Sayýn baþkan ve deðerli abim Mehmet Zaman'a bu övücü ve destekleyici duruþundan dolayý teþekkür ediyorum. Hem köyümün adýný duyurmak ve hem de Anadolu kültürünü yaþatan deðerli ozanlarý yazmak beni mutlu ediyor. Mayýs'ýn 3'ünde Nejat Birdoðan Sempozyumu düzenliyoruz. Orada çýkaacak kitapta da yazým yayaýnlanacak. Ayrýca ozanlýk nedir ve yedi ulu ozan çalýþmam var. Diðer bir yandan 200'e yakýn makalem bulunmaktadýr. Bu makalelleri de kitap haline getirmeyi düþünüyorum. Ve yazýlmýþ 500'e yakýn þiirim var. Ve ayrýca Alevilik Öðretisi'nmin temellleri isimli bir çalýþma pýrjem var. Bunlarý gerçekleþtirirsem çok mutlu olacaðým. Bu anlamda sizlerin de manevi desteðiyþe bu çalýþmalarýmý sonlandýracaðýmý umuyorum. Tekrar teþekkür ediyorum
mehmet ve insaf zam 06 March 2008 18:30 | ankara
sevgili süleyman zaman seni ben ve yengen candan kutlarýz seninle onur duyuyoruz cünkü hem ailemizin hemde köyümüzün ilk yazarýsýn eline yüregine saglýk dah güzel kitaplar yazacagýna iðnanýyoruz baþarýlar dileriz 1)Mahsuni þerifin yaþamý sanat eserleri1997 2)Mahsuni þerif meslek yapýtlarý 2005 3)Mulis akarsu hayat sanatý þiirleri 2006 4)aþýk daimi derinliklerin ozaný 2008 eline yüregine saglýk seni seviyoruz caným kardeþim dönyaca ünlenmiþ kþileri topluma tanýtmak adýna nice güzel yayýnlar sevgilerimizle
Süleyman Zaman 06 March 2008 17:48 |
Dostlar, Aþýk Daimi, Felsefesi, Sanatý ve þiirleri isimli kitabým bugün yayýnlanarak çýkmýþtýr Ýlgilenenlere duyurulur
yakup zaman 06 March 2008 14:15 |
8 MART DÜNYA EMEKÇÝ KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLUYOR KADINLARA YÖNELÝK,SÖZ,KARAR VE YETKÝNÝN GERÇEK ANLAMDA ONLARDA OLMASINI DÝLÝYORUM.
Süleyman Zaman 05 March 2008 20:48 |
DÜNYA EMEKÇÝ KADINLAR GÜNÜ 8 Mart her yýl; Dünya Emekçi Kadýnlar Günü olarak kutlanmaktadýr. Bugünün hem tarihsel ve hem de günümüzün dünyasýnda çok önemli bir anlamý bulunmaktadýr. Daha önceleri bugün 8 Mart Emekçi Dünya Kadýnlar Günü olarak kutlanýrken, 1975 yýlýndan itibaren de Dünya Kadýnlar Günü olarak kutlanmýþtýr. Günümüzde de ayný isimle kutlanmaya devam etmektedir. Bugünün tarihsel anlamý; 1857 yýlýnda Amerikada meydana gelen ve birçok kadýnýn ölmesine neden olan olaylardan gelmektedir. Bu olay þöyle geliþmiþtir. 1857 yýlýnda Amerikanýn Newyork kentinde Dokuma Ýþçisi (Tekstilde) olarak çalýþan kadýn iþçiler çok zor koþullarda çalýþýyorlardý. Kadýnlar da , erkek iþçiler gibi ayný koþullarda çalýþmak istiyorlardý. Bu iþçiler acýmasýzca çok uzun saatler (günde 12-15 saat) çalýþýyor; düþük ücret alýyor ve saðlýksýz ortamlarda üretimde bulunuyorlardý. Kapitalist para babalarý bu iþçileri ucuz ücretlerle çalýþtýrýyorlardý. Bu koþullara dayanamayan kadýn iþçiler, çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesi , 8 saatlik iþgünü ve eþit iþe eþit ücret..vs. gibi hak isteminde bulunarak eyleme geçtiler. Kadýn iþçiler bu isteklerini gerçekleþtirmek için Greve gittiler. Uzun süre istekleri gerçekleþmeyen kadýn iþçiler sonunda fabrikayý iþgal ettiler. Ýþgalin uzun sürmesi üzerine polis fabrikada ki iþçilere müdahale ederek, iþgali kanlý bir þekilde bastýrdý. Bu olay sýrasýnda fabrikada yangýn çýktý. Bu olaylarda çoðu kadýn129 iþçi yaþamýný yitirdi. Bu kýyým dünya iþçi tarihi açýsýndan çok önemli bir tarihtir. Bu olay tüm dünya emekçilerine direnme gücü saðlamýþ ve görece olarak genelde emekçilerin ve özelde ise kadýnlarýn çalýþma koþullarýnýn düzeltilmesinin önünü açmýþtýr. Bu olaydan 53 yýl sonra yani 1910 yýlýnda Kopenhagda toplanan 2. Sosyalist Kadýnlar Kongresinde CLARE ZETKÝNin önerisiyle 8 Martýn Emekçi Kadýnlar Günü olarak kutlanmasý kabul edilmiþtir. Daha sonra 1975 yýlýnda Birleþmiþ Milletler Genel Kurulunda 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü olarak deðiþtirilmiþ ve tarihten itibaren de bu isimle yani 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü olarak kutlana gelmektedir. Günümüzde ki anlamýyla bugün yani 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü anlamýný yitirmiþ; sýnýfsal çeliþki yerine bugün Cemaat, Tarikat, Irkçý ve Bölgecilik..vs. gibi deðerler egemen olmuþtur. Bu deðerler toplumu ayrýþtýran deðerlerdir. Bugün bu ayrýþtýrma politikalarý yüzünden toplumumuzda dincilik, tarikatçýlýk alabildiðine güçlenmiþ ve dinci bir parti AKP iktidara gelmiþtir. Kadýna özgür bakmayan, kadýný eve hapsetmeye çalýþan, onu 2. sýnýf olarak gören,ve erkekten uzak tutmaya çalýþan&.vs. bir anlayýþ topluma egemen olmuþtur. Üretmeyen, erkeðe baðýmlý olan, kendi bedeninden utanan, kendi bedenine sahip olamayan bir kadýn ne kadar özgür olabilir? Ýþte bugün yaratýlmak istene kadýn tipi budur. Bundan dolayýdýr ki, ülkemizde kadýn özgürsüzleþtirilmek isteniyor. Ýþte Türbanýn amacý da budur. Türban aslýnda çok þeyleri gizliyor. Ama özünde kadýný ümmet ve kimliksiz býrakmaya çalýþýyor. Kadýn üzerinden Þeriatýn ayak sesleri verilmeye çalýþýlýyor. Kadýnlarýmýz bunlara razý olacaklar mýdýr? Bu anlamlý günü kutlarken, þunu belirtelim ki; kadýnla-erkek bir bütünün iki parçasý gibidir. Biri olmadan diðeri eksiktir. Yaþamýn oluþmasý, deðiþimin varolmasý ve varlýlýðýn sürekliliði her zaman karþýtlarýn varlýðýný zorunlu kýlmýþtýr. Doðanýn en temel yasasý özünde eksiklik yasasýdýr. Bu eksiklik yasasýdýr ki, karþýtlýðý var eder. Karþýtlar birleþerek yeniden doðuþu, varoluþu oluþtururlar. Bu anlamda kadýn ve erkek insan denen cinsin iki karþýt gücü olarak birbirleriyle birleþir ve insan cinsinin devamlýlýðý böylece saðlanýr. Bu durum tüm doðal varlýklar için söz konusudur. Birbirine eþit iki insan, nasýl olur da biri diðerinden daha üstün bir konumda görülebilir!?. Bunun yanýtý sýnýfsal ve toplumsal deðerlerde aramak gerekir. Mülkiyetçi toplumlar varolduktan sonra oluþan iþbölümü sonucu, kadýn, erkekten daha pasif bir konuma düþtü. Bu toplumsal iþbölümü süreç içinde kadýnlarý erkeðe baðýmlý kýlan gerek ekonomik ve gerekse kültürel koþullarý yarattý. Özellikle feodalimin en üst kurumu olan din, kadýnlarý erkeðin malý konumuna soktu. Günümüzde bile tutucu din rütiellerine sýký sýkýya baðlý olanlar; kadýný alýnýp-satýlan bir mal gözüyle bakmaktadýr. Son günlerde ki türban olayýný bu çerçevede deðerlendirmek gerekmektedir. Kadýn bir meta deðildir. Kadýnýn özgürlüðü asla ve asla kafaya baðlanacak bir bez parçasýna indirgenemez. Bu durum toplumsal gerçeklikle asla uyuþmamaktadýr. Tarihsel ve toplumsal anlamda þu bir gerçektir ki; üreten, çalýþan, deðer yaratan&her insan (kadýn yada erkek); çalýþmayan, üretmeyen insana her zaman egemendir. Çünkü, çalýþan insan varolana yeni þeyler katan insandýr. Üretim iliþkileri içinde, yüzyýllar boyunca erkeðin temel ekonomik deðerlere sahip olmasýndan ve kadýna ikincil bir iþbölümü yüklenmesinden dolayý erkek egemen bir toplum varolmuþtur. Kapalý ekonomik uygulamalar sýrasýnda ör. feodalizmde kadýn tamamen ev iþleriyle uðraþma görevi üstlenmiþ, bundan dolayý erkek etken, kadýn edilgen bir konuma düþürülmüþtür. Kadýn yalnýzca çocuðunu doðuracak, onu besleyecek, büyütecek, eþinin ve çocuklarýnýn iþlerini yapacak, yemek piþirecek, çamaþýr yýkayacak, ütü yapacak, evi temizleyecek&vs. yani kýsacasý kendi konumunu iradesi ve özgür düþüncesiyle belirleyemeyecektir. Kapitalizmle birlikte, göreceli de olsa bireysel haklarýný kazanan kadýn; çalýþma ve üretime katýlma olgusu gerçekleþmiþtir. Ama bu defa da kadýn, erkek emeðine karþý, ucuz iþgücü olarak yedekte tutulmuþtur. Kadýnýn ucuz iþgücü konumunda bulunmasý, sermayedara çok önemli karlar kazandýrmýþtýr. Özünde kadýn yada erkek olsun tüm çalýþanlar kapitalist para babalarý tarafýndan acýmasýzca sömürülmektedirler. Ama kadýn daha fazla sömürüye daha fazla uðramaktadýr. Birincisi kadýn, iþgücü olarak düþük ücretlerle çalýþtýrýlýrken; diðer bir yönüyle kadýn bedeni cinsel obje olarak sömürüye maruz kalmaktadýr. Kadýnýn cinsel obje olmasý onu bir meta konumuna sokmaktadýr. Kapitalist ideologlar ve din insanlarý kadýna Cennet kadýnlarýn ayaðý altýndadýr derken; ve kadýný dinsel anlamda bir deðer yüklerken,; diðer yandan onu erkeðe hizmet, erkeðin isteklerini yerine getiren cariye konumunda birisi olarak görür. Tarihsel anlamda geriye doðru bir bakýn, bunun sayýsýz örnekleri bulunmaktadýr. Ýmparatorluk döneminde ki saray kadýnlarýna, haremlere, bugünkü büyük TVler ve büyük gazetelerde ki kadýn öðesine; çalýþan kadýnlarýn almýþ olduklarý göreceli düþük ücretlere bir bakýn bu deðerlendirmelerin ne kadar da açýk olduðu görülecektir. Bugün kadýn bedeni, erkekler için bir Pazar olarak sunulmakta ve bu pazardan nice paralar kazanýlmaktadýr. Bunlar mý Kadýn Haklarýný savunacaklar. Þunu belirtelim ki; genelde mülkiyetçi sistemler ve özelde Kapitalizm, hem ekonomik hem hukuki ve hem de kültürel anlamda kadýný ikincil bir konumda görmüþler, kadýný aþaðýlamýþlar, küçümsemiþler, horlamýþlar, sömürmüþler, deðersiz görmüþler ve erkeði tatmin eden bir meta konumuna sokmuþlardýr. Bir çok dinde kadýný; aþaðýlayan, onu eksik gören, saçý uzun, aklý kýsa olarak deðerlendiren, hatta Þeytanla eþdeðerde bulan, bir anlayýþla karþý karþýyayýz. Bu anlayýþ kadýný yaratýlýþýndan dolayýn da suçlar. Çünkü bu anlayýþa göre Ademi kandýran Havvadýr. Adem erkek, Havva ise kadýndýr. Bu deðerlendirmede, kadýn tehlikelidir; imgesi verilmeye çalýþýlmaktadýr. Kadýna mirasta erkekten daha az hak tanýyan, hatta hak tanýmayan, iki kadýnýn þahitliðini; bir erkeðin þahitliðine eþit gören; onlar tarlalarýnýzdýr, istediðiniz zaman girebilirsiniz diyen; bir anlayýþý savunmak doðru mudur? Bu görüþler kadýna yapýlan en büyük haksýzlýktýr.Bu akla ve bilime uygun deðildir. Oysa kadýn da erkek gibi doðal bir varlýktýr. Ýkisi de insandýr. Ýnsan olarak doðar. Üstünlük tamamen kültürel ve toplumsal olgulardan kaynaklanmaktadýr. Toplumlarda oluþan deðer yargýlarý, dinsel inanç ve gelenekler, ahlaki anlayýþlar ..vs. kadýn ve erkek arasýnda ki davranýþ biçimlerine de yön vermektedir. Öyle ki, tutucu ve geri kalmýþ toplumlarda ki deðer yargýlarý ve ahlaki deðerlendirmeler, kadýna davranýþlarý üzerinden yürütülmektedir. Aslýnda toplumsal ve ekonomik olarak çöküntüye uðrayan tutucu toplumlar bunun sorumlusunu çoðu kez kadýnýn davranýþýna yüklerler. Her türlü ahlaki çöküntünün nedenini kadýna baðlarlar. Namus kavramý adeta kadýnla özdeþ bir konuma sokulur. Kadýn bu kavramla kutsallaþtýrýlýr ve en ufak bir olumsuz davranýþta kadýn en büyük cezaya çarptýrýlýr. Oysa namus dürüstlük, onurluluk,doðruluk ve baðlýlýk anlamýna gelmektedir. Bundan dolayý namusu kadýnýn cinselliðine indirgemek ve bu yolla kadýný baský altýnda tutup büyük sorumluklar yüklemek akýlla, vicdanla baðdaþýr yaný yoktur. Namus insanýn beynin içindedir. Ýnsanýn dünyayý doðru algýlamasýnda, cinselliði kendi bedeninde özgürleþtirmesindedir namuslu olmak. Namusu kadýnýn davranýþýna, giyimine-kuþamýna, görüntüsüne ve cinsel yaklaþýmýna indirgeyen; buna karþýlýk kendisini sorgulamayan, kendi giyim-kuþamýna, kendi görüntüsüne, kendi cinsel davranýþlarýna bir sýnýr koymayan ve tüm bu davranýþlardan kendisini özgür gören bir erkek; özünde egemen bir anlayýþýn, yani kadýný ve onun bedenini kendi tekelinde gören bir anlayýþýn temsilcisidir. Bu görüþün çok sakat olduðu bir gerçektir. Þurasý bir gerçeki; kadýnla erkek; bir elmanýn iki yarýsý gibidir. Biri olmadan diðeri eksiktir. Bütünsellik ikisinin bir araya gelmesiyle olasýdýr. Her iki cins birbirinin varlýk nedenleridirler. Doðanýn o sonsuz gücü ve düzenleyici aklý; var kýldýðý her þeye, o þeylerin kendisini sürekli kýlacak enerjiyi ve düzeni de var kýlmýþtýr. Elmanýn çekirdeðinde ayný zamanda elmanýn kendisi potansiyel olarak vardýr. Çekirdek elmaya dönüþüyor, elma da çekirdeðe. Çekirdek yok olduðunda elma, elma yok olduðunda çekirdek medya geliyor. Ayný þeyi insanlara indirgediðimizde; erkek spermi ile kadýnýn Ovum (yumurta) birleþerek birbirini yok ederek zigot (canlý) oluþur. Yani insanýn oluþumu için karþýt güçlerin (sperm+ovun) birleþmesi gerekiyor. Burada iki karþýt güç birleþince birbirlerini yok ederler ve bu yok oluþtan varlýk (insan) doðar. Demek ki yok vardýr. Evrenin en temel ilkesi de budur. Yani Karþýtlarýn varlýðý ilkesi. Eðer bu doðal bir ilkeyse bu doðallýkta, hangisi diðerinden daha güçlüdür? Böyle etkin bir güç var mý? Yok. Ýkisi birbirini bütünlüyor. O halde neden erkek kadýndan üstün olsun? Bu tamamen kültürel bir olgudur. O zaman kadýný alnýný-satýlan bir meta olarak gören, kadýnýn özgürlüðünü bir bez parçasýna indirgeyen, kadýný çarþafa sokmaya çalýþan, kadýný giyimi ve kuþamýyla deðerlendiren:..vs. bir görüþ, düþünce ve inanç ne kadar gerçekçi ve bilimseldir. Bu davranýþ biçimi akla ve bilime uygun deðildir. Bir erkeðin dört kadýnla evlenmesini isteyip, tam tersine bir kadýnýn dört erkekle evlenmesini yasaklamak kadýný hangi konumda görüldüðünün bir belirtisi deðil midir? Bu durumda kadýn erkeði tatmin eden bir meta olmuyor mu? Oysa kadýn ve erkek eþittir. Çünkü ikisi de insandýr. Biri diðerinin tamamlayanýdýr. Eðer bir üstünlük aranacaksa, kadýnýn erkekten bir adým önde olduðunu söyleyebilirim. Çünkü kadýn doðurgandýr. Anaerkil dönemde, kadýn soyu belirleyendi. Çünkü bir çocuðun kimden doðduðu belliydi ama babasýnýn kim olduðu belli deðil di? Þimdi bu durumda doðurganlýk ve belirleyicilik anlamýnda güç kimde? Doðal ki kadýnda. Kadýnýn ikincil konuma düþmesinin en temel olgusu tamamen toplumsal ve ekonomik nedenlerdir. Onun için kadýna özgürlük verilecekse kadýnýn ekonomik anlamda yaþama katýlmasý, üretmesi ve kendi kimliðini erkekten ayrý görmemesi ile olasýdýr. Çalýþmayan kiþi her zaman çalýþan kiþiye baðýmlýdýr. Bu durum erkek içinde geçerlidir. Toplumsal anlamda ekonomik gücü elinde bulunduran insan, bir diðerinden güçlüdür, etkili ve yetkilidir. Tam tersi ise kiþiyi (veya topluma) baðýmlý, edilgen ve pasif yapar. Gerçek budur. Kadýnýn anadýr. Ana temel, esas olandýr. Bebeðini bedeninde taþýyan, Emziren, büyüten&bir kadýn, doðal ki çocuða erkekten yani babadan daha çok duygusal bað duyacaktýr. Bu eþyanýn doðasýna uygundur. Ýþte bu konum dolayýsýyla kadýn erkekten daha duyarlý, daha duygusal ve daha koruyucu bir konuma sahiptir. Bu ayný zamanda bir içgüdüdür. Bu durum yalnýz insan da deðil tüm diðer canlýlarda da böyledir. Günümüz de, iþsizliðin alabildiðine arttýðý, yoksulluðun had safhaya ulaþtýðý, açlýðýn kol gezdiði, savaþlarýn, öldürmelerin, cinayetlerin& çoðaldýðý bir dünyada yaþýyoruz. Haksýz kazançlar, bireysel kurtuluþ felsefeleri, rantiye kazançlarý, hiç emek vermeden trilyoner olanlarý& gördükçe çocuðuna ekmek dahi bulamayan anlarýmýzýn ve babalarýmýzýn göz yaþlarý daha da artmaktadýr. Ýþte esas sorun budur. Ýnsaný özgürleþtirmek için tüm bu olumsuzluklarý ortadan kaldýrmakla olasýdýr. Gerisi kandýrmacadýr. Ülkemizde, 1950 yýllarýndan bu yana uygulanan ekonomik ve toplumsal nedenler yüzünden günümüzde ki olumsuzluklar yaþanmaktadýr. Önce bir çok baský ve yýldýrmalarla sessiz bir toplum yaratýldý. Örgütsüz ve karmaþýk insan yýðýnlarý var edildi. Çalýþanlarýn sýnýf bilinci köreltildi. Sonra, eldeki avuçtaki deðerler yok edildi, insanlar yoksullaþtýrýldý, istihdam alanlarý azaltýldý; daha sonra arabesk kültürle insanlar kaderci ve tevekküle yönlendirildi ve tüm bunlarýn üzerine dinsel deðerler yüklenerek insanlarýn özgür, akýlcý, bilimsel ve düþünsel yetilerini yok etmeleri saðlandý. Ýþte ülkemizin bugün geldiði noktayý hep birlikte görmekteyiz. Þimdi türban la kadýnlara özgülük sunulacaðýný sanan bir görüþ ve düþünceyle karþý karþýyayýz. Türban kadýna ve topluma özgürlük saðlar mý? Kocaman hayýr. Öncelikle kendi bedeninden utanan, kendi bedeninde kendisine günah çýkartan, saçýnýn zülüflerini günah aracý sayan bir zihin ve algýlama, eþyanýn doðasýna uygun davranmamaktadýr. Eðer bu saç günahsa, yüce yaratýcý bunu niçin yaratsýn. Bu yüce yaratýcýya yapýlacak en büyük haksýzlýktýr. Tanrý kadýnýn saçýyla neden uðraþsýn. Kendisi saçý hem yaratsýn ve hem de bunu suç unsuru olarak görsün?!... Bunun mantýkla, akýlla açýklamasý olamaz. Diðer bir anlamda, Türban kadýna özgürlük deðil, tam tersine, erkeðe baðýmlýlýk saðlar. Egemen güçlerin türbaný kullanarak toplumu da özgürsüzleþtirdiði yaþanýlan bir gerçektir. Yöneticiler, türbanla toplumu uðraþtýrýrken; gerek ekonomik, gerek kültürel ve gerekse toplumsal anlamda insanlarýmýz tam bir gerileme yaþamaktadýr. Bu durumda türban toplumsal gerçekleri gizlemek amacýyla kullanýlmaktadýr. Diðer bir anlamda, türban, 1923 yýlýnda kurulan Laik Cumhuriyetin yýkýlmasýnýn simgesi olarak kullanýlmakta ve adeta Laik Cumhuriyeti yýkmanýn aracý olmaktadýr. Sanki 1923ün rövanþýný almanýn bir aracý. Diðer bir yandan, laikliðe karþý bir duruþun simgesidir türban. Peki laiklik yok olursa yerine ne konur. Doðal ki Din Hukuku. Bunun adý da Þeriattýr. Toplum tam da buraya doðru dönüþtürülmek istenmektedir. Bu durum ise kadýnlarýmýzý daha çok köleleþtirmek, cariyeleþtirmek, insan olma niteliðini ortadan kaldýrmaktýr. Tüm bunlara karþýn seçenek vardýr ve bu seçenek Laik Cumhuriyet, halkçý ekonomi, çaðdaþ hukuk ve medeni kanundur. Bu anlayýþla kadýný hor görmeyen, yaþamým bir paylaþým olduðunu bilen; ne erkeðin nede kadýnýn birbirinden üstün olmadýðýný gören; sevgiyi, muhabbeti öne çýkaran; kadýnýyla erkeðiyle bütünlük içinde eþitçe yaþamayý ilke edinen, üretimde ve tüketimde birlikte etkin olan bir toplumsal anlayýþýn tüm dünyada egemen olmasý hem kadýný ve hem de erkeði özgür kýlacaktýr. Bu duygularla tüm kadýnlarýmýzýn Dünya Emekçi Kadýnlar Gününü kutluyorum. Kadýný ve erkeði ile tüm toplumumuzun demokrasi, laik, özgür, barýþ ve dayanýþma içinde yaþamasýný dilerim.