|
Saturday, 21 December 2024 |
|
|
Anasayfa Ziyaretçi Defteri |
Ziyaretçi Defteri
Ziyaretçi Defterini imzala
Süleyman Zaman
30 November 2008 20:40 |
Tarihe alacak verecek özgülünde bakýlamaz. Tarih yaþanýlmýþ olanýn nedensellikleri çözümlenerek olgu veolayrýn gerçekçi bir þekilde yansýtýlamsýný içerir. Ne Atatrük Alevilerden, ne de Aleviler Atatürk'ten alcaklý ve verecekli deðillderdir. Bu ticari mantýk Tarihe uygulanamaz. Tarih, uzam içinde geliþen ve o günün dirimsel ve tinsel koþullarýn varlaþtrýdýðý zorunlu olaylar bütünüdür. Bu olaylarda olaylarý var eden "nedenselliker" vardýr. Nedensellik her zaman itici bir olguya sahiptir. Belrileyici olan, devindirici olan bir enerjidir. Her olayýn karþýtlarý bulunur. Bu karþýtlýk içinde "egemen" olanla, muhalif olan arasýnda bitmez tükenmez çeliþkiler varlaþýr. Bu da toplumsal mücadelenin devamýný saðlar. Geliþen toplumsal olaylar içinde; gurplar, bireyler, topluluklar ve farklý kesimler arasýnda birbirne benzer veya yakýn görüþler ve düþünceler, ilkeler, anlayýþlar ve bakýþlar oluþur. Bundan dolayý da birbirine yakýn olanlar birbirleriyle ittifak ederek ortaklaþa davranýþlar sergilerler. Ýþte Aleviler ile Atatrük arasýnda ki iliþki bu çerçevede ele alýnmalýdýr. Atatürk ne istiyordu; emperyalizmin üþleden kovulmasýný; siyasal ve ekonomik baðýmsýzlýk; dinci bir toplum anlayýþý yerine, laik bir toplumsal yapý; Padiþah yerine, halkýn kendisini yönettiði Cumhuriyet; eðitilmiþ ve aydýnlanmýþ bir toplum; ekonomik katma deðerin adilce paylaþýmý ve bunun için üreten bir ülke; kaýnlarýn en az erkekler kadar özgür ve üretici olmalarý..vs. gibi devrimci ve o günün koþullarýna göre çok çok ileri olan görüþleri savunmuþ ve savunduklarýnýn çoðunu da yaþamýn pratiðine uygulamýþtýr. Oysa tarihsel sürece baktýðýmýzda Aleviler, yukarýda saydýðým deðerleri yüz yýllardýr savunuyorlardý. Bu anlmada büyük bedeller ödeyen Alevilerin; 20. Yüzyýlýn ilk çeyreðinde ayný görüþleri savunun ve bu görüþleri gerçekleþtirmeye çalýþan Atatürk'e destek vermeleri, onunla birlikte olmalarý kadar daha doðal ne olabilir. Burada bir alacak ve verecek yoktur. Tarihi koþullarýn var ettiði nedensellik gereði bir birliktelik, ayný düzelmde birleþme ve ayný ilkeleri yaþamda gerçekleþtirmek için bir araya gelme olgusu vardýr. Olay tarihseldri Ve tarihi olaylar asla bir alacak-verecek mantýðý içinde deðerlendirelemez. Sevgilerimle.
Yaþam
30 November 2008 15:22 | ankara
Selam. Ellez abinin sorusuna soru ile karþýlýk vermek istiyorum: Alevileri uslanmadýðýný yazmýþsýn. Hangi konuda uslanmamýþtýr? açýklama isterim.
Cumhuriyet ve Atatürk'le Aleviler arasýndaki alacak verecek hesabý ilginç bir hesap doðrusu. Türkiye halkýna yapýlan önemlibir organ (belki de beyin) nakli gibi. fakat bu geliþmiþ beyin maalesef vücudun geneline pek uymadý. Önceki beyni arar oldular hatta akýllarýndan hiç çýkmadý. çünkü yüzyýllarca genlerine o bilinç iþledi. yeniliðe kapalý bünye cumhuriyetle hoþgörüye, medeniyete açýlan kapýya sýcak bakamadý, anlayamadý.
maça gitcem þimdi çala kalem böyle biþey çýktý. idare edivering.
ellez abi sen iyi bi adamsýn.
saygýlar Ellez abiye ve herkese...
Süleyman Zaman
29 November 2008 23:57 |
DEVRÝM VE ATATÜRK DEVRÝMLERÝ Devrim; bir topumun içinde bulunduðu Sosyo-ekonomik ve kültürel yaþam biçimlerinde yapýlan köklü bir deðiþimdir. Devrim özünde, eskimiþ, geçersizleþmiþ, duraðanlaþmýþ, çürümüþ ve yozlaþmýþ olaný deðiþtirmeye dönük eylemler bütünüdür. Baþka bir anlamda devrim; devinime, geliþmeye, deðiþmeye, çað dýþýlýða üretimsizliðe karþý olan deðerleri yýkmaya çalýþan davranýþlar toplamýdýr. Var olan toplumsallýk içinde, doku uyuþmazlýðý gösteren her deðere karþý geliþen toplumsal olaylarýn adýdýr devrim. Devrim, bir toplumun yaþamýnda önemli iþlevi olan kurumlarýn kökten deðiþtirilmesi ya da yenileþtirilmesidir. ( Ali Püsküllüoðlu; Öz Türkçe Sözlük; Ýlgili Madde). Devrim, hiçbir zaman tek, tek insanlarýn kendi istemleriyle, istedikleri zaman yapýlabilecek bir davranýþ veya eylem deðildir. Devrim, insan istencinin dýþýnda geliþen, toplumsal koþullarýn varlaþmasýyla geliþen bir toplumsal harekettir. Toplumda devrimi var edecek dirimsel ve tinsel; (yani üretim iliþkileri, üretimde ki katma deðerin daðýlýmý, eþitsiz paylaþým, yoksulluk, iþsizlik& vb. gibi olumsuzluklarýn yaþanmasý ve toplumun bilinç ve örgütlenme düzeyinin artmasýyla) koþularýn oluþmasýyla gerçekleþen bir toplumsal olgudur. Devrim, bu iki deðer yani maddi koþullarýn ve bilinç (ideoloji) geliþiminin birbirlerini tamamlamasý sonucunda, baþarýya ulaþabilecek bir olgudur. Devrimi hazýrlayan koþullar belirli yetkinlikte deðilse, onun baþarýlmasý olanaksýzdýr. Yani un+þeker+yað var ama onu helva yapacak bir usta yoksa helva kendiliðinden oluþmaz. Devrim de öyledir. Var olan koþullar hazýrsa ve bunu harekete döndürecek önder varsa, istenilen devrim gerçekleþebilir. Yoksa koþullar karþý devrime de dönüþebilir. Ama ne olursa olsun doða boþluk kabul etmediði gibi, toplumlarda boþluk kabul etmez. Var olan koþullar kendine uygun insan tipini de var eder. Bu insan tipi içinde toplum kendi önderini de yaratýr. Hiçbir olgu sonsuza kadar ayný þekilde, deðiþmeden devam etmez. Bu geniþ tanýmlamadan sonra Atatürkün yaptýklarýnýn devrim olup olmadýklarýna bakmak gerekir. Çünkü kimi insanlar (ki bunlar akýl tutulmasý yaþayanlardýr.) Atatürkün yaptýklarýný onarma, düzeltim olarak görürken, kimileri ise yapýlanlarý küçümser davranýþlar sergilemektedir. Kimisi ise Cumhuriyet döneminde yapýlan devrimleri (karþý devrimci bir hareketle) yýkmaya çalýþýyor. Þimdi yukarýda yaptýðým tanýma göre Atatürkün yaptýklarýna bir bakalým. Devrim midir? Deðil midir? Devrim, bir toplumun yaþamýnda önemli iþlevi olan kurumlarýn kökten deðiþtirilmesidir. Buna göre; Atatürkün yaptýklarýnýn devrim sayýlýp sayýlmadýðýný anlamak için, Atatürk tarafýndan yapýlan deðiþikliklere ve yeniliklere bakalým. Atatürk bu toplumda hangi deðerleri var etti, hangi deðerleri ortadan kaldýrdý? Bu topluma Atatürk ve onun kadro arkadaþlarý neler yaptýlar, neler kazandýrdýlar buna bakalým.
a-) Çürümüþ, üretimsiz, dýþa baðýmlý, kurumlarý iþlevsiz, alabildiðine borçlu, kendisine bile yeterli olmayan, kiþiliksiz, saygýnsýz..vb. hasta bir imparatorluðu yýktýlar ve onun yerine; sýnýrlarý belirli, toprak bütünlüðü saðlanmýþ, saygýnlýk kazanmýþ, kendi sorunlarýna kendisi veren baðýmsýz bir Ulus Devletin kurulmasýný saðlamak; b-) Otoriter (Monarþik) (yani tek kiþini vermiþ olduðu kararla yönetilen) bir yönetim anlayýþýndan; halkýn istencinin ve gücünün egemen olduðu, halkýn kendisinin seçtiði temsilciler tarafýndan yönetildiði, seçilmiþ ve kiþilik kazanmýþ özgür bireylerin oluþtuðu bir Cumhuriyet yönetimine geçiþi baþarmak; c-) Halifeliði yýkarak, ümmetçi bir anlayýþ ve dayatma yerine; Laik ve demokratik temellere oturtulmuþ, çaðdaþ ve uluslar arasý normda bir ulus devletin kurulmasýný gerçekleþtirmek; d-) Dinin, dincilik durumuna sokulmasýný engellemek, birileri tarafýndan kullanýlmasýný önlemek için, toplumda laik deðerlerin gerçekleþmesini saðlayacak kurumlarý var etmek; e-) Boþ inançlarýn, hurafelerin, kaderciliðin, tekkelerin ve zaviyelerin geçerli olduðu gelenekçi, tutucu bir toplumdan; bilimselliðin, akýlcýlýðýn egemen olduðu ve bu anlamda düþünen, araþtýran, sorgulayan, gözlemleyen ve sýnmanýn geçerli olduðu bir toplumsal yapý oluþturmak; f-) Planlý, projeli bir yapýlanmayla denetimli, gözlemlemeli, verimli ekonomik (tutunum) ve toplumsal yatýrýmlarý saðlamak ve var olan birikimleri halkýn yararýna olacak þekilde deðerlendirmek ve sanayileþmeyi, makineleþmeyi öncel sayan bir deðerler sistemi yaratmak; g-) Öðretim Birliði yasasýyla, çok baþlý eðitime son vererek, bilimsel, akýlcý geliþtirici ve özendirici bir eðitim anlayýþýný geçerli kýlmak; h-) Tarikatlarý kaldýrarak, dinci ve cemaatçi deðer yargýlarýný aþarak; yurttaþlýk bilincinin geliþmesini saðlamak; ý-) Ezan, hutbe ve dualar Türkçeleþtirilerek, yapýlan ibadetin halk tarafýndan anlaþýlmasýný olanaklý kýlmak; i-) Medeni Kanunu yasalaþtýrarak, erkek egemenli bir toplum anlayýþý yerine, kadýn-erkek eþitliðini saðlayacak bir hukuk devrimini gerçekleþtirmek; j-) Giyimde ve kuþamda devrim yaparak, çaðdýþý giyim ve kuþamý (fes, peçe, çarþaf, þalvar ..vb) aþmak ve bunun yerine çaðdaþ giyim ve kuþamý toplumda geçerli kýlmak; k-) Ölçü sitemini çaðdaþ ölçü sitemiyle uygun konuma getirmek; l-) Halkýn anlamadýðý yazý biçimini deðiþtirerek, daha kolay ve anlaþýlýr olan Latin alfabesine geçerek, halkýn okur-yazar olmasýný ve eðitimin kolaylaþtýrýlmasýný saðlamak; m-) Türk Dilinin halk tarafýndan anlaþýlmasýný saðlayacak deðiþimleri yapmak; n-) Türk Tarihinin doðu bir þekilde bilmek ve geçmiþimizin tarihsel gerçeðini ortaya koyacak bilimsel araþtýrmalarý yaparak yeniden yazýlmasýný saðlamak; o-) Soyadý yasasýný çýkararak, çaðdaþ aile yapýsýný oluþturmak; ö-) Bilimsel ve teknik geliþimi geçerli ilke olarak yerleþtirmek ve bilimin yol göstericiliðini en geçerli yol olarak görmek; p-) Her zaman çaðdaþ uygarlýðýn bulunduðu en yüksek aþamayý yakalamaya ve yaþamaya çalýþmak; r-) Halkevleri, Halk Odalarý, Konservetuvarlar, Tercüme Bürolarý& Gibi kurumlarý var ederek, toplumu kültürel yönden ileriye doðru dönüþtürmek; s-) Köy Enstitüleri gibi çaðdaþ eðitim kurumlarýný varlaþtýrarak, tüm toplumu okur-yazar yapmak ve üretim ekonomisine dönük üretim için eðitim ilkesini yaþama geçirmek ve bu yöntemle köylü toplumundan sanayi toplumuna geçiþi hýzlandýrmak; þ-) Laiklik ilkesini yaþama geçirerek, demokrasinin ve özgür toplumun yaratýlmasýný saðlamak; ümmetten, yurttaþ olma bilincine ulaþmayý gerçekleþtirmek; Ve daha nice devrimler&.. Yapýlan bu deðiþimlere bakýnca Atatürk'ün ne kadar büyük bir devrimci olduðu ortaya çýkmaktadýr. Ama günümüzde öyle bir noktaya geldik ki; onun devrimlerini "Travma" olarak gören anlayýþlarýn egemen olduðu bir toplumsal yapýya savrulmuþ bulunmaktayýz. Avrupa'da Atatürk Türkiye'sinin sonuna gelindiði gibi kimi yorumlar ve haberler ardý ardýna çýkmaya baþlamýþtýr. Onun için bizim bu devrimlere sahip çýkmamýz ve o ulu insanýn gösterdiði yoldan ilerlemenin kararlýlýðýný göstermemiz gerekiyor.
Not; Bu yazý belki daha önce yayýnlanmýþ olabilir. Güncel olmasý dolayýsýyla bu yazýyý yeniden yayýnlamayý uygun buldum. Sevgiler....
Süleyman Zaman
27 November 2008 23:36 |
LAÝK CUMHURÝYET VE ALEVÝLER Alevilik ezoterik bir anlayýþ olarak,Tanrý+Evren+Ýnsan birlikteliðini savunan "vahdet-i Mevcut" anlayýþýný öðretisinin temeline koyam "bilgeler öðretisidir". Alevilik öðretisi, tüm olaylara dünyasal bakar. Tümevarým yöntemiyle olgularý ve olaylarý çözümlemeye çalýþýr. Böyle olunca dünyasallaþmanýn yönrtim biçim "Cumhuriyet"tir. Çünkü Cumhuriyet, yetkisini "gökten aldýðýný söyleyen ve "Tanrý" adýna dünyayý yönettiðini savlayan krallarý, padiþahlarý, .... dýþlayan, yönetme erkini dünyaya yani halka sunan bir yönetim biçimidir. Ama tek baþýna "Cumhuriyet" bu anlayýþa yetmemektadir. Bugüm "ÝslamCumhuriyet"leri gibi, dinci "cumhuriyet"lerde bulunmaktadýr. O zaman "dünyasallaþmanýn olmasý için "laiklik" olmazsa olmazdýr. Bunun için bizim "Cumhuriyet"imiz "Laik Cumhuriyet"tir. Aleviler, bin yýllardýr dünyasallaþmayý ve laikliði savunagelmiþlerdir. Çünkü Alevi inancýnda Tanrý insanýn dýþýnda ve ötesinde deðildir. Tanrý insanýn özünde vardýr. Bu anlayýþta "gizil nesnellik" söz konusudur. Aleviler, kadýn+erkek eyrýmýna karþý çýkarlar. Ýbadette, yaþamýn her alanýnda kadýnla birlikte yaþamý üretirler. Dünyasal olaný küçümsemezler. Ýnsana zarar vermeyen her tülü besini ve içeceði tüketirler. Bu anlamda yasak koymazlar. Tüm insanlýðý ayný deðerde görürler. Ýnanç adýna kimseyi yargýlamazlar. Ýnancý insanýn özüne, kendi iç dünyasýna býrakýrlar. Anadolu'yu yurt olarak görürler ve ona sahip çýkarlar. Ýþte tüm bu nedenle Atatrük'ün gerçekleþtirdiði "Laik Cumhuriyet" e sahip çýkarlar. Çünkü atatürk hem yaptýðý devrimlerle ve hem de koymuþ olduðu ilkelerle "dünyasallaþmayý" saðlamaya çalýþmýþtýr. Çýkýþ noktasý budur. Bugün bu ilkelerden ve devrimlerden sapýldýysa bunun suçu Atatrük olamaz. Sonuçtan sonuç çýkarmak doðru deðidir. Her þeyi nedensellikleri içinde deðerlendirmek en geçerli ve bilimsel bir duruþ olur. Sevgilerle.
Süleyman Zaman
27 November 2008 23:18 |
ALEVÝLÝÐÝN TARÝHSEL BOYUTU
ANADOLUYU BÝRAZ TANIYALIM
Anadolu; Asya, Avrupa ve Afrika kýtalarý arasýnda bir geçittir. Bundan dolayý bir çok kültürlerin, bir çok uygarlýðýn merkezi olmuþtur. Anadolunun üç yaný denizlerle çevrilidir. Topraklarý üzerinde irili, ufaklý bir çok akarsuyu, gölleri, dereleri bulunmaktadýr. Verimli topraklarý ve bol güneþi vardýr. Girintili çýkýntýlý kýyýlarý, büyük daðlarý, büyük ovalarý, sýrtlarý, yamaçlarý, ormanlarý, her mevsimi oluþturan atmosferi ve bol, bol meyve ve sebzeleriyle zengin ve verimli topraklara sahip güzel bir vatandýr. Bu yapýsýyla Anadolu insanlarý kendine çekmiþ ve uygarlýðýn geliþmesine katký saðlamýþtýr. Mýsýrlýlar Anadolu halký için; Denizin yüreðinde yaþayan insanlar demiþler. Sümerliler de Sahildeki güneþ bahçesinde yaþayan insanlar derlermiþ. (Ýskender Ohri; Anadolunun Öyküsü; Bilgi Yayýnlarý.4. Baský; 1987 yýlý; sayfa 14) Homeros Anadoluya Asia diye söz etmiþtir. Daha sonralarý büyük kýtadan ayýrmak için küçük Asya denmiþtir. (age) Bizanslýlar Anadoluya , Güneþin doðduðu yer anlamýnda, Anatole ismini koymuþlar. Türkler bu sözcüðü biraz deðiþtirerek Anadolu diye kullanmýþlar. Ana- dolu yani gelen herkese baðrýný açan, kimseyi reddetmeyen, onlarý besleyen, üreten, bir ana kucaðý gibi, gelenleri kucaklayan, sahiplenen onlarý doyuran, koruyan bir anaç (Kibele) olmuþtur. Bu topraklarýn insanlarý birçok tanrý ve tanrýça yaratmýþtýr. Ýsmet Zeki Anadolu; Anadoluyu Tanrýlarýn Vataný olarak deðerlendiriri. Dünyanýn en eski uygarlýðý Sümer ve Mýsýr uygarlýðý olarak bilinir. Yazýyý ilk kullananlarýn Sümerliler olduðu söylenir. Bu uygarlýðýn tarihi Ý.Ö. 5000 yýllarý dolaylarýdýr. Yani 7000 yýllýk bir tarih. 1962 Yýlýnda Konya yakýnlarýnda bulunan Çatal höyükte yapýlan kazýlar sonucunda çok önemli buluþlar saðlandý. Öyle ki bu kazýlar da Ý.Ö. 7000 yýllarýna (yani 9000 yýl öncesi) ait siteler ve evler bulunmuþtur. Buralarda insanlar yerleþik bir toplum oluþturmuþ, þehirleþmiþ, kentleþmiþ bir uygarlýkla karþýlaþýlmýþtýr. Bu buluþ da göstermiþtir ki; Anadolu bugünkü bilgilerimize göre en eski uygarlýðýn yaþandýðý topraklardýr. Bu da bu topraklarýn ne kadar verimli, ne kadar üretken, ne kadar zengin ve ne kadar bereketli olduðunu kanýtlamaktadýr. Yapýlan kazýlar sonucunda Çatal höyükteki insanlarýn göçebelikten yerleþik düzene (yani 9000 yýl önce) geçtikleri görülmüþtür. Ayný zamanda bu dönemde hayvanlarýn evcilleþtirildiði, aðaç iþçiliði ve dokumacýlýk yapýldýðý tespit edilmiþtir. Anadolunun bu ilk topluluklarý ölülerini bina içlerine gömdükleri görülmüþtür. Bu insanlýk uygarlýðý açýsýndan çok önemli bir adýmdýr. Bu topraklarda, tarihin ilk dönemlerinde Hattiler (Kýzýlýrmak çevresi), Hurriler (Maraþ, Malatya yöresi), bu bölgelerde ayrýca Luvitler, güneyde Arzavalar gibi halklar yaþamýþlardýr. O dönemlerde bu topraklarda, maden iþletmeleri (özellikle Tunç) ve büyük kervanlarla ticaret yapýlýyordu. Toprak iþlenerek (yani bir tarým) üretim yapýlýyordu. Daha sonralarý Hititliler , Urartular, Frigyalýlar, Lidyalýlar, Karyalar, Likyalýlar, Ýonlar, Grekler, Miktaniler, Hattiler, Galatyalar, Luviler, Miletliler,Kapadokya, Romalýlar, Bizanslýlar, Selçuklular, Osmanlýlar...vs. gibi uygarlýklar yaþamýþlardýr. Bu topluluklar ve uygarlýklar birbirlerine bir þeyler eklemleyerek büyük düþünce kalýplarýnýn oluþmaný ve kendine özgü Anadolu Felsefesinin doðmasýný saðlamýþtýr. Daha bir çok irili, ufaklý yaklaþýk 30-35 uygarlýðýn gelip-geçtiði zengin topraklar alanýdýr Anadolu. Çok farklý inançlarýn, çok farklý üretim zenginliklerinin, çok farklý dillerin konuþulduðu, çok farklý kültür harmanýn bulamaçlaþtýðý topraklar. Büyük ve kalýcý sanat eserleri, özgün düþünce kalýplarý, insaný merkeze koyan felsefi görüþleriyle ve güzel deðerleriyle insanlýða örnek olan Anadolu. Ýsmine uygun uygarlýðýn anasý olmuþtur Anadolu. Bundan dolayý bugünkü dünyamýzda bile bir çok gözler Anadolunun üzerinde, Anadoluyu ele geçirmenin egemenliðine almanýn yolunu ,yöntemini yaratmaya çalýþýyorlar. Tarihsel boyutunda da, bu topraklar üzerinde her zaman büyük oyunlar oynanmýþtýr. Bugünde ayný oyunlar oynanmaktadýr. Anadolu , bu topraklar üzerinde yaþayan herkese analýk eden, onlarý bir ana sýcaklýðýnda kavrayan, onu ana gibi besleyen, koruyan, þefkat sunan, doyuran, can veren, yaratan,üreten,seven.....bir yaþam alaný, bir varlýk alaný olmuþtur. Anadolu dünya uygarlýðýnýn ilk doðduðu, insanlýk ýþýðýnýn ilk parladýðý ; güneþin, aydýnlýðýn, tekniðin...ilk doðduðu yerleþim alanýdýr.Gerçekten de uygarlýðýn anasýdýr Anadolu. Bugün o uygarlýðýn kalýntýlarý Anadolunun hemen her yerinde görülebilir. Anadolu çok farklý insan topluluklarýnýn uðrak yeri ve yerleþim alaný olmuþtur. Belki de dünyanýn hiçbir yerleþim alaný, bu kadar çeþitli, zengin insan topluluklarýna mekan olmamýþtýr. Anadolu çok zengin, çok çeþitli, çok kültürlü, çok inançlý, çok dilli, çok tanrýlý yaþamýn bulunduðu bir yerleþim bölgesidir. Bu anlamda bu kadar farklýlýklarý kendisinde barýndýrmýþ ve bunlarý kendi özüne katarak çok farklý bir kültür ortamý var etmiþtir. Bu Anadolunun özgün kültürüdür. Bu kültürün en somut göstergesi Anadolu Hümanizmasýdýr. Bu kültürün en büyük taþýyýcýlarý olan Halk Ozanlarýnda bu hümanizmayý derinlemesine görmek olasýdýr. Ozanlarýmýzýn dizelerinde; Yunus Emrede, Pir Sultan Abdalda, Nesimide, Teslim Abdalda, Kaygusuz Abdalda, Harabide, Aþýk Veyselde, Mahzunide, Daimide, Davut Sularide&.vs. bu felsefeyle karþýlaþýrýz. Bugün bu topraklar üzerinde; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Rum, Ermeni ....gibi farklý insan guruplarý birlik ve beraberlik içinde; Anadoluluk bilinci içinde bir arada barýþ içerisinde yaþamaktadýrlar. Bin yýllardýr da yaþayarak gelmiþlerdir. Alevisi, Sünnisi, Çepnisi, Tahtacýsý,Yahudisi, Hýristiyaný, Ateisti ....v.s. bir zenginlik içinde bir arada bütünlük içinde yaþamayý sürdürüyorlar. Bugün bu topraklar üzerinde Cami, Kilise, Sinagog, Cem evi....v.g. gibi inanç kurumlarý yan, yana durmakta ve bunlar her biri bir çeþitlilik göstermektedirler. Dünyanýn hiçbir yerinde bu kadar çeþitli toplum katmanýnýn bulunduðu bir alan, bir bölge bulamazsýnýz. Bu toplum katmanlarý o kadar birbirlerinin içine girmiþler ki; zamanla birbirlerine dönüþmüþler; akrabalýlar, dostluklar, arkadaþlýklar kurulmuþ ve bir çoklarý etle- týrnak gibi birbirinden ayrýlamayan insanlar olmuþlardýr. Anadolu insaný hemen her olay ve olguda birlik ve beraberlik göstermesini bilmiþler ve birbirlerinden etkilenmiþlerdir. Anadolu insaný kendi haline býrakýldýðýnda birbirleriyle barýþ ve dostluk içinde, kardeþçe yaþamasýný bilmiþ ve bilecek bilince de sahiptir. Anadolu ayný zamanda Tanrýlar diyarýdýr. Öyle ki hemen her doða olayýný yöneten bir tanrý vardýr. Anadoluda uzun süre Totemizm ve animizm gibi doðal dinler egemen olmuþtur. Anadolu aslýnda Tanrýlarýn anasýdýr. Önemli olan bu kadar çok toplumsal katmanlarýn birliðini bozmadan, birlikte, barýþ ve dostluk içinde yaþamalarýný saðlayacak koþullarý veya ortamý saðlamaktýr. Bölünen, parçalanan, amipleþen, küçülen deðil; bütünleþen, birliði koruyan, birlikteliði saðlayan; zengin, üreten, ürettiðini adil pay eden koþullarý var etmektir. Böylesi bir davranýþ ayný zamanda Anadolu gerçeðine uygun bir davranýþ olur. Anadolu, ovasý, ýrmaðý, denizi, ormaný, zengin bað ve bahçeleri, verimli ve verimsiz toprak alanlarý, havasý, suyu, güneþi ile çeþitli bol bitki türleri, irili- ufaklý hayvanlarýyla çok zengin bir Popülasyon içermektedir. Dünyanýn en eski kültür ve sanat kalýtlarý Anadoludadýr. Dünyanýn ilk þairleri, ilk tarihçileri, ilk felsefecileri ... Anadoluludur. Bu topraklar üzerinde yaþayan; Alevisi, Sünnisi, Kürtü, Türkü, Lazý, Çerkezi, Ermenisi, Rumu...vs. hep birlikte, demokratik, laik, halkçý, ulusalcý, üretken ve paylaþýmcý bir anlayýþ ve birliktelik örgüsü içinde yaþayarak Anadolu gerçeðini yaþatabiliriz. Çünkü Anadolunun özgün öðretisi barýþ ve dostluk üzerine kurulmuþtur. Bunun da toplumsal yaný paylaþýmcý ve eþitlikçi bir anlayýþý simgeler.
Dünyada evreni, doðayý, insaný, varlýðý araþtýran ve sorgulayan ilk büyük Filozoflar , yazarlar ve ozanlar Anadoluda yaþamýþlardýr. Anadolu Filozoflarýyla, ozanlarýyla, þairleriyle, sanatçýlarýyla çok verimli bir yaþam alanýdýr. Anadolu hiçbir zaman tek bir milletin, hiçbir ýrkýn, hiçbir aþiretin vataný olmamýþtýr. Bu topraklar bir çok milletin, bir çok ýrkýn, birçok aþiretin, farklý insan topluluklarýnýn yaþam alaný olmuþtur. Tarihimizi 1200lü yýllarla baþlatýp ondan öncesini yaþanmamýþ olarak kabul eden bir anlayýþ Anadoluluk anlayýþý olamaz. Böyle bir anlayýþ Anadolu gerçekliðinden uzaktýr. Anadoluyu kendisine yabancýlaþtýrýr, özünden koparýr. Bu bir insanýn ellerini, kollarýný, bacaklarýný koparýp gövdesini bütünden ayýrmasý gibi bir þeydir. Anadoluyu gerçek anlamda, bütünlüðü içinde kavramak gerekir. Uygarlýðýn anasý, Anadoluya ve onun ulu insanlarýna, önder kiþilerine, bu topraklarda yaþamýþ tüm insanlarýna bin selam olsun!... 4937 Mesaj Var
|
|