Yeni Resimler
yeni2009 Dayanýþma Gecesi
Site Haberleri
Anasayfa
Haberler
Şiir
Sağlık
Tatil / Turizm
E- Devlet
Forum
Galeri
Linkler
SSS

Köy Resimleri


Köy Resimleri


Köy Resimleri


2009 Dayanýþma Gecesi


Köy Resimleri





Saturday, 21 December 2024
Anasayfa arrow Ziyaretçi Defteri

Ziyaretçi Defteri

Ziyaretçi Defterini imzala


Süleyman Zaman    03 December 2008 21:11 |
BewertungBewertungBewertungBewertungBewertung
ÝZZETTÝN DOÐAN VE ALEVÝLÝK

Son günlerde Ýzzettin Doðan ismi çokça tartýþýlýr oldu. Bunun nedeni de Ýzzettin Doðanýn son Alevilik Mitingine yüklediði anlamdýr. Ýzzettin Doðan, bu mitinge sakat bakýþýyla AKP ve Aleviliði Þiilikle özdeþ görenlerin safýnda yer almýþtýr.
Peki, o mitingde yanlýþ olan neydi?
Ýzzettin Doðan; Alevi köylerine cami yapýlmasýna taraf mý?
Alevi dedelerine maaþ baðlanmasýný istiyor mu?
Cem Evlerine yasal statü verilmesine karþý mý?
Alevi çocuklarýna Din Dersi verilmesine ne diyor?
AKPnin Alevi açýlýmý adý altýnda; Aleviliði yalnýzca Ehlibeyt düzeyinde gören bir anlayýþý evetliyor mu?
Bu sorularý çoðaltmak olasýdýr.
Ýzzettin Doðaný rahatsýz eden nedir? Aleviliðin özü olan Eþitlkiçi-Paylaþýmcý duruþu mu?
Eðer buysa Ýzzettin Doðan, Aleviliði bilmiyor. Yada biliyor ama bildiðini doðru yansýtmýyor.
Þimdi Aleviliði kim çarpýtýyor bir bakalým!...
Asýl Aleviliði çarpýtan ve onu bilmeyen Ýzzettin Doðan'ýn kendisidir. Aleviliði illa da "Sünnileþtirip" onu özünden koparmak için yýllarca mücadele içinde olan Doðan, yine kendisine düþen misyonu yerine getirmeyi sürdürüyor.
Viyanada yaptýðý konuþmayla Aleviliði, Ýslamýn Özüdür diyerek, Aleviliðin asýl özünü yok saymýþtýr.
Sormak gerekir, Alevilikte uygulanan hangi ritüel (ibadet, ayin) bugün "Sünnilikte veya Ýslam'ýn uygulandýðý her hangi ülkede uygulanmaktadýr. Önce Ýzzettin Doðan buna yanýt versin.
Baðlama çalarak ibadet eden bir Ýslam Ülkesi gördünüz mü? Kadýnla erkeðin yan yana ibadet ettiði hangi Ýslam ülkesinde veya Ýslam inancýnda vardýr. Bugün ülkemizde bile Kadýnýn elini sýkmayanlar var. Oysa Alevilikte kadýn, erkeðiyle birlikte yaþamýn her alanýnda yer alýyor.
Bugün veya dün; Hac'ca giden, Ramazan Orucu Tutan, Namaz Kýlan, ...vs. kaç Alevi gördünüz. Hangi Alevi bilgesinde bu ilkeleri yerine getirmiþ birisi var?..
Tarihsel anlamda da günümüzde de yapýlacak olan kýsa bir araþtýrma durumunda Ýzzettin Doðan'ýn söylemlerinin ne kadar boþ ve yanlýþ olduðu hemen görülecektir.
Alevilik, Doða- Tanrýcýlýða yakýn bir inanç biçimidir. Tanrýyý doðanýn dýþýnda görmez. Aleviliðe göre tüm doða Tanrýyý yansýtýr. Ýnsan Tanrýnýn görünüþe çýkmýþ sureti olarak görür. Bunu Alevili bilgelerinden öðreniyoruz.
Alevilik, biçimsellikten uzak, öze deðer veren ve kendi özüyle, doðanýn ve Tanrýnýn özünü birleþtiren kendine özgü bir inançtýr.
Alevilik, bilgelerin hipotezlerinden ve öðretilerinden oluþmuþtur.
Alevilik, doðanýn yaratýlmadýðýný, tam tersine Tanrýnýn özünden fýþkýrarak açýða çýktýðýný savunur. Buna sudur denir.
Alevilik, bütün varlýðý insanýn bedeninde ve Tanrýyý insanýn özünde görür.
Alevilik, öbür dünya kavramýna ve Ahrete inanmaz. Ýyilik- Kötülük, Güzellik-Ýyilik gibi karþýt deðerlerin bu dünyada yaþanýldýðýný ama bunlarýn bir tasarým halinde söylenceye taþýndýðýný savunur.
Alevilik, Tanrýya korkuyla deðil, sevgiyle ulaþýlacaðýný söyler.
Alevilik, sezgisel aklýn önemini vurgular ve insanýn farklýlýðýný veya diðer varlýklardan üstünlüðünü bu yetiye baðlar.
Alevilik, simgeler ve imgelerle konuþur.
Alevilik, her zaman Laik bir dünya görüþünü savunmuþtur.
Alevilik, geriye dönüþ kültünü bir tasarým halinde bugüne taþýyarak, (Asya, Orta Asya, Yunan ve Hint ve Anadoluda yaþamýþ olan ve en son da Ortadoðu kökenli Semitik Dinlerin (Yahudilik, Hýristiyanlýk ve Ýslam) &vs. aðýrlýklý inanç ve kültürel öðelerini içinde barýndýran bir Senkretik (Birleþtirici) inançtýr. Tarihsel anlamda da bunun böyle olduðu kaynaklar göstermektedir.
Tarihin ortak belleði ve þaþmaz aklý bize Aleviliðin toplum katmanlarý tarafýndan nasýl algýlandýðýný da göstermektedir.
Bundan dolayý da Aleviler her zaman baský gördüler, büyük acýlar çektiler.
Aleviliðin böyle algýlanmasý insanlarýn bilinç-altýna yerleþti ve bugün bile Alevilik Algýsý en demokratik insanlarýn beyinlerinde bile zaman, zaman ortaya konulmaktadýr.

Viyanada Ýzzettin Doðan þöyle demiþ Aleviliðin Ýslam dýþý olduðunu savunanlara karþý Aleviliðin kaynaðýnýn Kur'ân'dan geldiðini vurgulayan Cem Vakfý Baþkaný, "Üç tane aklý evvel çýkýp `Alevilik Ýslam dýþýdýr´ diyor. Haddine mi? Hangi bilgi birikimiyle, hangi bilgi daðarcýðýna güvenerek diyor. Hz. Ali'yi nereye koyacaksýnýz? On iki imamlarý nereye koyacaksýnýz?" diyerek sert tepki gösterdi. Doðan, Alevilik ve Ýslam ile ilgili sözlerinin devamýnda, "Yani herkes bin 400 yýldýr yalan söylüyor. Ýki tane sivri zekâlý insan çýkýyor. Hacý Bektaþ Veliyi de kalkan yapýyor ve efendim Alevilik Ýslam dýþýdýr diyor. Alevileri bu kadar mý çocuk zannediyorlar, bu kadar mý sahipsiz zannediyorlar. Böyle þey olmaz"
Ben soruyorum o zaman Ýzzettin Doðan, hangi bilgi birikimiyle, bu sözleri söylüyor. On iki Ýmamlarý, Ehli-Beyti ve Hz. Aliyi inkâr eden yok. Peki, Alevilikte ki bu kavramlar hangi inanç ve felsefi anlamlarý yüklendiðini Ýzzettin Doðan bilmiyor mu? Alevilikte ki Hz. Ali algýsýnýn gerçek Hz. Aliyle bir ilgisi var mý?
Ýzzettin Doðan, Alevileri özünden koparmak ve kendine özgü bir Alevilik (Tutucu ve tüm geçmiþinden koparýlmýþ, Hurafenin ve Kulluðun, Müritliðin öne geçirildiði (Ki Ýzzettin Doðanýn bu anlamda da birçok taraftarý var) yaratmak istiyor. Buda Ýnanç aðýrlýklý bir Alevilik olmaktan öteye geçmez.
Böyle bir Alevilik tasarýmý toplum olarak bizi, Þeriat Devletine ve Amerikanýn Ilýmlý Ýslam toplum modeline taþýr.
Ýran yöneticilerinin Aleviler için geçmiþte söyledikleri Siz onlarý Sünnileþtiremiyorsanýz, býrakýnýz biz Þiileþtirelim düþüncesi, isteði, ne yazýk ki bugün Ýzzettin Doðan tarafýndan Aleviler üzerinde oynanmaktadýr.
Daha yakýn süreçlerde, yakýlan onca insanlar ne adýna yakýldý. Ýzzettin Doðan Alevileri Ýslamýn Özü olarak göstermeyi sürdürse de bunun gerçek olmadýðýný kendisi de bilmektedir. Alevilik ne Ýslamýn özüdür ne de Ýslamýn dýþýndadýr. Alevilik, Ýslamdan da bir takým deðerleri kendisine katmýþ kendisine özgü bir inanç ve belki de felsefi bir dindir.
Böyle olduðu içinde, Ortodoks inançla hiç baðdaþmamýþ ve Ortodoks inanç Aleviliði her zaman yok saymýþtýr.
Bundan dolayýdýr ki, Alevi olduðu için, öldürülen, yakýlan, yok sayýlan, horlanan insanlar olmuþlardýr. Bunlarý sanýrým Ýzzettin Doðan görmüyor.
Oysa Sünnilik Aleviliði Ýslam olarak görmüyor. Görseydi yüzyýllardýr bunca insanlar öldürülür müydü? Peki, bu algý (Alevileri Ýslam görmeme anlayýþý veya algýsý) neyin çaðrýþýmýdýr?
Alevilikte, "Bâtýniliði, tasavvufu, simgesel ve imgesel tasarýmlarý, baðlamayý, müziði, kadýnla- erkeðin eþitliðini, Tanrý-Doða-Ýnsan birlikteliðini, Tenasüh ve Hulul inancýný, semah'ta ki "evrensel temayý" Sudur öðretisini, görmeyip, onun yalnýzca "Ehli-Beyt" yanýný öne çýkararak Aleviliði açýklamaya çalýþmak, onu yok saymak veya Aleviliðin tarihsel gerçekliðini inkâra kalkmaktýr,
Ýzzettin Doðan, Aleviliðe sakat bakýyor.
Fetullah Gülenin dostu olan birisinden, bilimsel ve gerçekçi bir yaklaþým beklemek zaten eþyanýn doðasýna da aykýrýdýr.
Þu aþamada bir Alevi Þeriatý yaratýlmak isteniyor. Bunun öncüsü de ne yazýk ki Ýzzettin Doðandýr.
Ýzzettin Doðanýn bir de sol karþýtlýðý vardýr ki; onu düþmanlýk derecesine çýkarýyor. Oysa, Alevi ozanlarýnýn ve bilgelerinin hemen hepsi sol dünya görüþünü savunmuþlardýr. Ýnanamazsanýz, Yunus Emreye, Pir Sultana, Hacý Bektaþ Veliye, Ýbretiye, Kazak Abdala, Hallac-ý Mansura, Nesimiye, Mahzuniye, Ýbretiye, Kaygusuz Abdala, &vs. bu gerçekleri yok mu? Satacaðýz.
Ama unutulmamalý ki, güneþ balçýkla sývanmaz.
Gerçek bu&..

Süleyman Zaman    02 December 2008 23:38 |
BewertungBewertungBewertungBewertungBewertung
DÝN VE DEÐERLER
Din, inançlar sistemidir. Tamamen ruhsal doyum olgusuna dayanýr. Dini inanç, insanýn kutsal bir varlýða kendisini baðlamakla baþlar ve kendi davranýþ kalýplarýný o yüce (tinsel) varlýðýn istenci sonucunda oluþtuðuna inanýr. Kiþi kendisini inandýðý yüce varlýðýn eseri sayar. Böylece din, kul ile Tanrý arasýnda gerçekleþen iletiþimin kulun yaþamýnda ki yansýmasý olarak karþýmýza çýkar.
Ýnsan varolduðundan bu yana yaþamýn gizini aramýþtýr. Ve halen de bu gizi aramayý sürdürmektedir. Ýnsan varolduðu sürece de bu gizi aramayý sürdürecektir. Çünkü evreninin ve yaþamýn sýrrý çözülebilmiþ deðildir. Ýnsan felsefe, teknik ve bilim yoluyla kendince görüþler,düþünceler ileri sürerek bu gizi çözmeye çalýþmaktadýr.
Dinde bu yöntemlerden birisidir. Ama dinin yöntemi statik ve kesindir. Dine göre insan bu gizi asla çözemez. Çünkü insan aklý bu gizi çözmeye yeterli deðildir. Din evrenin varoluþunu yüce bir yaratýcýnýn gücüne baðlar . Bundan dolayý da evrenin varoluþ gizinin ancak yüce yaratýcýnýn bileceðini, hiçbir insanýn bu gizi çözemeyeceðini söyler. Ve bu söylemle bütün araþtýrma ve sorgulamanýn (felsefi ve bilimsel...) yolunu kapar.
Doðaya karþý insanýn güçsüzlüðü, zamanýn ileriye doðru akmasýndan dolayý geleceðin bilinememesi, yaþamýn amacýnýn çözülememesi, doðal afetlerin insanlara zarar vermesi ve insanlarýn onlarý durduramamasý; insanýn ölüm karþýsýnda ki acizliði, irade dýþý olay ve olgularýn insan yaþamýnda etkin bir konumda bulunmasý, büyük salgýn hastalýklarýn insaný toptan ölüme götürmesi; ölüm sonrasý bilinemezliði, evren karþýsýnda kendisini cýlýz ve küçük görmesi; evrenin muntazam iþlemesi karþýsýnda ki þaþkýnlýðý ve ona duyulan hayranlýðý.....bg. gibi nedenler insaný bir inanca yöneltmiþtir. Bu anlamda din zayýflýðýn, korkunun, güçsüzlüðün, çözümsüzlüðün...bir sonucu olarak insanýn manevi bir güce yönelmesi ve onan baðlanmasý olarak karþýmýza çýkmaktadýr.

Din toplumsal anlamda insanlarý topluluk içinde bir araya getiren bir kurum olduðu gibi; farklý inanç ve dinler sonucunda insanlarýn birbirine düþman olmalarýný da getirmiþtir. Tarihsel olarak bakýldýðýnda da bu böyledir. Ýnsanlýk tarihi ayný zamanda dinlerin birbirine karþý verdiði savaþlarýn tarihidir de.
Din insanýn kendi iç dünyasýný rahatlatmasý iþlevini de görür. Bu anlamda kiþiye huzur veren, rahatlýk saðlayan, insaný belirli korku ve çözümsüzlükten kurtaran manevi bir doyum saðlar. Bu anlamda yayarlý bir iþlevi yerine getirir.
Din yöneticiler ve sistem sahipleri tarafýndan insanlarý sömürmenin bir aracý olarak kullanýlmýþtýr. Bu anlamda insaný geliþtiren deðil, onu gerileten, öte dünya kavramýyla avutan bir iþlev görmektedir.
Ýnsan tinsel ve dirimsel bir varlýktýr. Nasýl ki dirimsel açlýðýmýzý yiyerek, içerek, ...vs. gideriyorsak; tinsel (ruhsal) açlýðýnda giderilmesi gerekmektedir. Ýnsaný tek baþýna maddi bir varlýk saymak büyük bir yanýlgýdýr. Ýnsanýn kendi çözümsüzlüðünü kendinden üstün bir güce havale ederek o sorumluluktan kurtulmasý, kendisini rahatlatmasý akýl saðlýðý açýsýndan da önemlidir. Bu anlamda din veya üstün bir gücün varlýðýna inanmak (bunun adý Allah,tanrý, mit, doða ...vs. olabilir. ) insan ve toplum açýsýndan gereklidir.
Bir þeyin zararlý yada yararlý olup- olmadýklarý zaman ve mekan sorunudur. Anakronik yöntemlerle olaya bakýþ insaný yanýlgýlara götürür. Eðer bir insan ineðe tapýyor ve ondan haz duyuyorsa, rahat oluyorsa onun manevi duruþuna kim karýþabilir.
Aslýnda tüm diðer deðerler gibi, dini deðerlerinde hem yararlý ve hem de zararlý yönleri vardýr. Bu özünde toplumsal üretim biçimi ve toplusal yapýyla ilgili bir sorundur. Kapitalizm yoksullarý inançla, futbolla, cinsellikle, arabeskle...kandýrýyor. Ama diðer bir yandan da bir bakýyorsunuz insanlar bu deðerlerle psikolojik rahatlama saðlýyorlar.
Olaylara bu yöntemle bakmak gerekir diye düþünüyorum. Yani nihilist olmamak, olay ve olgular arasýnda baðýntý kurarak çözümlemek doðru bir duruþ olur. Dini veya bir baþka þeyi yok saymakla onu yok edemezsiniz. Onun maddi temelleri varolduðu sürece bu olgular da varlýklarýný sürdürürler.
Bu bir paradoks aslýnda. Doðru ve yanlýþ; artý ve eksi; yukarý ve aþaðý; karanlýk ve aydýnlýk; erkek ve diþi; inanç ve inançsýzlýk....yani her þey karþýtýyla düþünülmeli. Doðrunun içinde yanlýþ; yanlýþýn içinde doðru aranmalýdýr.
Sevgili Davut abi, verdiðin yanýtý okudum. Aslýnda uzunca bir makale yazdým. Ancak kodu yaznlýþ girdiðim için yazým boþa gitti. Kayýt da etmemeiþtim.
Ama þunu söyleyeyim ki; Ýzzettin Doðan konusu tartýþýlmalýdýr. Onun görevi, sistemin istediði "terbiye edilmiþ ve kökünden kopartýlmýþ" bir Alevikliktir. Ýzzettib Doðan ve çevresi ve onu "mürþit" görenler, Aleviliði yalnýzca "Ehlibeyt"e indirgemektedirler. Yesevilikle birleþtirip, Aleviliðin temel kaynaklarýný yok saymaktadýrlar. Bu konuda daha sonra geniþçe yazacaðým.
Ýzzettin Doðan kendisine "kutsallýk" yükleyerek insanlarý kendisine baðlamak istiyor. Oysa Alevilik akýl,sezgi ve bilimselliðe dayanýr.
Alevilier kimsenin "Mürit"i degildir. Hiç kimse "her þeyi bilemez". Herkesin kendine göre bir duruþu, bir görüþü vardýr.
Þimdilik bu kadar.
Sevgiyle kal....

davut zaman    02 December 2008 20:45 |
BewertungBewertungBewertungBewertungBewertung
sevgili yakup'un þiirine istinaden yazdýðým yazýya süleymen ve ilyas zaman kardaþler isim vermeden üstükapalý tarafýma olan eleþtiriyi cevaplamaya çalýþayým.önce ikisinide sevgiyle kucaklýyorum.kýsaca ilyasa,cumhuriyet öncesi alevilerin yaþadýðý yerlere baktýðýmýzda kuþ uçmaz kervan geçmez daðlýk bölðelere yerleþtiði bilinen bir gerçek.aleviyi tanýmayan yoketme için her yolun mübah sayýldýðý fetvalarýn kolgezdiði osmanlýda var olma ve yaþama mücadelesi neticesi olduðu da aþikardýr.bu durum cumhuriyetle din ve devlet iþlerinin ayrý olduðunu anayasasýna koymasýyla aleviliðin,bektaþiliðin irdelenmeye baþlamasý varolma mücadelesi ve köyden kente inmeye baþlayan alevilerin cumhuriyete baþta Atatürk olma üzere kurucularýna borçludur diye düþünüyorum. süleymancýðým,izzettin doðana yol tv de de atýp tutanlarý izliyorum.ben bu kiþilerin samimi alevi olduklarýna pek inanmýyorum.onlar siyasi yönlerini öne çýkaran aleviliði bu amaçla kullananlar olarak görüyorum.aleviliði sayýn doðanla tartýþacak bilðiye sahip görmüyorum.iþte alevileri kandýranlarýda burada aramak gerek,bizler dedelerin kulaktan dolma bilðilerle yetiþtiði oda kþiþinin becerisine kadýðý dolaysýyla yetiþen cocuklarýn özellikle þehirlerde yaþamýn aleviliði törpülediði öðrenemediði iþte bilen birileri çýktýðýnda butür yakýþtýrmalar da kaynaþmayý bütünleþmelyi önlemek için iyi bir yöntem diyorum.islsmýn özü meselesi,þöyle diyorsun "hepimiz köyde yaþadýk dedemiz annemiz,babamýz islamýn hanði þartýný yerine getirdiler" bu soruya sünii bakýþla bakarsan ki öyle görünüyorbizleri islam dýþý görebilirler.ama kuraný arap deðil türk alevi islam yorumuyla bakarsan peygamberimizin gadirhumdaki söylemine bak,burdan yola çýkarak müsahiplik,kivrelik,dara durma düþkün olma kulhakýýný öbür dünyaya býrakmama islamýn özü deðilmi.tabi bu benim kýt bilðim daha iyisini alevi din hizmetlerinden öðrenme þansýn var.bakýyorum sünnileþiyoruz korkusu her tarafý sarmýþ osmanlý sünnileþtirememiþ ama bu korku neye hizmet ediyor bilmem bana dünyada kaç dinsiz,inançsýz devlet veya topluluk varsayabilirmisin?Ankara alevi mitinðine katýlan siyasi guruplarý saymadan mitinðe katýlanlar arasýnda bir anket yapsan inan 3 te 2 siizzettin doðan der daha düne kadar " deðiþtilermi" aleviliði islam dýþý görenlerþimdi aleviliði kimseye býrakmýyor .izzetin doðaný açýoturumlarda zevle izliyorum bilði ve uslubu bence fevkalede benim gibi düþünenler onu önder görebilir ihtiyacýmýz var.yanýlmýyorsam madýmak olayýna müdahil hüseyin karababada savcýlýða þikayette bulundu prf.payesinin alýnmasýný talep etti senin söyleminnen örtüþüyor gördüm.ben buna söyleyecek söz bulamam.hoþcakal.

Süleyman Zaman    02 December 2008 12:27 |
BewertungBewertungBewertungBewertungBewertung
ATATRÜK DEVRÝMLERÝ (3)

KÝTler zarar etmediði halde, zarar gösterip ya da zarar ettirilip, bu devasa ekonomik kaynaklar çarçur edilmiþtir. Büyük sermayeye bu kurumlar çok ucuz bedellerle devredilmiþtir. Bunu hiçbir gerçek Atatürkçü veya Kemalist istememiþtir.
Atatürkün istediði ekonomik model bu muydu? Kocaman bir hayýr.
Atatürkün ekonomik modeli, kalkýnmýþ, üretken, sanayileþmiþ, makineleþmiþ, katma deðeri arttýrýlmýþ, gelir daðýlýmý düzgün ve adil yapýlmýþ bir modeli kapsýyordu. Atatürkün ekonomik modeli karma ekonomidir. Buna göre hem devlet ve hem de özel sektör kaynaklarýný verimli kullanarak yatýrým yapmalýdýr. Burada önemli olan yatýrýmýn verimli, geliþimci ve halkýn yararýna olmasý ve ülkenin kalkýnmasýný doðurmasýdýr. Bu model de yatýrýmýn katma deðer üretmesi ve istihdam yaratmasý en temel ilkedir. Bunu devlet veya özel sektör yapmýþ önemli deðil, önemli olanýn yatýrýmýn kalkýnma, ilerleme ve halk yararýna olmasý ve büyük yýðýnlarýn çýkarýna olmasýdýr.
Atatürkün bu modeli (karma ekonomi) onun ne kadar öngörülü olduðunun da kanýtýdýr. Ne salt serbesti ve ne de salt devletçi ekonomi deðil, her ikisinin birbirini tamamladýðý bir model. Günümüz dünyasýnýn da kanýtladýðý bir model olmuþtur.
Atatürkçü ekonomik model; planlý, projeli, amaçlý, tercihli, özendirici, yapýsalcý, geliþtirici, ilerletici ve çaðdaþ teknikleri kullanýcý bir modeldir.
Avrupa, sanayi devrimini 17. yüzyýlda gerçekleþtirdiði halde, Türk toplumu bunu 1924lerde Atatürk ve arkadaþlarý tarafýndan gerçekleþtirmeye baþlamýþtýr. Ve bu kalkýnma modeli sayesinde ülkemizde 10 yýl içinde çok önemli geliþmeler olmuþtur. Türk sanayisinde önemli deðiþimler ve geliþmeler yaþanmýþtýr.
1913 yýlýnda Türkiyede toplam 386 adet küçük sanayi kuruluþu varken ve buralarda çalýþan insan sayýsý 17.000 iken; Atatürkün baþlattýðý ekonomik kalkýnma modeli sayesinde 10 yýl içinde bu sayý 1087 sanayi kuruluþu ve 257.000 çalýþana ulaþmýþtýr. Bu dönemde, dokuma, maden, selüloz, seramik& bg. Kurumlarýn yapýlanmasý hýzlanmýþ; gýda, kimya, demir yollarý, deniz yollarý& Gibi sanayiler devlet tarafýndan iþletilmeye baþlamýþtýr. Yine bu dönemde, Ýþ Bankasý, Sümerbank, Etibank, Üretme Çiftlikleri& Gibi büyük kurumlar kurulmuþtur. Yine demir çelik, çimento, gübre, tekstil& Gibi büyük sanayi yatýrýmlarý gerçekleþtirilmiþtir. Tüm bu kuruluþlar daha çok devlet ya da devlet destekli özel sektör tarafýndan 1015 yýl içinde gerçekleþmiþ ve bu kuruluþ ve kurumlar ülkemizin çehresini kýsa sürede deðiþtirmiþtir.
Atatürkün geliþtirdiði bu model sayesinde, ülkemizin tüm borçlarý ödenmiþ, bütçe dengeli konuma getirilmiþ, gelir gideri karþýlayacak duruma sokulmuþ, TLsi dünya da deðerli ve saygýn bir para olarak iþlem görmüþtür. Atatürk, bir özdeyiþinde Bir ülke ekonomik olarak kalkýnamamýþsa, ekonomik olarak kaynaklarýnýn iþlenmesine egemen deðilse, ekonomisi kendisi yönlendiremezse o ülke siyasal ve kültürel olarak da baðýmsýz deðildir demiþtir. Bu anlayýþýn yaptýrýmý olarak da; Kurtuluþ Savaþsý sýrasýnda manda anlayýþýný ret etmiþtir.
Tüm bunlara karþýn, yukarýda sözü edilen partiler, Atatürkün bu ekonomik kalkýnma modelini dýþlamýþlardýr. Gerek Terraki Perver Cumhuriyet Fýrkasý ve gerekse Serbest Cumhuriyet Fýrkasý bu modeli dýþlayan bir modelle ortaya çýkmýþlardýr. Günümüzün sað ve liberal partilerin öncüleri de bu partilerdir.
Bu partilerin devamý niteliðinde kurulan sað partiler; etkili olarak 1950 yýlýndan itibaren bu ülkenin yönetimine egemen olmuþlardýr. Ve onlarýn uyguladýklarý ekonomik model Atatürkün uyguladýðý modelin tam karþýtý olmuþtur. Öyle ki, bu model yukarýda açýklamasýný yaptýðým serbest piyasacý, liberal ve baðýmlý bir modeldi. Bunun sonucunda gelinen nokta ortadadýr.
Ülkemizi baðýmlý kýlacak anlaþmalar, tüketimi arttýran yasalar ve uygulamalar, gümrük duvarlarýnýn açýlmasýyla birlikte yok edilen Ulusal Pazar, rekabet adý altýnda güçsüz býrakýlan esnaf ve küçük sanayi kuruluþlar, çökertilen tarým, kapanan iþyerleri&.bg. Ve yoksullaþan halk kitleleri. Þimdi bu modeli Atatürkçülük ile baðdaþtýrma söz konusu olabilir mi?
Bu modeli Atatürkçülükle baðdaþtýrmak ancak, bilgisiz, ön yargýlý, moral deðerlerden uzak ve kültürsüz insanlarýn yapabilecekleri bir davranýþ kalýbýdýr. 1950 yýlýndan bu yana uygulanan ekonomik modelin, Atatürkün modeliyle bir ilgisi yoktur. Onun tam karþýtýdýr.
Ülkemizin geldiði bu kötü durumu, Atatürke mal etmek ancak bilgisiz insanlarýn, anlaksýzlarýn anlayýþý olabilir. Bunu söyleyenlere acýyorum!... Böylelerine bilim insaný demek ne kadar doðrudur? Atatürk, böyle bir ülke mi istemiþti? Baðýmsýzlýk mücadelesi veren bir önderin, kendisini baðýmlý kýlacak kararlara onay verir miydi?. Bu olumsuzluklarýn oluþmasýna katký sunan ve bu politikalarý uygulayan hiçbir insan Atatürkçü olamaz!... Böylesi insanlar özünde Atatürkçülüðü de bilmiyorlar. Ya da bilerek insanlarýn bilinçlerinde bulanýklýk yaratmaktadýrlar.
Yukarýda sözü edilen partilerin genel anlamda siyasi duruþlarýna derinlemesine baktýðýmýzda, bunlar ümmetçiliði geri getirmek, dinsel kurumlarý yeniden yapýlaþtýrmak, Türk dilini Arapçalaþtýrmak, dinci referanslarý gündemde tutmak, gelenekçi, tutucu ve çaðdýþý bir toplum modelinin yeniden var etmek temeli üzerine oturduðunu görmekteyiz. Bu partiler, Atatürk tarafýndan yýkýlan Osmanlý toplumunu yeniden diriltmek ve bunun içinde Hilafet ve Ümmet anlayýþýný var etmek için politikalar geliþtirmiþlerdir.
Atatürkün tüm ilerici devrimlerini, yol gösterici ilkelerini, çaðdaþ ideolojik yönelimlerini uygulamama veya onlarý yýkýp eskiyi yeniden kurmayý hedefleyen bir misyonla davrandýklarý görülmüþtür.
Nitekim Atatürk yukarýda sözü edilen iki partinin bu uygulamalarýný ve niyetlerini görünce o partileri kapatma yoluna gitmiþtir.
Bu anlayýþýn devamý olarak 1950 yýlýnda kurulan DY iktidara gelince yaptýðý ilk uygulamalarýn tam da karþý devrimci hareketler olduðunu gözlemliyoruz. Öyle ki; Köy Enstitülerinin kapatýlmasý, Türkçe Ezanýn yeniden Arapça okunmasý, fes ve çarþaf giyenlere karþý çýkarýlan yasalarý uygulamama veya bunlarý takanlara göz yumma, Koreye ABD istedi diye asker gönderme, Öðretim Birliði ilkesini geçersiz kýlacak dinsel eðitime olur verme, tek kutuplu kültür dayatmalarýna olanak saðlama&bg. Gibi politikalar yaþama geçirilmiþtir.
Bu uygulamalar DPden sonra iktidar olan diðer sað partiler tarafýnda da Laik Cumhuriyete karþý uygulamalar sürdürülmüþ ve karþý devrimci hareket hýz yitirmemiþtir. (Menderes, Demirel, Özal, Yýlmaz, Çiller, Evren, Erbakan, Türkeþ ve Erdoðan&bg. ) bu Atatürk devrim ve ilkelerinin karþýtý olan politikalarý yaþama geçirmeye çalýþmýþlardýr. Ve büyük bir baþarý da kazanmýþlardýr.
Ekonomik anlamda benzer uygulamalarýný yukarýda anlattýðým bu partiler, siyasal anlamda da benzer anlayýþlarý savunur olmuþlardýr. Bu partiler Atatürkçü her uygulamayý geçersiz ve iþlevsiz kýlmayý hedeflemiþler ve bundan da baþarýlý olmuþlardýr. Örneðin, Türk Dil Kurumunun, Türk Tarih Kurumunun, CHPnin kapatýlmasý, KÝTlerin peþkeþ çekilmesi, dinci, cemaatçi liderlerini partilere alýp, millet meclisine taþýmalarý, cemaat ve etnik temelli politikalara göz yummalarý, tarikatlardan beslenmeleri ve tarikat liderlerinden emir almalarý, okullarda din derslerini zorunlu kýlmalarý, kendileri gibi düþünmeyen solculara, ilericilere ve Atatürkçülere büyük baskýlarda bulunmalarý, toplumda ki farklýlýklarý öne çýkararak çatýþma kültürünü geliþtirmeleri, barýþý savunanlara ceza verip, savaþ isteyenleri ödüllendirmeleri, baðýmsýzlýðý önemsememeleri ve bu baðlamda uluslar arasý sermayeyi savunmalarý&.vs. gibi uygulamalarý sayabiliriz.
Tüm bu uygulamalar Atatürkçülükle asla baðdaþmamaktadýr. Bunlarýn hepsi Karþý Devrimci uygulamalardýr. Bu uygulamalar sonucunda büyük karmaþa yaþayan ve istenilen çaðdaþ geliþmeyi saðlayamayan ülkemiz gerçektende bugün bir dönemeç içine girmiþ bulunmaktadýr. Üniter Ulus yapýmýz yýkýlma tehlikesiyle karþý karþýyadýr. Þimdi bu sonucu Atatürke baðlamak isteyen kimi entellere ne demeli? Bu olsa olsa bilgisizlik, veya ön yargý ya da yanýltma olabilir. Bu bilgisizlikse, bilmeden yazmak veya konuþmak bir aydýna yakýþmaz. Eðer bu ön yargýysa, bu davranýþta çaðdaþ bir insana yakýþmaz. Yok, eðer bu davranýþ yanýltmaysa buna da dürüstlük denmez. Bu davranýþlar içinde bulunan bir insana ancak zavallý sýfatý yakýþýr. Çünkü tarih önyargýlarla yazýlmaz. Ayný zamanda tarihin belleðini kimse yanýltamaz. Þu bilinmelidir ki, her tarihsel olay ve olgu zaman ve mekâna baðlýdýr. Zaman ve mekân dýþýnda hiçbir olay ve olgu gerçekleþemez. Zaman ve mekân birlikteliði bir boyuttur. O halde her olayý ve olguyu boyutlarý içinde deðerlendirmek bizi gerçeðe taþýr. Yani, açýklanan, deðerlendirmesi yapýlan her olgu ve olayýn, oluþtuðu, geliþtiði, gerçekleþtiði veya yapýldýðý zamaný ve mekâný bilmek; yani o günkü koþullarý, konjüktürü bilmek ve ona göre deðerlendirmek doðru bir duruþ olacaktýr. Yoksa bugünkü koþullara bakarak, bugünkü deðerler üzerinden geçmiþ olay ve olgularý açýklamaya çalýþýrsak bu tarihe çalým atmak olur. Böyle bir deðerlendirme bilimsellikten uzak, akla uygunsuz, dogmatik, ütopik, sansasyonel ve zorlama bir davranýþ olur. Tarihsel olaylar sübjektif deðil, objektif olarak yansýtýlmalýdýr. Bunu yapamayanlar tarih önünde suçlu olurlar. Öyle ki, zavallý ve itici bir konuma düþer ve inanýrlýklarýný yitirirler.

Cumhuriyet döneminin ilk yýllarýnda, yeni kurulan yönetime karþý, meydana gelen bir takým baþkaldýrýlarýn ve laik cumhuriyeti yýkma giriþimlerinin, yönetim tarafýndan bastýrýlmasýný, tarihsel konumundan soyutlayarak bu hareketi bir jenosist, bir asimilasyon, bir yok ediþ olarak görmek ve olayý bu düzlem üzerinden deðerlendirmek; tarihsel geliþimin ve deðiþimin motoru olan nedensellik yasalarýndan bihaber olmak demektir.
Tarihte hiçbir yönetim, kendisinin kurmuþ olduðu bir modeli, bir sistemi ve devleti yýkmaya çalýþan bir davranýþý veya eylemi onaylamaz, onu görmezlikten gelemez. Her sistem veya devlet kendisini koruyacak refleksi gösterir. Bu duruþ eþyanýn doðasýna da uygun bir davranýþý belirler.
Tarih bunun örnekleriyle doludur. Her devrim kendisini yaþatacak yasalarý var eder ve koruma güdüsünü geliþtirir. Bu Fransýz Devrimi için de, Sovyet Devrimi içinde, Kemalist Devrim& Vs. içinde aynen geçerlidir. Her toplumsal devrim döneminde onca insanlarýn öldürülmesinin nedeni de budur. Devrimi yapanlar ve onlara karþý olanlar arasýnda ki savaþ sonucunda binlerce insan öldürülmüþtür. Ýran Ýslam Devriminde de, Amerikan Devletinin kuruluþ döneminde de bu böyle olmuþtur.
Bu durum nedensellik yasasý yeniyle- eski arasýnda ki çatýþmanýn doðurduðu bir sonuçtur. Çünkü evrende ki her deðiþim ve dönüþüm karþýtlarýn savaþýmýyla oluþur.
Aklý baþýnda hiç kimse, Atatürkün önderliðinde yapýlan devrimleri ve Laik Cumhuriyeti küçümsemeye kalkmaz.
Kimileri Atatürkün devrimleri ve Laik Cumhuriyeti tepeden inme olarak zora baþvurarak yaptýðýný söylemektedir. Bunu halka karþýn yapýldýðýný dillendirir. Tarihte koþullarý oluþmayan hiçbir olay ve olgu gerçekleþemez. Dünyada daha önce gerçekleþen Burjuva Devriminin bir liderin (Atatürkün) önderliðinde en az iki yüz yýl gecikmeyle gerçekleþmesi olayýdýr. Þurasý bir gerçek ki halkýn istemediði bir devrim asla baþarýlý olamaz. Atatürk Devrimlerinin hazýrlýðý yüz yýllýk bir önceliði vardýr. Toplumda Ulus Devleti, Baðýmsýzlýðý, Laikliði ve Cumhuriyeti isteyen önemli bir potansiyel bulunmaktaydý. Atatürk bunlarý harekete geçirdi ve devrimlerini gerçekleþtirdi. Bu devrimler halk tarafýndan benimsendi. Yoksa bu devrimler baþarýlý olamazdý.
Bugün halkýmýzýn % 75-80i Atatürke sevgi besliyor ve onun gerçekleþtirdiði devrimlere sahip çýkýyor ve kurumlaþan deðerleri sahipleniyorsa bu; Atatürk Devrimleri halk istemediði halde zorla yapýlmýþtýr diyenleri yalanlar.



Kaynak; Doðan Avcýoðlu; Türkiyenin Düzeni 1. Cilt.
Bilim ve Ütopya.

Süleyman Zaman    01 December 2008 15:28 |
BewertungBewertungBewertungBewertungBewertung
ATATÜRK DEVRÝMLER (2)
Öyle bir toplum düþünün ki; yaklaþýk 600 yýldýr yönetme erkini gökten aldýðýna inanan tek adamlar ve þeyhülislamlar yönetirken; bu yönetim anlayýþýný yýkýp yerine yönetme erkini halkýn egemenliðinden alan bir yönetim anlayýþýna geçirmek devrim deðil de nedir? Atatürk, toplumun yönetimini Gökten almýþ, yere indirmiþtir. Yani devletin yönetimi yönetme gücünü Tanrýdan aldýðýný söyleyen bir güçten almýþ; tamamen halkýn egemenliðine sunmuþtur. Yine Teokratik bir anlayýþtan, Cumhuriyet anlayýþýna geçmek baþlý baþýna bir devrimdir. Tarih baba bunu böyle olduðunu kendi belleðine aktarmýþtýr.
Olaylara ve olgulara; baðýmlý, baðnaz, hoþgörüsüz, ilintisiz ve çocuksu bir þeklide bakan bir insan topluluðundan; olaylarý ve olgularý aklýn süzgecinden geçiren, özgür bir bakýþla yorumlayan, aklýn özgürlüðünü savunan, aklý inançtan ayýran, bilimi kendisine rehber gören, inancý insanlarýn kendi iradelerine býrakan bir anlayýþý savunacak olan insanlarýn yaþadýðý bir toplumsal yapýyý yaratmak; yani Laik bir toplumu var edecek koþularý ve kurumlarý yaþama geçirmek devrim deðil midir?
Atatürk, bu topraklarda, Avrupada yaklaþýk 200 yýl önce gerçekleþtirilen Rönesans ve Reform hareketlerinin Anadoluda gerçekleþmesini saðlayan bir aydýnlanmacý önderdir. Bir Anadolu aydýnlanmacýsýdýr.
Kimi sol görüþlü insanlarýmýzýn onu sosyalist olmamakla suçlamasý tarihin akýþýna ve diyalektiðine uygun olmayan görüþleri kapsar. Çünkü tarihsel geliþim yasasý hiçbir toplumun feodalizmden direk olarak Sosyalizme geçiþin örneðini vermemektedir. Bu yeni doðmuþ bir çocuktan hemen onun olgun davranýþlar göstermesini istemek gibi uygunsuz bir anlayýþý savunmak gibi bir þeydir.
Tarihsel anlamda Atatürk bir Burjuva Devrimcisidir. Öyle olmak zorundadýr. Çünkü o feodal bir toplumu karþýtýna dönüþtürmeye çalýþmýþtýr. Feodalizmin karþýtý yani bir sonrasý kapitalizmdir. Sosyalizm deðil!. Bunu böyle görmemek, tarihi bilmemek, bilimsel görüþten uzak olmak, toplumlarýn geliþim yasalarýndan habersiz olmak ve tarihe çalým atmaktýr. Alt ve üst yapýsý hazýr olmayan bir toplumsal yapýyý nasýl yaþatacaksýnýz. Feodal üretim ve kültür üzerine Sosyalizm kurulabilir mi? Bunu mantýksal ve bilimsel bir yaný bulunmamaktadýr. Tarihsel olaylar duygularla anlatýlmaz ve anlaþýlmaz. Akýl ve bilim en doðru çözümlemeyi bizlere saðlar.

Tarihin geliþim yasasýna karþý direnen toplumlar her zaman göreceli olarak baþka toplumlardan geri kalan toplumlardýr. Osmanlý toplumu da bu geri kalmýþ toplumlara örnek bir toplumdur.
Osmanlý, toplumsal yapý bakýmýndan her yönüyle Avrupanýn gerisinde kalmýþ ve her yönüyle Avrupayý 200 yýl geride izlemiþtir. Avrupa 1789 ve 1800lü yýllarda Burjuva Devrimlerini gerçekleþtirirken, Osmanlý kapalý toplumsal yapýsýyla kendisini bu devrimlerden uzak kalmýþtýr.
Avrupa sözü edilen yýllarda büyük reformlar yapýp, din egemenli toplumsal yapýdan, akýl ve bilimin egemen olduðu laik toplumlara geçerken; Osmanlý bu reformlarý görmemezlikten gelmiþ ve tam tersine tam bir din devletine dönmüþtür.
Avrupa ayný yýllarda Rönesans anlayýþýyla, aydýnlanma, özgürleþme ve bireyselleþme yaþarken; Osmanlý tam tersine; tutucu, benmerkezci, ümmetçi ve dinsel kurumlarý daha da geliþtirici bir modeli toplumda geçerli kýlmýþtýr. Bu davranýþ aslýnda geliþen ve ileriye doðru akan tarihsel olaylara karþý da bir direncin sonucudur.
Atatürk, Osmanlýnýn tüm bu olumsuz ve tersine yürüyen toplumsal olgu ve olaylarý; tarihin geliþimine uygun bir konuma sokarak olmasý gereken toplumsal aþamaya geçiþi saðlayan büyük bir devrimcidir. Bir bedenin daha önce almasý gereken besini, Atatürk gecikmeli de olsa gereken besini o bedene vermiþ bir önderdir.
Kimi enteller Atatürkün bu bedene (topluma) verdiði besinin farkýnda deðiller. Bu liboþ ve gerici enteller; tarihin akýþýný tersine okuyan insanlar olduklarýndan, tarihsel olay ve olgularý kiþilerin istencine baðlamayý da uygun görürler. Oysa tarih hiç kimsenin istencine baðlý olarak iþlemez. Onun kendisine göre nesnel yasalarý vardýr. O kendi yasalarý içinde devinir. Ancak insanlar bu yasalarýn iþleyiþini yavaþlatýr veya çabuklaþtýrýrlar. Bunu yavaþlatanlara tutucu veya gerici; çabuklaþtýranlara ise ilerici ve devrimci denir.
Atatürk, var olan toplumsal olaylarýn farkýna varýp, yüzyýllardýr yavaþlatýlan bit toplumsal yapýyý ayaklarý üzerine oturtarak o toplumu olmasý gereken yere taþýmaya çalýþmýþ ve toplumun deðiþimini çabuklaþtýrmýþtýr.
Atatürk, toplumda var olan unu, þekeri ve yaðý hazýr bulmuþ ve bunlarý deðerlendirerek güzel bir helva yapmasýný baþarabilmiþtir.
Ýþte Atatürkü devrimci ve önder yapan bu olgudur. Tarihin farkýndalýðýnda olmak. Bunu herkes sezemez.
Günümüzde kendilerini Atatürkçü gösterip, Atatürk tekelciliði yapanlarýn hiçbirisi gerçek Atatürkçü deðildirler. Düþünelim ve belleðimizi geriye doðru yoklayalým.
Atatürk, hasta bir imparatorluktan bir ulus devlet yaratmýþtýr. Bu ulus devleti, çaðdaþ uygarlýk aþamasýna ulaþtýrabilmek için gereken birçok devrimi yapmýþ ve uygarlýða ulaþabilmenin ilkelerini de belirlemiþtir.
Atatürk, cumhuriyet ve demokrasi yanlýsý ve laik bir insandýr. Kurduðu devletin demokrasiyle yönetilmesi içinde, demokrasiyi var edecek kurum ve kurallarý da süreç içinde var etmiþtir. Atatürk, tarihsel süreçte, demokrasiyi bir yaþam biçimi olarak Türk halkýna sunmak için belirli zamanlarda çok partili yaþama geçmenin yollarýný aramýþtýr. Bunun için bir takým denemelere girmiþtir. 1924 yýlýnda Terraki Perver Cumhuriyet Fýrkasý (Ýlerlemeyi Ýsteyen (ya da Ýlerici) Cumhuriyet Partisi); 1930 yýlýnda Serbest Cumhuriyet Fýrkasý denemeleri yapýlmýþ. Fakat bu partiler doku itibariyle kurulan Laik Cumhuriyete karþý bir duruþ sergilemiþlerdir. Bundan dolayý da kapatýlmýþlardýr. Ve daha sonra da 1946 yýlýnda Demokrat Parti kurulmuþtur.
Bu partilerin siyasal, sosyal ve ekonomik görüþlerine bakýldýðýnda bunarýn hiçte halk çoðunluðundan yana politikalar gütmedikleri hemen görülmüþtür.
Bu partiler ekonomide liberal ve piyasacý görüþü savunduklarýný; büyük sermaye yanlýsý olduklarýný göstermiþlerdir. Öyle ki süreç içinde yabancý sermayenin koþulsuz bu ülkenin kaynaklarýný bitirmesine göz yummuþlar ve çýkardýklarý yasalarla onlarý desteklemiþlerdir. Sermayenin önünde ki tüm engellerin kaldýrýlmasýný yaþama geçirdikler ve kar amaçlý üretimden yana politikalar uygulamýþlardýr. Bu politikalar halkýn çoðunluðunun yararýný dýþlayan bir ekonomik politikalar olmuþtur. Bu politikalar sonucu ülkemizin kalkýnmasý saðlanamamýþ ve halkýmýz yoksul ve geri býrakýlmýþtýr. Bu partiler ekonomide serbestîyi savunmalarýna karþýn, devleti de en çok kullanan partiler olmuþlardýr. Yani devleti kendi çýkarlarý doðrultusunda çiftlik gibi
Kullanan ve bu yöntemle kendi yandaþlarýný zengin eden ve var olan kaynaklarý kendi yandaþlarýna sunan ve bunun içinde kötü bir devletçilik uygulayan da bu partilerdir. Tarihsel anlamda da bakýldýðýnda, bu partiler ve bu partilerin devamý niteliðinde ki bugünkü partiler ekonomik politikalarýnda görülmüþtür ki; yandaþlarýna ucuz krediler, düþük faizler, þirket kurmalarýnda kolaylýklar, þirket kurtarmalar, teþvikler, vergi iadeleri, Vergi indirimleri, borç ertelemeleri& Vb. gibi adlarla çýkarýlan yasalar doðrultusunda kaynaklar çarçur etmiþler ve daha sonra da dönüp devletçilik kötüdür demiþlerdir. Bu bir paradokstur. Bugün bile özleþtirme adý altýnda kendi yandaþlarýna aktarýlan kaynaklarý düþünelim. Yirmi yaþlarýnda zengin olan yüksek yöneticilerin çocuklarýný düþünelim. Bunlar hem serbestîden yana olduklarýný savunurlar ama diðer yandan da devleti en çok kullanýrlar.


4937
Mesaj Var
« 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580 581 582 583 584 585 586 587 588 589 590 591 592 593 594 595 596 597 598 599 600 601 602 603 604 605 606 607 608 609 610 611 612 613 614 615 616 617 618 619 620 621 622 623 624 625 626 627 628 629 630 631 632 633 634 635 636 637 638 639 640 641 642 643 644 645 646 647 648 649 650 651 652 653 654 655 656 657 658 659 660 661 662 663 664 665 666 667 668 669 670 671 672 673 674 675 676 677 678 679 680 681 682 683 684 685 686 687 688 689 690 691 692 693 694 695 696 697 698 699 700 701 702 703 704 705 706 707 708 709 710 711 712 713 714 715 716 717 718 719 720 721 722 723 724 725 726 727 728 729 730 731 732 733 734 735 736 737 738 739 740 741 742 743 744 745 746 747 748 749 750 751 752 753 754 755 756 757 758 759 760 761 762 763 764 765 766 767 768 769 770 771 772 773 774 775 776 777 778 779 780 781 782 783 784 785 786 787 788 789 790 791 792 793 794 795 796 797 798 799 800 801 802 803 804 805 806 807 808 809 810 811 812 813 814 815 816 817 818 819 820 821 822 823 824 825 826 827 828 829 830 831 832 833 834 835 836 837 838 839 840 841 842 843 844 845 846 847 848 849 850 851 852 853 854 855 856 857 858 859 860 861 862 863 864 865 866 867 868 869 870 871 872 873 874 875 876 877 878 879 880 881 882 883 884 885 886 887 888 889 890 891 892 893 894 895 896 897 898 899 900 901 902 903 904 905 906 907 908 909 910 911 912 913 914 915 916 917 918 919 920 921 922 923 924 925 926 927 928 929 930 931 932 933 934 935 936 937 938 939 940 941 942 943 944 945 946 947 948 949 950 951 952 953 954 955 956 957 958 959 960 961 962 963 964 965 966 967 968 969 970 971 972 973 974 975 976 977 978 979 980 981 982 983 984 985 986 987 988 »