultmaya ve ayakta kalmaya çalýþtýðý zor günlerde yani...
Bu nedenle, yaþadýklarýndan dolayý kimseyi suçlamak mümkün deðil.
Gencecik bir kadýn olarak karnýndaki bebeðiyle dul kalmýþ annesini de;
Bir yandan kýzlarýný yeniden hayata baðlama çabasý gösterirken, öbür yandan torunlarýna anne-baba olmaya çalýþan dede ve ninesini de;
Ablasý sandýðý annesiyle o okula baþladýðýnda evlenip kadýnýn hayatýnýn yeniden normale dönmesini saðlayan "babalýðý"ný da...
Ýçerisine doðduðu toplumun genel ruh hali de kendi özel-kiþisel ruh haliyle adeta týpatýp aynýydý.
Vurgun yemiþ durumda, yorgun, bitkin ve umutsuz bir toplum;
"Anne" sandýðýnýn nine, "abla" sandýðýnýn ise anne olduðunu öðrenip sarsýlmýþ, güvensiz ve umutsuz küçük kýz...
Topluma tek umut olarak beliren ýþýk, onun da imdadýna yetiþti.
"Cumhuriyet"ti bu!..
" " "
Hayatýný alt-üst eden o ilk okuma tecrübesi, okuldan ve eðitimden soðutma-mýþtý onu. Aksine çok baþarýlý bir öðrenciydi.
Ýlkokulu bitirdi, ama köyde ortaokul olmadýðý için uzak kaldý okuldan.
Ýki yýl sonra mucize kabilinden bir þey oldu. Köy enstitüleri açýlmýþtý. Köyündeki ilkokul öðretmeni bunun onun için bulunmaz fýrsat olduðunu düþünerek dedesine baský yaptý. "Bu kýz okur!" dedi ve sözünü geçirdi...
Böylece o, Adapazarý'ndaki Arifiye Köy Enstitüsü'nün yolunu tuttu.
" " "
Küçük kýz köyündeki annelik-baba-lýk, dedelik-ninelik dolambacýndan çýkmýþ, þimdi kendisine "ideal" bir anne ve baba bulmuþtu. Babasý "Cumhuriyet", annesi "Enstitü"ydü. O, artýk "Cumhuriyet'in kýzý"ydý!...
Deðiþen ruh haliyle, kazandýðý özgüven ve özsaygýsýyla tam bir "Cumhuriyet çocuðu" olarak yetiþti. Enstitü'nün ilk mezunlarýndan oldu. Köyden köye eðitim tutkusu, Cumhuriyet inancý ve öðretmenlik gururuyla koþturdu yýllarca.
Bu aþk, her þeyden daha aðýr basmaktaydý. O yüzden geç evlendi. Bir çocuk doðurdu, ama yüzlerce çocuk okuttu.
" " "
Doðurduðu çocuk, onun Enstitü'yü bitirdikten sonra öðretmen olarak ilk atandýðý köye gitti on yýllar sonra. Kendisini köy kahvesine götüren yeni yetme çocuða annesinden bahsetti. Köyün ilk öðretmeni olduðunu söyledi annesinin.
Býyýklarý terlememiþ çocuk, gözleri parlayarak o öðretmenin adýný onun oðluna telaffuz edip þunu söyledi: "Bizim babalarýmýzý okutmuþ o; hep duyduk biz büyüklerimizden onun adýný".
Sonra kahvede o babalarla da tanýþýp konuþma fýrsatý buldu öðretmenin oðlu. 40-50 yaþýnda adamlar, yüzlerinde çocuksu bir gülümsemeyle anlattýlar "ilk öðretmen"lerini. Ýçlerinden biri öðretmeninin Ankara'daki ev adresini ve telefonunu aldý oðlundan. Birkaç yýl sonra da ziyaret etti onu Ankara'da.
Þimdi her yýl Öðretmenler Günü'nde ilkokul öðretmenini arýyor o torun-torba sahibi adam ve onun öðretmenler gününü kutlayarak ellerinden öpüyor.
Cumhuriyet'in bu topraklarda siyasal, toplumsal ve kültürel baðlamlarda anlamý üzerine çok þey söylendi, yazýldý ve tartýþýldý; bu, bugün de devam ediyor.
Ama Cumhuriyet'in bir de hayli ihmal edilen, kiþi ya da birey bazýnda taþýdýðý özel anlamlar var.
Yukarýdaki hikâye bunun bir örneði.
Köyünde, aile ocaðýnda öðrendiði sarsýcý gerçekle boynu bükülen küçük kýz, Cumhuriyet'le toparlandý, Enstitü'nün baðrýnda baþý dik bir kadýn haline geldi.
Cumhuriyet, onun makûs talihini yenmesini saðladý.
Cumhuriyet'te doðdu.
Cumhuriyet'in kýzý oldu;
Annesi oldu;
Þimdi ninesi...
" " "
Cumhuriyet'le yaþýt "Caným Annem": Anneler günün kutlu olsun!..
Tüm annelerin, anneler gününü kutlar, müþfik ve bereketii ellerinden öperim.
Berilin'li
13 May 2007 10:54 |
Latife Tekin latifetekin@birgun.net Seni seviyorum çünkü annemsin... 12/05/07 latifetekin@birgun.net
Geçtiðimiz yýl, anneler günü sabahý, banyo aynasýnýn önünde, üstüne gül yapraklarý serpilmiþ olarak bulduðum yazý...
Kýzým Yasemin'in izniyle...
'Annem annem...
Sen üzülme,
Bu gönül hep senin dizlerinde...'
" Seni seviyorum izin veriyorsun
" Seni seviyorum
" Seni seviyorum
" Seni seviyorum istemiyorsun
" Seni seviyorum sormuyorsun
" Seni seviyorum yapýyorsun
" Seni seviyorum
" Seni seviyorum
çünkü çorabýmý kesmeme
çünkü harçlýðýmý veriyorsun çünkü ne desem yapýyorsun çünkü hiçbir zaman hediye
çünkü derslerimi
çünkü hep istediðim yemeði
çünkü çok cadýsýn çünkü sevilmeye deðer bir
yaratýksýn
" Seni seviyorum çünkü ben daðýtýyorum, sen topluyorsun
" Seni seviyorum çünkü her konuda bir diyeceðin var
" Seni seviyorum çünkü telefonla yapýþýk yaþýyorsun
" Seni seviyorum çünkü çok dýrdýrcýsýn
" Seni seviyorum çünkü Kartal araba kullanýyorsun
" Seni seviyorum çünkü sürekli yazý yazýyorsun
" Seni seviyorum çünkü teknolojiye karþý çok safsýn
" Seni seviyorum çünkü her okul gezisine
gitmeme izin veriyorsun
" Seni seviyorum çünkü güzel olduðumu söylüyorsun
" Seni seviyorum çünkü okulu asmama izin veriyorsun
" Seni seviyorum çünkü jimnastik yapýyorsun (gençlik pýnarý!)
" Seni seviyorum çünkü genç olduðunu düþünüyorsun
" Seni seviyorum çünkü reiki yapýyorsun
" Seni seviyorum çünkü kötü enerjileri hissediyorsun (:
" Seni seviyorum çünkü istediðim mezuniyet elbisesini alýyorsun
" Seni seviyorum çünkü dolaylý yollardan anneler gününü hatýrlýyorsun
" Seni seviyorum çünkü harikasýýýýýýýýN!
" Seni seviyorum çünkü ANNEMSÝN...
"...Anneler gününde, çocuklar annelerini sevgiye mi boðmahlar, sadece ufak bir hediye mi almalýlar, yoksa ikisinin arasýndaki ince çizgide cambazlýk mý yapmalýlar onu düþünürler gün boyunca, ama gün doðaçlamayla sona erer, herkes mutludur... Anneler gününde çocuklar panik yaþar..." Yasemin Demirci Annelerine hediye alamayan, alabilen, tüm çocuklarýmýzýn anneler günü kutlu olsun... 4937 Mesaj Var
|
|