Aþýk Veysel, 1894 Sivas'a baðlý Þarkýþla ilçesinin Sivrialan Köyünde dünyaya gelmiþtir. Annesi Gülizar Veyseli koyun saðmaya giderken; yol üstünde doðurmuþ, göbeðini de kendi eliyle kesmiþ. Veysel yedi yaþýna geldiðinde tam okul yýllarýnda; O yýl Sivas ve çevresinde bir çiçek hastalýðý salgýný olmuþ , O sýrada Küçük Veysel de bu hastalýða yakalanmýþ. Bunun üzerine Sol gözü görmez olmuþ. Sað gözüne de perde inmiþ, önceleri. Veysel sað gözüyle ancak ýþýklarý fark edebiliyormuþ. Veyselin sað gözünü doktorlar açabileceklerini söylemiþler.Gel gör ki talihsizlik yine yakasýný býrakmamýþ. Bir gün bahçede dolaþýrken o gözüne de bir deðneðin ucu batmýþ ve o gözde akýp gitmiþ ve böylece Veyselin iki gözü de görmez olmuþ. Sivas ozanlar kentidir. Veyselin köyünde de baðlama çalan, türkü söyleyen ozanlar bulunmaktaydý. Bunlardan birisi de Ahmet amcadýr. Veysel ara sýra Ahmet amcanýn evine uðrar ve çalýnan sazý ilgiyle dinlermiþ. Babasý, oðlunun ilgisini görünce; ona bir saz almýþ ve Veysele bir uðraþ alaný yaratmýþtýr. Veysel Ýlk saz dersini de Çamþýh'lý Ali Aða'dan almýþtýr. Belirli bir süre sonra Veysel saz çalmaya ve türkü söylemeye baþlamýþtýr. Veysel. Baþlangýçta hemen her ozan gibi ünlu Halk ozanlarýnýn þiirlerini çalýp söylemiþtir. Gelenekesel kalýba uygun davranmýþtýr. Veysel 1919 yýlýnda babasý ve annesinin isteðiyle Esma adýnda bir kýzla evlenmiþtir. Karisi bir çocuðunu da býrakarak yanaþmalarýyla evden kaçmýþtýr. Bu olay çok koymuþ Veysel'e. Daha dertli olmuþ ve iyice içine kapanmýþ. Çocuðu kýsa bir süre ölmüþtr. Bir süre sonra Veysel yeniden evlenmiþ ve eþinden iki oðlu, dört kýzý olmuþtur. Aþýk Veysel, 1931 yýlýnda Sivasta düzenlenen Halk Þaireleri Bayramýna katýlmýþ ve ilk defa sesini orda duyurmuþtur. Cumhuriyetin Onuncu yýl dönümünde yani 1933 yýlýnda sair Ahmet Kutsi Tecerle tanýþmýþtýr. Ahmet Kutsi Recer Veysel'i.dinlemiþ ve onda ki söz gücünün ve þiir yazma yeteneðinin ayýrdýna vararak Veyselin tanýnmasýna öncülük etmiþtir. Ahmet Kutsi Tecer Veyselin þiirlerini ýþýk tutumuþ ve Onun þiirlerlerini aydýnlýða kavuþturmuþtur. Veysel'i tanýtan ilk þiiri Atatürk için söylediði: "Türkiye'nin ihyasý Hazreti Gazi" þiirdir. Veysel bundan sonra hýzla tanýnmýþ ve yurdun her yanýnda koserler vermiþtir. Aþýk Veysel Halk ozanlarýndan en çok Karacaoglan'i, Yunus'u, Emrah'i, Dertli'yi severdi. Veysel için Çaðýmýzýn ozanlarýndan Ahmet Kutsi Tecer'in ayrý bir yeri vardý. Veysel, Onun aracýlýðýyla Koy Enstitülerinde bir sure saz öðretmenliði de yapmýþtý. Veysel, Sýrasýyla Arifiye, Hasanoðlan, Cifteler, Kastamonu, Yildizeli, Akpýnar Koy Enstitülerinde saz öðretmenliði görevinde bulunmuþtur. Aþýk Veysel 20. Yüzyýlýn en büyük halk ozaný olarak deðerlendirilmiþtir. Gönül gözüyle kimsenin göremediði gerçekleri görmesi, þiirlerinde ki lirizim ve gerçekçilik ve sözlerinde ki uyum ve ustalýk onu kimi ozanlardan ayrýcalýklý kýlmaktadýr. Çaðýnda yaþamýþ bir çok ozana ve sanatçýya ilham kayaðý olan Veysel kendine özgü ezgisi ve sesiyle herkesin gönlünde konacaðý bir yer edinmiþtir. Çaðýnda yaþayan ozanlarýn Piri, babasý sayýlmýþtýr. 1952 yýlýnda Ýstanbul'da büyük bir jübilesi yapýlan Aþýk Veysel'e 1965 yýlýnda Türkiye Büyük Millet Meclisi, "Anadilimize ve Milli Birliðimize yaptýðý hizmetlerden dolayý" özel bir kanunla vatani hizmet tertibinden aylýk baðlamýþtýr.
Veyselin ozanlýk geleneði içinde ki yeri
Ozan; saz eþliðinde þiir okuyan kiþidir. Ozanlýk geleneði Anadolu kültürünün en belirgin yönüdür. Bu gelenek Oðuzlardan bu yana sürüp gelmektedir. Ozan sözcüðü yalnýz Anadolu'da deðil, ayný zamanda Mýsýrda, Orta Asyada da kullanýlmýþtýr. Sözü edilen bu bölgelerde saz eþliðinde þiirler söyleyen, destanlar anlatan kiþiler yaþamýþtýr. Bu geleneðin en önemli yaný, sözlü geleneðe sahip olmasýdýr. Aþýk tarzý þiir anlayýþý tüm geleneksel ozanlarýn en belirleyici yönüdür. Bu þiir kalýbý, daha çok koþma tarzýndadýr. Bu þiir tarzýnda Çoðunlukla uyaklý ve 11'li kalýp kullanýlmýþtýr. Ama bazen 7'li, 8'li kalýplarýn da kullanýldýðý olmuþtur. Bu gelenekte baðlama en önemli çalgýdýr. Peki Ozan kimdir; ozan, bir toplumun kültürel edinimlerini, özlemlerini, geleneklerini, göreneklerini, acýlarýný, sevinçlerini, aðýtlarýný, oyunlarýný, halaylarýný, zenginliklerini, yoksunluklarýný, kýzgýnlýklarýný, kahramanlýklarýný, kavgalarýný, dramlarýný, kazanýmlarýný, kederlerini, sevgilerini, aþklarýný, sevdalarýný, tarihlerini...vb. çoðunlukla saz eþliðinde dile getiren bilim insanlarýdýrlar. Ozanlar toplumun ortak aklý ve söz taþýyýcýlarýdýrlar. Ozanlar eserlerini genelde doðaçlama yoluyla üretirler. Geleneksel halk ozanlýðý süreðinde yazarak þiir üretenler çok azdýr. Ozan ayný zamanda toplum önderleridirler. Yaþama yön verirler. Ýnsanlarý etkilerler. Sürekli söz üretirler. Yaratýcýdýrlar. Ýçlerinde düþünerek, tartarak þiirler okuyan ozanlarda vardýr. Bunlar doðaçlamadan çok, daha düzenli, daha anlamlý söz kalýplarýný kullanýrlar. Ozanlar; gönül gözünü kullanýrlar. Ozanlar biçimsellikten uzak, öze deðer veren, sezgisel yönleri ileri derecede geliþmiþ bulunan insanlardýr. Aþýk Veysel bu ozanlardan birisidir. Aþýk Veysel sözlerini seçen, sözlerini doðru bir þekilde kullanan, gönül gözü ve sezgi gücü ileri derecede geliþmiþ yaratýcý bir ozandýr. Aþýk Veysel, ürettiði þiirlerde, kullandýðý dille çaðdaþ bir duruþ sergilemiþtir. Aþýk Veysel 20. Yüzyýlýn en büyük ozanlarýndan birisidir. O, doðayý, toplumu ve insaný çok iyi bir þekilde çözümleyebilmiþ ve þiirlerinde bu konularda çok güzel örnekler sunmuþtur. Aþýk Veyselin tasavvufi þiirleri de vardýr. Aþýk Veysel daha çok doða üzerine eserler üretmiþtir. Onun konusu daha çok, toprak, ceylan, gül, bülbül, hak, adalet...olmuþtur. Veysel, Toplumsal konulara da deðinmekle birlikte bu konuya çok derinlemesine inmemiþtir. Aþýk Veyselin felsefesini onun Toprak Þiiri özetler. O þiirde ozan; topraðýn yaratýcýlýðýný, gizleyiciliðini, dostluðunu, zenginliðini, cömertliðini, paylaþamcýlýðýný, ölümlülüðünü ve dirimselliðini..vs. anlatan bir görüþü dile getirimþtir. Üreten insan topraða sevgi besler. Köylü toplumu besinini topraktan çýkarýr. Bundan dolayýda topraða sevgi beslemeli, topraðý hor kullanmamalýdýr. Doðada her þey öyledir. Her þey doðar, ölür; ölen yeniden doðar. Toprak þiiri bir yandan üreten köylünün topraða göztermesi gereken deðeri savunurken, diðer bir yandan Veyselin yaþama, insana, evrene ve Tanrýya bakýþýný da anlatmaktadýr. Veysel bu þiirinde Sonsuzluk içinde sonluluk bulunduðunu evrende üretkenlikin temel olduðunu, her þeyin yeniden ve sürekli yokoluþ ve varoluþ sürecini yaþadýðýnýn bu þiirinde anlatmaya çalýþmýþtýr. Aþýk Veysel bu þiirinde varolþun gizini toprak özgülünde bize sunmaktadýr. Veysel þiirlerinde ölüm temasý üzerinde çok durmuþtur. Bu dünyanýn geçiciliði, ölümün gerçekliðini anlatmýþ ve insanýn nefsini yenerek benlikten kurtulcaðýný ileri sürmüþtür. Bu yanýyla Veysel geleneksel Halk Ozanlarýnýn söylemine yakýn bir anlayýþý savunur olmuþtur. Aþýk Veyselin girmediði bir alan kalmamýþtýr. O çaðýnýn ozaný olmasýný bilmiþtir. Yezit nedir, ne Kýzýlbaþ / Deðil miyiz? Hep bir kardaþ/ Bizi yakar, bizim ataþ / Söndürmektir tek çaresi Diyerek; toplumdaki farklýlýklarýn düþmanlýk yaratmamasýný, birlik ve beraberliðin, barýþýn egemen olmasýný savunmuþtur. Veysele göre farklýlýklar zenginliktir. Doðada tek bir çiçek yok ki. Toplumlarda da tek bir insan tipi, tek bir insan ýrký olsun. Bir küçük dünyam var, içimde benim Mihnetim, ziynetim bana kafidir Görenler dar görür, geniþtir bana Sohbetim, ülfetim bana kafidir
Veysel bu dörtlüðünde kendi içinde kendine ait farklý bir dünyasýnýn bulunduðunu belirtiyor. Yunusun Bir ben var oda benden içeri dediði gibi; Veyselde tasavvufi bir bakýþla; kendisini oluþturan, kendisini kendi yapan tinsel bir benden söz ediyor. Her insanýn kendi iç dünyasýnýn bulunduðunu, baþkalarý onu görmese, beðenmese bile, o kiþinin kendisi olduðunu belirterek; insan olmanýn en büyük deðerini bizlere sunuyor. Ozana göre her insan özünde bir dünaydýr, yada evrenin prototipidir.
Gönül bir güzel sevmiþ ayrýlmaz/ Dolanýr peþinde çoban misali Hiç kimse bu derdin dermanýn bilmez/ Azmýþ yaralarý periþan hali Diyerek; aþkýn ve sevginin farklý bir tanýmýný sunmuþtur. Aþk insaný çevresinde bir girdap içinde döndürür. Aþýk olan aþkýný merkeze yerleþtirir ve onun ardýndan sürüklenip durur. Periþan eder, dermansýz ve kimliksiz býrakýr insaný aþk. Aþk özünden ayrýlmýþ bir parçanýn, özüne kavuþmak için büyük bir özlemle geldiði bütüne yönelme isteðidir. Büyük ozan bu iletiyi sunuyor bize. Can kafeste durmaz uçar/ Dünya bir han konan göçer Ay dolanýr, yýllar geçer, / Dostlar beni hatýrlasýn. Her doðan ölür. Kuþ konduðu kafeste uzun süre kalmaz. Bir gün mutlaka kafesini terk etmek zorunda. Ýþte insan da bu dünyaya (kafese) kondu ve bir gün mutlaka girdiði kafesten uçup gidecektir. Bu anlamda hiç kimse, hiçbir canlý bu dünyada kalýcý deðildir. Aþýk Veysel Tasavvuf þiirleri yaný sýra, bu dünyanýn toplumsal gerçekliði üzerine de þiirler üretmiþtir. Sevgi, dostluk, dayanýþma, barýþ, kardeþlik...vb gibi deðerleri þiirlerinde her zaman kullanmýþtýr. Veysel bilimsel ve teknik geliþmelere de uzak kalmadý. Çaðýn olgularýyla ilgili bir ozandý. Bu deðerli ve büyük ozanýmýz Aþýk Veysel de 21.03.1973 yýlýnda kafesinden uçup giderek bu dünyadan ayrýlmýþtýr. Evren sonsuz ama küçük birimler ölümlüdür. Bu sonsuzluk içinde ölümsüzleþmek, kiþinin býraktýðý eserlerle olasýdýr. Aþýk Veysel býraktýðý eserlerle ölümsüzleþmiþtir. Önünde saygýyla eðiliyorum.
Süleyman ZAMAN
MEHMET ZAMAN 16 March 2008 09:18 | ANKARA
SAYIN GÖKCEHARMANLILARA DUYURULUR
ANKARADAN BULUNAN DÝVRÝÐÝ KÜLTÜR DERNEGÝNÝN 3 GELENEKSEL FUTBOL TURNUVARI YAPILACAKTIR
7)TURNUVAYA KATILAN TAKIMLARIN KATILIM ÜCRETÝ( 300YTL).DÝR EN GEÇ 26 MART CARÞAMBA GÜNÜE KADAR TERTÝP KOMÝTESÝNE TESLÝM ETMELERÝ GEREKMEKTEDÝR.
DERNEK YÖNRTÝMÝ OLARAK TURNUVAYA KÖYLÜLERÝMÝZÝN KATILMASINI SAGLAMAK ÝÇÝN YÖNETÝM KURULU KARARI ALINMIÞTIR ÞARTLARI VE ÖNERÝLRÝLERÝNÝZÝ BÝRLÝKTE KONUÞMAK ÜZERE DERNEK YÖNETÝMÝNÝ ARAMANIZI BEKLÝYORUZ SAYGILARIMLA .
YÖNETÝM KURULU ADINA BAÞKAN
MEHMET ZAMAN
sait 15 March 2008 19:52 |
cengiz haber bekliyorum.Hoþçakal
Cengiz ÖZGÜR 15 March 2008 10:08 | Ýstanbul
________________________________________
BÝR ÝRAN'LININ MEKTUBU
Sevgili Turk dostlarim ve kardeslerim,
Devrim sirasinda devrim muhafizlari tarafindan once tecavuz edilip, daha sonrada ipe gonderilen cok sevgili kiz kardesim Mehtab'in anisina...
Bu mektubu sizlere yazmamdaki neden bizim 30 sene kadar once yasadigimiz o talihsiz ve karanlik gunun Turkiye icinde yaklasiyor oldugunu gormem ve bundan daha derin olarak kalbimde hissetmem oldu. Turban yasasinin mecliste onaylandigi tarihin Iran islam devriminin oldugu gune denk gelmesi kalbimde bunun ilahi bir gucten gelen uyari fisegi oldugu hislerini uyandirdi ve bu mektubu kaleme almaya karar verdim. Biliyorum hepiniz kalbinizde karanligin otoritesini hissettiniz. Karanlik otorite gelmeden hissettirdi yaklastigini.
Iran Islam devriminden 1 hafta kadar once Turkiye'ye gecen, uzun bir sure burada yasayan ve daha sonra Kanada'ya iltica eden ve halihazirda bu ulkede felsefe ogretmenligi yapan bir Iranliyim. Ataturk'un aydinlik Turkiyesini cok seviyorum ve yuregim kan aglayarak Iran'da "O gun" gelmeden onceki olaylarin sanki bir tekrarini sinemada izliyor gibi Turkiye'de goruyorum. Yobaz karanliginda hunharca katledilen kiz kardesim anisina sizlere yalvariyorum ki, sakin olmaz demeyin! Sakin Turk Ordusu oldugu surece olamaz demeyin cunki asagida anlatacagim gibi o gun geldiginde tum ordularin eli kolu baglanabilir. Bizim ailemiz
Iran'da laik, sol goruslu ve aydin bir aile idi. Devrimden 1 ay once bize bile soyleseler idi 1 ay sonra durum bu olacak diye biz bile guler gecerdik, "delimisin?" diye sorardik belkide.Belkide Derdik ki "Sah'in bu guclu ordusunu nasil yeneceklerde Seriat karanligini getirecekler?".
Sizlere once Iran Islam devriminin nasil gelistigini kisaca anlatmak istiyorum cunki Turkiye'deki gelismelerle cok buyuk benzerlikler mevcut. IRAN ISLAM DEVRIMINI BASARIYA GOTUREN AYAKLAR: 1-Buyuk kesimi fakirlesen halk dincilerin pencesine dustu. Bu halk yiyecek, giyecek gibi ufak yardimlarla onlarin safina cekildi. Beyinleri yikandi ve fakirliklerinin temelinde kirli ve dinsiz rejim oldugu benliklerine yazildi. Aclikla bogusan halk bu cehaletin pencesine kolaylikla dustu ve rejime dusmanlasti. (COK FAKIRLESEN TURK HALKINADA AYNI SEYLER YAPILIYOR) 2-Hep demokrasi ve ozgurluk dendi. Humeyni devrimi yapana kadar hep demokrasi ve ozgurluk vaad etti. Bu sekilde bir cok sol goruslu insanlarida kendi saflarina cekti. Bu insanlar devrim akabinde ipe giden ilk insanlar oldu. (TURKIYE'DE HEP DEMOKRASI VE OZGURLUK DIYORLAR) 3-Emir komuta zincirinde yapilanmis olan din adamlari halki kontrol altina aldi. ( BASI ABD'DE YASAYAN MALUM TARIKAT'IN YAPILANMA BICIMI OLAN "ABI"YAPILANMASI BU EMIR KOMUTA SEKLIDIR VE DEVRIMIN EN ONEMLI AYAKLARINDAN BIRISI BU EMIR KOMUTA YAPILANMASIDIR. BU EMIR KOMUTA YAPILANMASI DEVRIMIN HALK ORDUSUDUR VE DEVRIM SIRASINDA BU EMIR KOMUTA COK KISA ZAMANDA COK BUYUK KITLELERE EGEMEN OLUR.) 4-Kargasa ve kaos ortaminda askeri Kislalar basildi. Ellerinde Kur'an ile kislalar ele gecirildi. (BU AYAGA COK DIKKAT EDELIM CUNKI DEVRIM SIRASINDA TURK SILAHLI KUVVETLERINI ELE GECIRMENIN EN ANAHTAR AYAGI BUDUR.) Turk silahli kuvvetleri bildigim kadari ile 600-800,000 kisiden olusan bir kuvvetdir. Yanliz unutulmamasi gereken gercek bu ordunun ancak %0.1(BindeBir) lik bir bolumu rejimin muhafizidir. Yani harb okullarinda egitim gormus subaylar ancak bu kadardir. Geri kalan %99.99 er rejim muhafizi degildir. Onlar emirlere gore hareket eden vucut parcalaridir. Beyin olan ise az sayidaki subaylardir. Iran devriminde kargasa ve kaos ortaminda kislalari basan yobazlarin ellerinde Kur'an ile erleri gecerek direnen subay ve komutanlari katlettiler. Burada kilit nokta ellerinde Kur'an ile harekete gecen buyuk halk kitlelerine karsi erlerin silah kullanmakta zorlanacagi gercegidir. Zaten kullansalar bile cahil ve beyni yikanmis halk oyle bir kudretle kislalara saldirmistirki sonunda kislalar teslim alinmistir. O askerin actigi ates sonucu halktan cok olen olmustur ama sonucta bir noktada erler silah birakmak durumunda kalmislardir. Erin kendi basina alacagi savas insiyatifi dusmana karsidir. Ama buyuk kitleler halinde ve ellerinde kur'an larla uzerine gelen kendi halkina karsi bu kararliligi gostermesi mumkun olamaz. Yani er buna bir noktadan sonra direnmez yada direnemez. Cunki o er karsisindakinin karanlik bir devrim yapacak olan insanlar oldugunu bilecek bilinctede degildir, kaybedecegi aydinligin ne oldugunuda. Bunu bilecek olan sadece subaylardir. Ve kanlarinin son damlasina kadar savasacak olanlarda bu konuda aydinlanmis Turk subaylaridir. Ama yukarda bahsettigim uzre onlar ordunun sadece ve sadece en fazla binde birini teskil ederler. Yani devrimin asil savunucusu Turk ordusunun tumu degildir, sadece subay kademesidir ve erlerin durdugu ve etkisizlestirildigi noktada o subay kademesinin yok edilmesi kolay olacaktir. Iran'da ordu bu sekilde etkisiz hale getirilmistir. Silahli kuvvetler "O GUN"geldiginde kislarini nasil muhafaza edeceginin planini cok iyi yapmalidir. Cunki kilit bu noktadir. Silahli kuvvetler etkisiz hale getirelemedigi muddetce devrim basariya ulasamaz. Bu nedenle her askeri kislaya normal erlerin haricinde kislalari kaninin son damlasina kadar savunacak "OZEL CUMHURIYET DEVRIM MUHAFIZLARI BIRLIKLERI" olusturulmali ve bunlarin boyle buyuk bir halk hareketine karsi erlerden once devreye girip, erler saskinliklarini uzerlerinden atana kadar catismaya girmeleri saglanmali ve burada kazanilacak vakit ile gerideki subaylar erlerin dagilmasinin onune gecmelidir. Yani ordunun esas gucu ve govdesi olan erlerin kontrolu kesinlikle kaybedilmemelidir. Iran ordusunun boyle bir hazirligi olmadigi icin gafil avlandi.
Olusturulacak olan "OZEL CUMHURIYET DEVRIM MUHAFIZLARI BIRLIKLERI" yobazlar ile catisirken, erlerde uzerlerindeki saskinligi atacaklar ve subaylarin organizasyonu ile catismalara destek vereceklerdir. Olusturulacak "OZEL CUMHURIYET DEVRIM MUHAFIZLARI BIRLIKLERI" cok ozel egitilmeli vede Ataturk'e ve devrimlerine cani pahasina savunacak sekilde inanmis olmalidirlar. Aksi halde basarisizlik kacinilmazdir. Cunki en son Lubnan'da gordugumuz uzre davasina inanmis bir kac yuz Hibullah Militani dunyanin en iyi ordularindan birisi olan israil ordusunu agir zaiyatlarla yenilgiye ugratti. Sevgili dostlar ve kardesler, elimden geldigince sizleri bilgilendirmeye calistim cunki aydinligi savunmak durumunda olan sizler Iran'in gectigi bu karanlik tuneli anlamak durumundasiniz. Iran'in bu aci tecrubesi sizlerin uyanik olmasi icin bir sans olur umarim. Asagidaki birinci linkte Iran'in devrimin hemen oncesi goruntuleri ile hemen sonrasi goruntulerini bulacaksiniz. Orada goreceginiz uzre Iran devrim oncesi belki su anki Turkiye'den bile daha modern. Yani olmaz, olmaz demeyin. Ikinci linkte ise Devrim lideri Humeyni'ye kadinlarin siir okumasi. O linki vermemin nedeni ise o koltukta bir gun bugun ABD'de ikamet eden malum cemaatin basi olan sahsin oturabilecegi ihtimalidir. Aci ama sanki tarih tekerrrur ediyor. http://www.youtube.com/watch?v=Gj1rSmQ5kvg htt
p://www.youtube.com/watch?v=rO2rf8KPacI
Benim cok sevgili kiz kardesim Mehtab anisina yapabilecegim bu kadar. Elimden geldigince sizleri bilgilendirmeye calistim. Ama sizin geride kalan, aydinlik yarinlar bekleyen kizlariniz, kardesleriniz ,cocuklariniz ve Mehtab'lariniz icin yapabileceginiz cok seyler var karanlik "O Gun"cokmeden once Ataturk Turkiyesine... Yapabileceginiz ilk sey bu mektubu bildiginiz, tanidiginiz insanlara ulastirarak daha fazla insani uyandirmak olabilir. O aci cok buyuk aci sevgili kardesler, anlatmak istemiyorum icinizi karartmamak icin ama sevgili kardesim Mehtab keske bu dunyaya gelmemis olsa idide "O gun" o aci sonu yasamamis olsa idi o karanlik ve pis yobaz sehvetinin pencesinde. Allah sizleri ve Ataturk Turkiyesini korusun o yobaz karanliginin sevgili kardesim Mehtab'a gosterdigi aci sondan. Anlatamiyorum onu yobazlarin nasil katlettigini, elim varmiyor yazmaya, dilim gitmiyor anlatmaya....
Mohsen Yazd
Süleyman Zaman 09 March 2008 17:03 |
Para insaný mutlu eder mi? Elbette eder, yokluk içinde yaþayan, geçimini bir türlü saðlayamayan zorunlu ihtiyaçlarýný karþýlayamayan,hasta çocuðuna ilaç alamayan birinin en büyük hayali çok parasýnýn olmasýdýr, böyle her þeyin düzeleceðini, mutlu olacaðýný düþünür haklýdýr da. Ýnsanýn yaþayabilmesi için; yemek, içmek, barýnmak, eðlenmek, tatil yapmak&vs. gibi temel ihtiyaçlarýný karþýlamasý gerekiyor. Tüm bu deðerleri karþýlamak için de para gerekmektedir. Temel ihtiyaçlarýný bile karþýlayamayan bir insan nasýl mutlu olabilir. Çok borcu birisi, bir yerde borcunu ödeyebileceði kadar para çýkýverse o insan nasýl mutlu olmaz. Para ayný zamanda insana güven verir. Çünkü günümüzde paranýn açmadýðý kapý, ulaþamadýðý alan ve etkilemediði insan yoktur. Parasý olanýn çevresi de olur. Dostu, akrabasý ve tanýyaný da artar. Yanlýþ anlaþýlmayý önlemek için þunu diyebilirim ki; tabii ki para her þey demek deðildir. Doðru ama parasý olmayan insanda istediklerini elde edemeyeceði için, bu durum zaten tek baþýna mutsuzluk yaratan en temel etkendir. Hep para sýkýntýsý çekmiþ birisini düþününün, bu kiþi çocuðunu okutamýyor, hasta ama doktora gidemiyor, giyim-kuþam alamýyor, meyve, sebze yiyemiyor, eve ekmek bile götüremiyor&vs. bu kiþi nasýl mutlu olur?!. Bir de gerçekten gözünü para hýrsý bürümüþ insanlar, paraya doymayan insanlar vardýr ki onlar hiç tatmin olmaz zaten. Kaldý ki yaþamda her þeyin fazlasý zararlýdýr. Fazla yaðmur yaðarsa her yaný sel alýr ve felaket olur. Fazla yemek yersek, sindirim zorluðu çekeriz. Fazla koþarsak çabuk yoruluruz. Fazla baðýrýrsak baþkasýna rahatsýz ederiz ve ses tellerimize zarar veririz. O halde her þeyin fazlasý zarar getirirse, paranýn da fazlasý insaný tembelliðe, þýmarýklýða, görgüsüzlüðe ve doyumsuzluða götürür. Paranýn ne önemi var, mühim olan insanlýk sözü doðru olduðu kadar yanlýþ da. Çünkü yaþam artýk parasýz olmuyor, sadece nefes almak deðildir yaþam.Yemek, içmek,tedavi olabilmek, okumak, izlemek...Bunlar parasýz olmuyor maalesef..Ben sadece þöyle diyebilirim, çok fazla para gereksizdir ama para gereklidir...