|
Saturday, 21 December 2024 |
|
|
Anasayfa Ziyaretçi Defteri |
Ziyaretçi Defteri
Ziyaretçi Defterini imzala
ali Ýhsan
16 October 2007 16:30 |
Ali Ýhsan
16 October 2007 11:46 |
MERHABALAR SAKÝNLER,
12 EYLÜL CUNTASINDAN SONRA TÜRKÝYEDE ÝLK DEFA TÜRK TELEKOM ÇALIÞANLARI TARAFINDAN KAPSAMLI BÝR GREV KARARI ALINMIÞTIR. ALINAN BU KARAR HAYIRLI OLSUN ÝNÞALLAH BAÞARIYA ULAÞIRLAR ONLARIN BU HAKLI DAVALARINDA NASIL DESTEK VEREBÝLÝRÝZ BÝLEMÝYORUM AMA ÝNSANCA YAÞAMAK ADINA YAPILAN HER EYLEMÝN DESTEKCÝSÝ OLMALIYIZ TÜRK TELEKOM BU GREVE FAZLA DAYANAMAZ ÇÜNKÜ ÝÞCÝ SINIFI ÝNSANCA YAÞAMAK UÐURNA ÝNANÇLI VE DÝRENÇLÝ
O ZAMAN HAYDI HAYIRLI TRAÞLALAR" ALÝ DESÝDERO"
Süleyman Zaman
16 October 2007 08:58 |
Sevgili canlar; insanlýðýn, insanlaþmasý evrimleþerek gerçekleþmiþtir. Ýnsan geçmiþte bugünkü gibi deðildi. Evrim her alanda geçerlidir. Biyolojik, sosyolojik, psiþik, fizyolojik...vb. Baþlanðýçta, doðada var olan hazýr yiyecekleri tüketen insan toplayýcý bir konumdaydý. Daha çok aðaç üzerinde ki meyveler ve yakaladýðý avlarla besleniyordu. Bu döneme Toplayýcýlýk/Avcýlýk dönemi denmiþtir. Bu dönem insanlýðýn en uzun dönemidir. Milyon yýllarý bulmuþtur. Daha sonnra insan gözlemleri sonucunda, yere düþen tohumlarýn tekrar, sebzeye veya meyveye dönüþtüðünü görmüþ ve artýk onlarýn tohumlarýný topraða ekerek ürün elde etmeye baþlamýþtýr. Bununla birlilkte tarým ve tarýmla birlikte de yerleþik düzen baþlamýþtýr. Yerleþik düzeni var eden insan, artýk hayvanlarý da evcilleçtirmeye ve onlarýn etinden sütünden yararlanmaya da baþlamýþ ve böylece Tarým toplumu kurulmuþtur. Günümüzden yaklaþýk 12 000 yýl önce baþlayan tarým toplumuyla birlikte, sömüren+sömürülen iliþkisi de varlaþmýþtýr. Özel özel mülkiyette o dönemden itibaren var olmuþtur. Sevgili canlar bu süreç içinde insanlýk hep, savaþ, açlýk, kýtlýk, yoksulluk ve acý, keder yaþamýþtýr. Tüm insanlýðýn tüketmesi için doða her zaman yeniden üreterek kendini insanlýða sunarken, kimilerinin bu sunumun çoðunluðunu kendisine mal etmesi sonucu baþlayan sömürü, süreç içinde de þekil olarak farklýlýklar gösterirken, özünde deðiþmedn günümüze kadar gelmiþtir. Ýþte dünyada ki savaþlarý olumsuzluklarýn, kýtlýklarýn, öldürlmelerin, kavgalarýn gerçek nedeni budur dostlarým. 12.000 yýllýk süreç içinde, bugüne kadar insanlýk toplasanýz sadece 100 yýl savaþsýz bir dönem geçirmiþtir. 11 900 yýl insanlýk hep savaþarak toplumsal arenada var olmuþtur. Yazýk! Bu mu akýllý olduðunu iddia eden insan!
Süleyman Zaman
15 October 2007 09:11 |
Dostlar merhaba; Tüm dostlarýn bayramýný yeniden kutlar, güzel bir dünyada, paylaþýmýn, sevginin, güvenin, dayanýþmanýn ...bg. egemen olduðu bir dünyada yaþamalarýný dilerim. Ama bu dileðimin çok da geçerli olmadýðýný günümüz de yaþanan olaylarla görmekteyiz. Sevgili canlar; Ýnsan, her þeyden önce biyolojik bir varlýktýr. Varolmasý için doðmasý ve ete kemiðe bürünmesi gerekir. Bu konuda Koca Yunus þöyle demiþ "Ete kemiðe büründüm/Yunus olarak göründürm". Ýnsan, bir kültür varlýðýdýr. Ýnsan dýþýnda "kültür varlýðý" olan baþka bir varlýk yoktur. Hiç bir varlýk insan dýþýnda, bir Bilgisayar üretemez, bir müzik aleti yapýp çalamaz, bir resim çizemez, gelecekle ilgili tasarýmlar kuramaz. Ýnsan, duygusal bir varlýktýr, bu da onun doðal yaþamýnýn bir nedenidir. Bu yanýmýzla, hayvanlarla benzerliklerimiz var. Kýzarýz, aðlarýz, seviniriz, döveriz, saldýrýrýz, öldürürüz, üzülürüz..vb. bu bizizm davranýþlarýmýzýn kökenini oluþturur. Ýnsan bir akýl varlýðýdýr. Bu yanýmýz, bizim toplumsal yanýmýzdýr. Ýnsan duygularýndan kurtulduðu ölçüde, bir akýl varlýðý olur. Akýl, olay ve olgularý nedensellikleri içinde deðerlendirip, ona göre davranýþ göstermemizi saðlayan ve sonradan kazanýlan davranýþlarýmýzýn rafineri durumudur. Duygular ve iç tepiler gemlendiði derece içinde, akýl durumumuzun derecesi ortaya çýkar. Akýl bizi gereçeðe ve doðruya götüren insansal bir yetidir. Aslýnda tüm canlýlarda "akýl" olduðu söylenmektedir. Bu doðrudur da. Ama hayvanlarýn akýl yetileri içgüdüseldir. Deneyim ve eðitimle kazanýlmaz. Ýnsanlarda bu toplumsal bir veri olarak kazanýlýr. Ýnsan toplumsal bir varlýktýr. Ýþte zurnanýn bam dediði yer bu alandýr. Eðer insan toplumsal bir varlýk olmasaydý, "insanlaþamazdý". Bunun en belirgin özelliði, bir insaný uzun bir süre toplumdan uzak tutun, o zamanla konuþmayý, örtünmeyi, insan gibi davranmayý unutup, kendisiyle yabancýlaþacaðýný hemen görürüz. Ormana býrakýlan bir çocuðun hayvani davranýþlar göstermesi de baþka bir örnektir. Ýnsan "bencil bri varlýktýr." Çünkü önce ben der. Bir çocuðun doðduðunda bile, annesini bir baþkasýyla paylaþmak istememesinin altýnda bu duygu yatar. Günlük davranýþlarýmýzda bu yanýmýz çok belirgin bir konumda ortaya çýkar. Ýnsan ayný zamanda bir "sevgi" varlýðýdýr. Sevgi üretmek, yaþatmak, baþkalarýna da yaþam hakkýný tanýmak, dayanýþmak, paylaþmak ...güdülerinin davranýþlarýmýza yansýmasýyla kendini oryata kor. Ýnsan "kötülük saçan bir varlýktýr. Bunu da bugün bile çevrenize bakýn hemen görürsünüz. Yoksa bunca savaþlarý, bunca kavgalarý nasýl açýklayabiliriz! (bunlarýn toplumsal, ekonomik ve diðer maddi temellerinin de olduðunu bilerek bunlarý söylüyorum.) Sevgili canlar; acaba insan denilen bu varlýk; yukarýda açýkladýðým yanlarýndan hangisini daha çok davranýþlarýna yansýtýyor. Bu görüþüme daha sonra devam edeceðim.
Kazým Erdoðan
15 October 2007 00:49 |
14 Ekim 2007 Ahmet ALTAN aaltan@hurriyet.com.tr
Dicle denize kavuþtu...
Uzun ve yorucu bir yolculuðun, sakin, huzurlu ve eðlenceli menzilleridir bayramlar, durursun, dinlenirsin, yol boyu birikmiþ kirinden pasýndan, öfkenden, düþmanlýðýndan, kýrgýnlýðýndan arýnýrsýn.
Bayramýn sevinci ve eðlencesi aslýnda bu arýnmada ve arýnmanýn getirdiði huzurdadýr.
Ortak bir anlaþmayla hayatýn acýlarýna kapanýr kapýlar.
Dinlenme vaktidir.
Gene yola çýkýlacak, gene kirlenilecek, gene yorulunacak, gene acýlar çekilecektir ama þimdi deðil, bugün deðil...
Bugün huzur günüdür.
Biliyorum pek huzurlu olunabilecek zamanlarda deðiliz.
Acýlar, kapanan kapýlarý kýrýyor.
Ülkede yas var.
Çocuklar ölüyor gene.
Kederli olmamalý bayramlar.
Bunlar neþeli ve sevinçli olmamýz, huzurlu olmamýz gereken günler.
Dinlenme menzillerimiz.
Biraz yaslý girdik bu defa menzile.
Mehmet de öldü.
Mehmet Uzun.
"Türk çocuklarýyla Kürt çocuklarýný öldürmeyin" diyen bir yazar.
Ömrünü Kürtçeye adamýþtý.
Kimsenin okumadýðý bir dilde yazdý inatla.
Beni en çok ne üzdü biliyor musunuz?
Önüme bir gazete sayfasý getirip koydular.
Mehmetin kocaman bir resmi.
Ve bir baþlýk atmýþlar...
"Dicle denize kavuþtu."
Bir Kürt gazetesinin internet sitesini açtým.
En büyük yazarlarýndan birinin öldüðü gün...
Bir satýr haber koymamýþlardý.
Ýçim kýrýldý.
Kürtçeyi seven bir Kürdü sevmeyen Kürtler.
Türkçeyi seven Türkleri sevmeyen Türklere ne kadar da benziyorlar.
Mehmetin Kürtçeye hak ettiði deðeri verebilmek için ne çileler çektiðini biliyorum.
Ve, o öldüðünde "kardeþleri" onun ölümünden söz etmiyorlar.
Diyarbakýrý anlattýðý bir denemesi vardýr.
Avlularý...
Taþ duvarlarý...
Ve nar aðaçlarýný.
Diyarbakýra aþýk olursunuz.
O avlularýn içinde yaþayanlarý seversiniz.
Uzun boyluydu.
Aðýr aðýr yürürdü...
Ve aðýr aðýr konuþurdu.
Sükunetle konuþurdu.
Hiç kýzdýðýný, sinirlendiðini görmedim.
O kadar bilgiliydi ki þaþardýnýz.
Sanki her þeyi okurdu.
Her þeyi bilirdi.
Öyle de güzel yazardý ki...
Yazdýklarýný okuduðumda o satýrlar içime iþlemiþti, "Mehmet" demiþtim, "ne güzel yazýyorsun, ne güzel anlatýyorsun," utangaç gülümsemiþti.
Diyarbakýrýn narlarý...
Surlarý...
Ýnsanlarý...
Bir gece beni Norveçte bir bara götürmüþtü, Civan Hacoyu dinlemiþtik.
Fiyortlarý gezmiþtik sonra...
Edebiyattan konuþmuþtuk.
Bilmediðim ne çok þey anlatmýþtý bana.
Hep barýþ isterdi...
Ýsterdi ki Kürt çocuklarýyla Türk çocuklarý birbirlerini öldürmesinler...
Ve tam da çocuklar birbirlerini öldürürken öldü.
Kederle ölmüþtür diye düþündüm.
Bu topraklarda doðan bir yazar baþka nasýl ölür?
Kederden baþka ne verir bu yaþananlar ona?
Hayýr, tam da öyle deðil...
Mehmet, sevgiyi de gördü.
Bir gün duydum ki Mehmet hasta.
Telefon ettim, "Nasýlsýn," dedim, "neler oluyor," güldü, biraz zor konuþuyordu, "Önemli deðil," dedi, "ciðerlerim su toplamýþ."
Sonra Ýsveçteki doktorlar "On beþ gün içinde ölecek" dediler.
"Diyarbakýra gideceðim," dedi Mehmet, "ölürsem orada öleceðim."
Diyarbakýra getirdiler.
Bir hastaneye yatýrdýlar.
Hastanedeki doktorunun telefonunu bulup aradým.
"Nasýl Mehmet?"
"Kötü" dedi, "maalesef çok fazla zaman kalmadý."
Ve, Mehmet bir yýl daha yaþadý.
Diyarbakýrlýlarýn, Kürtlerin, Türklerin sevgisi öyle bir kavradý ki onu ölümle tam bir yýl çekiþtiler.
Ve, sonra...
Dicle denize kavuþtu.
Uzun boyu, sükuneti, aðýrbaþlý bilgisi, derin anlatýmý, Kürtçeye olan sevgisi, barýþa olan düþkünlüðü...
Yýldýzlarýn arasýnda dolaþan bir ermiþ gibiydi...
Ardý sýra satýrlarýyla parlayan gümüþ tozlarý.
Ve ben Mehmet için bir yazý yazýyorum...
Çocuklar ölürken öldü Mehmet.
Hep çocuklar yaþasýn isterdi.
Çabalardý bir þeyler yapmak için.
Diyarbakýrý hiç görmedim.
Diyarbakýrý herkesten iyi tanýyorum onun yazdýklarýný okuyarak.
Hayranlýkla okumuþtum.
Gýptayla okumuþtum.
Güzel yazar, güzel anlatýrdý.
Bugün bayram, bugün acýlara kapalý kapýlarýmýz.
Huzur günü, arýnma, dinlenme günü.
Hayýr, acý çekmeyeceðiz.
Daðlarda çocuklar ölüyor.
Türk çocuklarý, Kürt çocuklarý...
Ellerinde tüfekleri.
"Ölmesinler" derdi Mehmet.
Çocuklarý Türk, Kürt diye ayýrt etmezdi.
Severdi hepsini.
Sükunetle konuþurdu.
Yýldýzlarýn arasýnda dolaþan bir ermiþ gibiydi...
Kelimelerden bir gümüþ tozu serpilirdi peþi sýra.
Ölüyor insanlar.
Yaþlandým, kendi ölümüme alýþtým da sevdiklerimin ölümüne alýþamadým.
Bir de çocuklarýn ölümüne.
Bugün bayram.
Huzurlu bir gün.
Yolculuðumuzun sakin bir menzili.
Acýlara kapalý kapýlarýmýz.
Acý çekmeyeceðiz.
Ama bu bayram biraz zor kapýlarý kapalý tutmak.
Ölü çocuklar süzülüyor içeri.
Kavruk, kederli yüzleri.
Fakirler, yorgunlar, kanlý elbiseleri.
Ve Mehmet...
Gülümseyerek karþýlýyor gelenleri.
Kederi burada býrakmýþtýr, diyorum, orada çocuklara anlatýyordur usul sesiyle neden öldüklerini.
Yazdýðý gibi güzel gülerdi.
Korktularsa çocuklar ölürken, onun güldüðünü görünce geçmiþtir korkularý.
Ama ölmeden önce son kederi, sanýrým ölen çocuklar olmuþtur.
"Ne yapacaðýz" derdi, "Ne yapacaðýz Ahmet bu çocuklar için?"
Hiçbir þey yapamadýk iþte Mehmet.
Öldü çocuklar.
Ölüyorlar.
Daha da ölecekler.
Hiç ayýrmazdý çocuklarý birbirinden.
Sevenler onu, bunun için sevdi.
Sevmeyenler, bunun için sevmedi.
Bir Kürt sitesinde ölümünden tek satýr görmediðimde içim kýrýldý.
Sizin anadilinizi yaþatmaya çalýþýrken öldü o.
Bu muydu hak ettiði?
O, aldýrmazdý biliyorum, o yýldýzlarýn arasýnda dolaþan bir ermiþ gibiydi.
Olgunlukla karþýlardý.
Ama kendini sevenleri de gördü, imza günlerinde, okuma günlerinde, yattýðý hastanenin kapýsýnda dizilmiþ binlerce insan.
Onu sevdiler.
O da sevdi onlarý.
Güzel yazýlar yazardý...
Diyarbakýrý ondan okuyan bu þehre aþýk olurdu.
Narlar... Avlular... Taþ duvarlar.
Bugün bayram.
Bugün acýya kapalý kapýlarýmýz.
Ölü çocuklar süzülüyor içeri.
Fakirler, yorgunlar, kanlý elbiseleri.
Onlar Mehmete ve tanrýya emanet artýk.
Onlarýn ölümüyle kederlenerek öldü Mehmet.
Bir arife günü...
Bütün yazarlar gibi huzuru bulabileceði tek yere gitti.
Dicle denize kavuþtu.
Yýldýzlarýn arasýnda dolaþan bir ermiþ gibi...
Gümüþ tozundan kelimeler ardýnda.
Bugün bayram...
Bugün acýya kapalý kapýlarýmýz.
Acýdan deðil bu gözyaþlarý...
Mehmetsiz bir dünyaya henüz alýþamamaktan. 4937 Mesaj Var
|
|